Çağdaş Türkiye nin eğitimli köleleri

AKP ile cemaatin kavgasının güç kavgası olduğunu daha

önceki yazılarımda ifade etmiştim. Amaçları bu ülkenin kalkınması olması

gerekenler, güç adına gözlerini karartmış olarak adeta birbirlerinin kafasını

yarmaktadırlar. Oysa bir Müslüman adil ve adaletli olmalıdır. Her iki tarafında

adil ve adaletli olduğunu düşünmüyorum. Başbakan bir konuşmasın da Dışlamak

bizim kitabımızda yoktur... demektedir. Ama 11 yıllık iktidarında bunun tam

tersini yapmıştır. Nedir bunlar

Taşeron sistemi

Ücretli öğretmenlik

Köylere hizmet götürme birlikleri

Bu üç farklı hizmet grubu adalet beklemektedir. Kendi

medeniyetimizden bahsedeceğiz ama medeniyetimizin temelini oluşturan adalet

kavramını görmeyeceğiz. Taşeronlarda çalışanların giriş çıkış yaptıklarından

tazminat hakları yanmıştır. Buna benzer birçok adaletsizlik yaşandıktan sonra

hükümet bir adım atmıştır. Zamanında atılmayan bu adım yüzünden mağdur

olanların haklarını nasıl iade edeceğiz. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı

Hüseyin Çelik 24 TV de katıldığı programda Taşeron işçilere kadro verilecek mi

sorusuna; Taşeron işçilere kadro verilmesi söz konusu değil. Böyle bir çalışma

da yok. Zaten 660 bin işçiye kadro vermemiz mümkün değil ama çalışma

şartlarında bir iyileştirme ve kıdem tazminatlarında garanti sağlanacaktır.

dedi. Sanırım bakan seçim çalışması yapmaktadır. Bir parmak bal tattıracaktır.

Mağdur ve mazluma sahip çıkan bir gazete olarak bunun takipçisi olacağız.

Fatih Sultan Mehmet yapılacak bir cami inşaatı için uygun

görülen bir araziyi istimlâk eder. Ancak bu arazi bir Yahudi ye aittir.

İstimlâk kararına itiraz eden Yahudi, Kadı ya başvurarak Padişah tan şikâyetçi

olduğunu belirtir. Kadı, padişahı huzuruna çıkartır, her iki tarafı da

dinledikten sonra kararını verir. Karara göre, Padişah ın istimlâk kararının

fermanını mühürleyen eli kesilecektir. Fatih Sultan Mehmet karardan sonra

Kadı ya; Eğer sen de benim padişahlığıma aldanıp farklı bir karar verseydin

kafanı kılıcımla koparırdım Kadı da sultana şöyle der: Eğer padişahlığına

güvenip verdiğim karara itiraz etseydin ben de şu gördüğün topuzla kafanı ezer

seni oracıkta öldürürdüm. Tüm bu olanları gören Yahudi, Padişah ı şikâyet

ettiğine pişman olur. Bu adaletten ve insanlıktan o kadar etkilenmiştir ki

davasından vaz geçer ve şahadet getirip Müslüman olur. Böyle bir adalet

sistemine sahip medeniyetin mensupları olarak, bugünde aynı adaletle idare

etmek ve hükmetmemiz gerekmiyor mu O halde neden ücretli öğretmenlere aynı

adaletle yaklaşmıyoruz Ücretli öğretmenlik tercihen öğretmenlik vasfı taşıyan

ve fakat henüz devlet kadrolarına atanmamış öğretmenlerin öğretmen açığı olan

okul ve branşlarda görevlendirilmesi esasına dayanan bir uygulamadır. Şimdi

devlet kadrosuna atanmış öğretmenler ile ücretli öğretmenleri karşılaştıralım

ve takdiri size bırakalım:

1- Devlet kadrosuna atanmış öğretmenler de ücretli

öğretmenlerin önemli bir kısmı da öğretmenlik için aranan şartları eşit düzeyde

taşımaktadırlar, yani bu vasfı elde etmek için eşit düzeyde emek

harcamışlardır.

2- Devlet kadrosuna yeni atanan bir öğretmen Ocak-2014

zammı da dahil yaklaşık 2.000 TL maaş almakta, bunun yanı sıra haftalık 30 saat

derse girdiğinde yaklaşık 800 TL ek ders ücreti almaktadır. Oysa haftada 30

saat derse giren ücretli bir öğretmenin eline ayda yaklaşık 900 TL ücret

geçmektedir.

3- Ek ders birim ücretini kadrolu öğretmenler tam alırken

ücretli öğretmenlerin sigorta primleri ek derslerinden kesilmekte ve böylece

ücretli öğretmenler sadece ek ders almanın yanı sıra bir de  onu eksik almaktadırlar.

4- Kadrolu öğretmenler derse girdikleri sürece ek ders

almakta tatillerde ise ek dersleri kesilmekte ve sadece maaşları ödenmektedir,

yani 12 ay maaş almaktadırlar. Buna karşılık ücretli öğretmenler okulların

başladığı Eylül ayından okulların tatile girdiği Haziran ayına kadar derse

girmekte ve dolayısıyla da sadece bu ayları izleyen aylarda ücret

alabilmektedirler. Üstelik okulların başladığı Eylül ayı, birinci dönemin sona

erdiği ay olan Ocak ayı, ikinci dönemin başladığı Şubat ayı ve eğitim-öğretim

sezonunun sona erdiği Haziran ayını izleyen aylarda maaşlarını eksik

almaktadır. (Sözü edilen aylarda yer alan tatiller dolayısıyla girdikleri ders

sayısı azaldığı için)

5- Ücretli öğretmenlerin ek ders ücretinden kesinti

yapılarak ödenen sigortaları 30 günden az olarak (çalıştıkları gün sayısınca)

eksik ödenmekte ve bu durumda bu öğretmenler son dönemde uygulanmaya başlayan

Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigorta kurumlarına borçlu duruma

düşmektedirler. 

6- Ücretli öğretmenler norm kadro açığı olduğu sürece

görevlerine devam edebilirler. Atama, yer değiştirme, ücretli veya ücretsiz

iznin sona ermesi ile kadro açığı kapanır kapanmaz zamana bakılmaksızın

görevleri sona erer, yani bir sözleşmeye bağlı olarak çalışmazlar. Normlar

şartlarda okulların tatile girdiği Haziran ayında görevleri biter.

7- Ücretli öğretmenlerin girdikleri aylık ders sayıları

okul müdürlüklerince hesaplanarak ilgili kuruma (Mal Müdürlüğüne) gönderilir.

Ücretleri genellikle her ayın 1 i ile 10 u arası ödenir fakat günü tam olarak

belli değildir.

8- Nöbetler ve sınıf rehber öğretmenlikleri hususlarında

tercihen kadrolu öğretmenlerin görevlendirilmeleri lazımken ve kadrolu

öğretmenlerin bu ihtiyaçları karşılamaya müsait olduğu durumlarda bile bu

görevlerin ücretli öğretmenlere verildiği örnekler azımsanamayacak kadar

çoktur.

Adalet bekleyen başka bir meslek kolu ise, KÖYDES

çalışanlar var. Sayın Başbakan her zaman övünerek söylediği Cumhuriyet tarihinin

en kırsal kalkınma projesi KÖYDES kısaca Köyleri Destekleme Projesinde

çalışanlarının mağduriyeti söz konusudur. Saat mekan aramadan, gece yarılarına

kadar çalışan (Arazide, büroda ve hatta kepçe başında) asgari ücretle çalışan

üniversite mezunu işçiler. Statüleri de geçici işçidir. Çoğu üniversite

mezunudur. Bazısı muhasebe yetkilisi bazısı müdür bazısı operatör bazısı

mühendis, tekniker... Sözde Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü ne bağlı ama

Müdürlük KÖYDES çalışanlarını mahalli idare birliği olarak görmez. Neden mi

Kaç torba kanun kaç kanun hükmünde kararname geçti hiç birinde kadro alacaklar

içine dahil edilmedi. Hep Köylere Hizmet Götürme Birlikleri hariç denildi. Bu

çalışanları kadroya alamıyorsanız en azından şartlarını iyileştiriniz. Bu

insanlar şartlarının iyileşmesini beklerken bir de işlerini kaybetme tehlikesi

içine girmişlerdi. Büyükşehir olmayan yerlerdeki Köylere Hizmet Götürme

Birliklerini de şöyle bir tehlike bekliyor. Mart ayında belde statüsünü

kaybeden ve köy olacak yerlerden kadrolu personellerin Köylere Hizmet Götürme

Birliklerine alınması ve mevcut sözleşmelileri birlik personelinin işine son

verilmesi. Hükümetin burada adaletli hareket ederek hiç kimseyi mağdur etmeden

bir çözüm bulması gerekmektedir.