Mason değildir, Masa değildir

 

1 oy farkla genel başkan oldu!

Kasaba efsanesi böyle idi, ama gerçek böyle mi idi Yoksa onu önemsetmek istemeyen CHP lilerin taktikleri bu cümleyle mi başlıyordu Yahut mezbaha doktoru lakaplı teşkilatçı Sadettin Bilgiç in yenilgisini hafifletmek için AP liler mi küçültmüşlerdi aradaki farkı

1 oy ya da bin oy. Netice değişmeyecekti. Süleyman Demirel, AP Genel Başkanlığını mağlup başkan olarak kazanmıştı.

Aldığı oylarda, üyesi olduğu, gizli ve karanlık vasıflarıyla maruf o ünlü derneğin emeği vardı, çalışması vardı, yalan belgesi vardı. Bilinen değildi, inanılan değildi, lakin tercih ettirilendi. Yola, arkasında bir örgütle çıkmıştı.

Kendisine kazandıran yol arkadaşlarını hep korudu, kolladı. Çünkü onlar, ona yeminliler di.

İnceldiği yerden kopsun restiyle yollarını ayırdıkları ise onu hükümet ettiren takunyalılar dı. Uzlaşmacılığının ilk örneklerdendir bu hareketi.

Evlatlık olmak tercihidir

Vefatı dolayısıyla tv kanallarına yüz sürme turuna çıkan yakınları da artık bir beis görmüyorlar; İnönü cülüklerini ortaya sermek için...

İnönü ona ilgi duymuş, kumaşı farklı demiş, onu esirger pozlarına girmiş.

Doğrudur! İnönü nün onu ve onun Meclis Başkanı Bozbeyli yi kurduğu düzenin garantörleri olarak görmesi...

Bu ikisi demiştir, Latin alfabesiyle yetişmişlerdir. Bu izahatın dahasında ise, irticacı diye suçlanacak camialara uzak olmaları da okunabilir.

Lakin bu hal, AP seçmenini gözünden kaçmış değildi. Konya topraklarında nasıl dillendirildiğine bizzat şahit olmuştum.

1965 seçimlerinden hemen sonra idi. AP nin iktidar olduğu o seçimlerin akabinde rahmetli babamın dükkanına gelen Demirkırat arkadaşlarından duymuştum.

Bizim Mason, Sağır ın adamı imiş! diyorlardı, doğum tarihleri Cumhuriyet ten 15-20 yıl önce olan o insanlar.

Bu bilginin yayıldığını ve 1969 yılında bir Erbakan zaferine zemin olduğuna şahid olmayan mı vardı

Çankaya vizesi olsun diye, Çankaya ya çıkmadan önce yapılan, Ben İsmet Paşa hayranıyım! itirafı ise Demirel in, geç de olsa kandırdığının anonsuydu, ilanıydı, reklamıydı.

Çankaya ya çıktığı hafta, Cerrahpaşa nın bir profesörler toplantısında, arkadaşlarına aynen şöyle diyecekti rahmetli Ayhan Songar:

Bu ülkenin insanları, Demirel i şimdi gerçek yüzüyle tanıyacaklar.

Ayhan Songar bir insan profesörüydü ve Demirel in gerçek yüzünün bir 28 Şubat olacağını tahmin etmesi zor değildi. Üstelik rahmetli Üstad Necip Fazıl la dostlukları da çok iyi idi.

Necip Fazıl, Süleymanname yi yazarak ülkesinin insanlarına yol göstermiş, Demirel i daha o yıllarda (1971) anlatmış, ondan kurtulmalarını istemişti.

MTTB nin sekreter odasında, 1973 yılında sormuştum rahmetli üstadıma: Ya Demirel yarın değişirse... Sizin şiiriniz ne olacak

Değişmeden muradımı anlayın artık. Muhal demişti rahmetli üstad. Öyle bir ihtimal hiç olmadığından yazdım ben o şiiri.

Taş başıma püskülü ben olayım!

Yoldaşı bir gazeteci anlatıyordu: AP Genel Merkezi taşlanmıştı. O zaman Kızılay da bir sokak içinde idik.

Taşın altından ne çıkacak Merakında insanlar. Ama devamı şöyle sürüyor o anlatımın: Demirel o yıllarda şapka kullanmıyordu.

Ne olmuştu da AP Genel Merkezi taşlanmıştı Neden bunu izah etmeden ölüyor eski AP liler

Şimdi sığındıkları CHP ye ayıp olmasın duygusundan mı

O gün AP Genel Merkezi, bir hastane, (kimilerine göre ev) ve iki gazete binası daha taşlanmıştı CHP liler tarafından.

Kayseri cezaevinden getirilen 80 yaşındaki Bayar ın asılmamasını

hazmedemeyenler, tedavisinin de yapılmasını istemiyorlardı bu taşlarla.

Demirel in çok korktuğunu ve siyaset yapmaktan vazgeçmesini kendisinin

engellediğini Mehmet Turgut anlatmıştı, yazmıştı, ondan iyice ümitsiz

kalıp AP den ayrıldıkarı günlerde...

Başınıza Yahya kadar taş düşsün diyecekti bir gün Demirel; aklına o gün düşürülen taşların verdiği hasardan ötürü.

Meşruiyet dışılığa gönüllü olmak

1970 yılına kadar TRT radyolarından ajans dinleyen insanlar, Demirel in şu cümleleri sık kullandığını duydular:

Şeriatın kestiği parmak acımaz!

Meşruiyet içinde çareler tükenmez!

Şimdi ne olacak Bu niye böyle oldu Gibi sorularla her karşılaştığında, sıkıştırıldığında, gerdanını kırarak öyle bir, Binaenaleyh meşruiyet içinde çareler tükenmez deyişi vardı ki, herkes meşruiyet içindeki şeriat ın farkına varabilirdi.

Neden, sonraki uzun politik yıllarında hiç kullanmaz olmuştu Demirel, bu kaideyi. Meraka değmez mi

Demokraside çareler tükenmezmiş.

İhtilallerde askerlerin götürmesini bu çarelerden sayanlar kim

Şapgayla neyini örteceksin!

Ya irtica gelirse korkusunu paralelde büyüten bir mağluptur o.

TOBB Başkanı Erbakan karşısında mağlup girdiği 1969 seçimlerinde yüzde

52 oy almasına rağmen, Erbakan karşısında yine mağluptur. 1973

seçimlerine ise partisini parçalatarak girmiş, MSP harekatına karşı

hedef küçültmüştü.

1971 muhtıra yılı. Atamalarından ve çalışmalarından sorumlu olduğu generallerin mektuplarına cevabı Demirel in, gitmektir.

Lakin Demirel tedbirli adamdır. Böyle olmak onun özelliklerindendir. Bu

gidişin izahını, açılımını bizzat kendisi yapmıştır; millet, arkasına

bakmadan gitti, şeklinde tanımlamasın, bilmesin, kayda böyle geçmesin

diye.

Şapgamı alıp gittim!

Sanki ceketini, pantolonunu çıkaran vardı, bırak diyen vardı.

Demirel in bu tedbirliliğine bir misal daha verelim. Bu ülkede

Cumhurbaşkanlarını numaralı bilmek var mı idi İnönü için yazılan

kitapların adındaki İkinci adam lık bir yazar hakkıdır.

Dokuzuncu demesi kendi kendine, 28 Şubat la anılmayı istememekten olabilir mi

28 Şubat ın Cumhurbaşkanı...

28 Şubat ın banisi...

Hem yapacaksın, yaptırtacaksın; hem de üstüne yapışmasından kaçınacaksın. Bu mağlubiyeti kabul etmek değilse, ne

Kanlı yollar, kurşunlu yollar

Bir başka cümlesi ünlendirilir o yıllardan: Yollar yürümekle aşınmaz!

Bu cümlede demokrasi varmış, özgürlük varmış, insan hakları varmış, çok

partili sistem varmış, AB ye giriş isteği varmış, var oğlu varmış...

Halbuki bu cümlede; kurşun vardır, kan vardır, darağaçları vardır, kıstırıldı öldürüldü haberleri vardır.

Hatta, ucu, Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz e çıkan kanlı ve gözyaşılı bir yol vardır.

Sanki piknik yapmaya yürünüyordu, pazar gezmesine yürünüyordu.

Sanki evlere, işyerlerine yürünüyordu; eşe dosta misafirliğe yürünüyordu.

Sanki nurlu ufuklara (!) yürünüyordu.

İşte CHP lilerin kendilerine, bizim de böyle laf üretecek lidere

ihtiyacımız var, teşhisini İnönü ne rağmen koydukları o yıllarda, o

Demirel cümlesi, gençliğin birbirini kıracağı günlerin yaklaştığının

habercisiydi.

Hemen sonradır, hükümetin en ünlü, en icraatcı bakanının Zehir hafiye

lakaplı İçişleri Bakanı olması ve Emniyet Teşkilatı na Toplum

polisliği nin kazandırılması. Görev arabalarını gazoz dağıtım araçlarına

benzeten solcularımız Fruko diye bağırarak morallendiriyorlardı

kendilerini.

İnsanına aykırılığının, dertlerine yabancılığının ve onlarla hemdert

olamayacağının bu ifşasından sonra tiyatrolar mağlup Demirel

oyunlarından az mı para kazandılar.

Askerlerin kaçıncı götürmelerinden sonraki bir gelişinde söylemişti, Devlet durup dururken cinayet işlemez! sözünü.

Faili meçhullerin çokluğunu ve o faili meçhullerin başbakanı, cumhurbaşkanı olduğunu başka nasıl anlatacaktı.

Devlet ara sıra rutin dışına çıkar!

Devleti bu kadar hukuksuz düşünmek, hukuk dışında düşünmek bu ülkede

sadece Demirel in işi olmuştur, görevi olmuştur, yapabildiği olmuştur,

dahası etiketi olmuştur. 

 

Binaenaleyh ben rakılı tepe anladım

Ya 864 rakımlı tepe dalgası... Çankaya ya Çankaya derse meramını anlatamıyor mu olacaktı Kim merak ediyordu oranın rakımını

Demirel in kendini böyle kamufle etmesini, Zeki Müren in kendine Sanat Güneşi sıfatı vermesiyle eş tutmasın kimse.

Zeki Müren, bir Anadolu turnesinden sonra, ücretine karşılık olarak kabul ettirmiştir bu sıfatı, Simaviler medyasına. Yani para olarak, emek olarak, , icraat olarak bir karşılığı  vardı sıfatının.

Kim diyor Demirel e takılan Çoban Sülü , Baba gibi sıfatlarının kartel medyasında beş para etmediğini.

Sen geldin, İhtiyaç bitti

Madem ki söz paraya geldi takıldı, ordan devam edelim.

Ülkeyi 70 cente muhtaç ettiler!

Ne kadar aşağılayıcı bir durum değil mi bu Bu suçlamayı yapan bir insan, ülkesini nasıl bu kadar yenilmiş düşünebilir, ona nasıl böyle bir hezimeti hayal edebilir.

Türkiye muhtaç...

ABD ye muhtaç... (Kuruşumuzun karşılığı) onun centine muhtaç...

Bu ülkede cent mi kullanılıyordu, hesapları cent üzerinden mi yapıyorduk

CHP de, Enkaz devraldık demişti. Bunlar siyasi söylemlerdir, savunmasıyla ayar yapılmasın.

Enkazda bir varlık vardır. 70 cente muhtaçlıkta ise telafisi mümkün olmayan yokluk vardır, yengilgiyi kabul vardır, hezimete hazır olalım düşüncesi vardır.

Kendim için istiyorsam namerdim

Biz gelmezsek, CHP gelir. Oylar bölünürse CHP gelir. Seçimlerde kullandığı bu sloganlarına rağmen Demirel, CHP nin iktidarı için azami gayret sarfetmiştir.

Bir seçim öncesinde Ecevit e suikast yapacaklar balonuyla CHP nin oylarını artırmış, yetmeyince makyajlarını bizzat yaptırttığı 12 has adamını Güneş Motel odalarında teslim etmiştir.

CHP yi böyle iktidar ettikten sonradır, Ecevit i dört kazı güdemez diye tanımlaması meydanlarda.

Kimse de ona demiyordu, sen de milletvekillerine sahip olamıyorsun ama... Kaz değillerse kazık kadar adamlardır sıfatları.

Demediler fakat tam zıddını söylediler. Ecevit in ne köyleşen kentlerine alışabilmişlerdi, ne de Yangın sönerken dumanı çok çıkarmış takalar geçiyor allı yeşilli... edebiyatı doyurmuştu karınlarını...

Kurtarıve bizi baba!

Meydanlar bu cümleyle inlerken, MSP nin Kerhen desteği yetişmiştir Demirel in imdadına. İhtilale kadar MC sizdir, tek başınadır.

28 Şubat ta arkasındaki derneğine, işadamlarının tüsiadlarına, mahşerin üç - beş atlısına, medya karteline Düşürün bu hükümeti diye yalvarmasını, o kerhen desteğe vefa borcunun Demirelce, Demirel gibi ödenmesi saysın, onu görmeden tanımak zorunda kalacak çocuklarımız.

İhtilallerde Üçüncü Sınıf

12 Eylül ona göre ne idi Fırsatı ilk bulduğunda bir tv kanalında anlattı.

Bir gece yarısı geldiler, üçüncü sınıf bir insanmışım gibi bir uçağa bindirdiler.

Mağlubiyetini hazmedememesi üçüncü sınıf sayılmaktan... Hani bu ülkede sınıf yok, sınıf kavgası yok diyordun; idamlarını, iki elini birden kaldırarak onayladığın o çocuklara.

Birinci sınıf muamelesi yapsalardı, ki ondan da ne anladığın bilinmez, itirazın olmayacak mı idi

Ve sınıflar kaça kadar sıralanıyordu. Arabistan a gitsinler! dediklerini okullara sokmadın, hangi sınıfa soktun

ABD lobisine milyonlarca dolar aktarılmasının Gülenlerini anlatmak için çizdirmedik bu karikatürü. Onlar hiç yoktular.

70 Cent ciler Şubatlara sığınmışken, bizim böyle bir hayalimiz vardı. Herkes bilsin, kayda geçsin istedik!

 

 

Çakallarla Dans

İktidar, Şuraya bir kaset koy da neşemizi bulalım Semiraaa! türküsünü çağırırken papatya tarlalarında, meydanları yine inletiyordu Süleyman.

Kurtarıve bizi baba!

İhtilal öncesinde de böyle bağırmamış mı idi bu millet Sebebi nedir Alışkanlık mıdır Gittik, sorduk.

O zaman ben o isteklerini kurtlara ver bizi baba şeklinde anlamıştım.

Dün dündür, bugün bugündür. Çare yok!

28 Şubat ta kurtlara vermedi. Meydanları inleten o kurtulma dileklerinin içinde çakallar da yoktu, sırtlanlar da... Ama, nasıl anlamışsa artık...

İşadamlarına sınırsız hizmet

Darağaçlarının altında ot bitmez!

Ecevit in elini sıkmayıp da neresini sıkacaktım

Şapgamı gaptırmam!

Demirel in böyle manasızlıklarına hiç gülmedim. Ama bir kere üzüldüm ona.

Körfezleri, koyları işadamlarına peşkeş çekerken demişti ki: Çankaya nın bahçesini de isteselerdi verecektim!

Zor durumdalığını, çaresizliğini, mağlubiyetini böyle anlatıyordu. Baskılardan yılmış, tehditlerden usanmıştı.

İŞTE BÖYLE YAZDIK

Çankaya dan indikten sonra ABD ye gider Demirel. Biyografisinin yazılmasını isteyecektir. Amerikan filmlerindeki gibi değil. İş bitince paranın kesilmiş diğer yarısını almak vardır ya hani... Böyle anlaşılmasın.

Bernard Lewis tahsis edilmiştir, Demirel i yazması için. Adamcağız dinler, dinler ve hayır, der.

Üç baraj yapımıyla kapatamam, ardınızdaki kan ve gözyaşı denizini...

THE END

Son götürenleri, yine askerlerdi.

Mevzubahis vatansa; bıkmadan, usanmadan..

 

 

Keyfe Bak

Kılıçdaroğlu Yüzde 60 hükümeti kursun demiş.

Kendi partisi +80 MHP + 80 HDP.

Yani iki seksen uzanmak istiyor!