Mahalle arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, asker arkadaşlığı,
iş arkadaşlığı gibi arkadaşlıklar, hayatımızın en etkili, en kalıcı, en tedavi
edici arkadaşlıklardır.
Planlanmadan edindiğimiz arkadaşlıklardır.
Planlı arkadaşlıklarda hesaplar devreye girebilir. Ama
plansız arkadaşlıklarda ise hesap değil hasbilik vardır.
Ben, bugüne kadar hiç bir arkadaşımı kaybetmemeye çok
dikkat ettim.
Konferans için gittiğim şehirlerde yaşayan arkadaşlarımla
görüşmeden dönmem.
Hatta bu arkadaşlar arasında benim gibi inanmayan,
düşünmeyen arkadaşlarım da vardır.
İllerimizden birine MÜSİAD ın davetlisi olarak gittiğimde
o ilimizin savcısını da davet etmelerini söyledim.
O savcı ki iliklerine kadar komünist idi. Ecevit in
Başbakanlık yaptığı 1974 lü yıllarda militanca işler yapıyordu.
Daveti yapmışlar, şehir dışında olduğunu söylemiş.
Sonra ortak bir arkadaşımıza olayı anlatmış ve Daveti
aldıktan sonra hüngür hüngür ağladım demiş.
Kişi ne olursa olsun, Allah ın kulu, Hazreti Adem in
torunu olduğu unutulmasın.
Allah yok fikrini yaygınlaştırmak için ilkokul
çocuklarına şeker dağıtan öğretmenin 85 yaşında namaza nasıl başladığını bu
sütunlarda anlatmış ve bu olayı Tanıdığım Ünsüzler isimli kitabıma da almıştım.
1968 yılında Hakkari de askerken her akşam bir bölükte
dini konuşmalar yapan bir Jandarma eriyim.
68 kuşağının hızlılarından epeyce asker var aramızda.
Konuşmama mantıklı itirazlara usulüne uygun cevaplar
veriyorum.
Ama işi kavgaya dökmek isteyenlere karşı Haymana lı bir
arkadaşıma işaret ediyorum, o da şöyle kafasını bir gösterdi mi kavgacıların
sesi kısılırdı.
Çetin ceviz gibi biriydi.
Askerlikten sonra Ankara daki evinde ziyaret ettim.
İki yıl sonra aynı eve gittiğimde taşındığını öğrendim.
Ev sahibi gittiği yerin adresini bilmediğini söyledi.
Karşı evin balkonundan bir Anadolu delikanlısı Gel, ben
biliyorum, seni götürürüm gel eve dedi.
Ses tonu güven verdi ve gittim.
Hanımına bağırdı Bir kahve yap bize
İçerden hanımı cevap verdi, Kahveyi ne zaman getirdin de
istiyorsun
Delikanlı, Öyle ise çay getir
Hanım çayı getirince ikisine birden, Sizi tebrik ederim.
O kadar içtensiniz ki gizliniz saklınız yok. İşte sevgi denilen şey bu dedim.
Delikanlı İyiyiz, aramızda hiç bir sorunumuz yok dedi.
O gün daha önce duyduğum bir karı-koca arasındaki uyumu
anlatan hikayeyi sevmez oldum.
Hani, koca, hanımına Hanım, karpuzu getir der.
Hanım karpuzu getirir, kocası Bu değil ötekini der.
Hanım gider geri gelir Bu da değil der.
Üçüncü gelişinde İşte bu der ve karpuzu misafire keser.
Efendim aslında karpuz bir tane imiş ama hanım o kadar
nazikmiş ki, kocasını mahcup etmemek için aynı karpuzu üç defa getirip
götürmüş.
Peki o herifi na şerifin durumu ne olacak
Hanımına üç defa fiili yalan yaptırmış olmayacak mı.
Misafire hiç bir zaman anlamayacağı bir kandırma yapılmış
olmayacak mı
Bu erkek dobra olma dersi almalı, birinci kadın da
nezaket dersi almalı.
Siyasilerimiz, ise her iki dersi almalı.
Kur an-i Kerimde Rabbimiz, Sevgili Peygamberimize ve
bütün peygamberlere anlaşılır, sade, akıcı ve en yumuşak kelimelerle tebliğ etmelerini emrettiğini haber verir.