2021 yılında, bir emekçi olarak kaleme aldığım ve özellikle gençlerin yüreğine umut, zihnine cesaret düşsün diye ücretsiz olarak dağıttığım “Yerli ve Milli Dava Peşinde – Koca Bir Ömür” adlı kitabımda, “Ben başarabildiysem, siz çok daha iyisini yapabilirsiniz” inancıyla yola çıktım. O sayfalarda yalnızca kendi mücadelemi değil, bu milletin hafızasına kazınması gereken gerçekleri de kaleme aldım.
Bugün geldiğimiz noktada, o kitaptaki uyarıların bir bir gerçekleştiğini görmek ne yazık ki şaşırtıcı değil. Çünkü mesele ferasetle bakmak ve milletin geleceği için taşın altına elini koyabilmekti. Kalemimizle uyardık, gönlümüzle söyledik; şimdi yaşananlar gösteriyor ki, o satırlar sadece geçmişi anlatmıyor, geleceği de işaret ediyordu.
Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de yaşanan gelişmelere, sınırımızın hemen ötesindeki hareketliliğe baktığınızda göreceksiniz ki; yıllar öncesinden yazdıklarımızın tam ortasındayız. ABD’nin, Rusya’nın bölgedeki varlığı, terör örgütlerinin palazlandırılması, üniter yapımızı hedef alan uluslararası oyunlar… Bunların hiçbiri yeni değil. Ancak biz yeniymiş gibi şaşırıyoruz.
İşte o satırlardan biri şimdi tam da zamanıdır diyerek siz değerli Milli Gazete okuyucularıyla bir kez daha paylaşmak istiyorum:
PKK, PYD YAPILIYOR
(Alıntı: Yerli ve Milli Dava Peşinde – Koca Bir Ömür)
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, terör örgütü PKK’ya 2020’deki katılım oranının örgütün eyleme başladığı ilk yıl olan 1984’ün de altında kaldığını belirterek, terör örgütüne katılımın 52 kişiye kadar gerilediğini bildirdi. Bakanımızın açıklaması bana geçmişteki olayları hatırlattı. Hatırlarsınız, terörist başı Abdullah Öcalan için vatana ihanet suçundan verilen idam cezası, Yargıtay tarafından oybirliğiyle onaylanmıştı. Apo’nun avukatlarının yaptığı itiraz hakları vardı. Yetmiş beş klasörlük idam dosyası, usulüne uygun şekilde hazırlandıktan sonra Yargıtay’da bekletilmişti, daha sonra Meclis’e gönderilecekti. 26.11.1999 Hürriyet Gazetesi de o tarihlerdeki gerileyen terör olaylarını konu alan haberler yayımlamıştı. Ve bu tarihten itibaren terör olaylarında ciddi düşüşler görülmüştü. Ne zaman ki Devlet Bahçeli’nin masasında bekleyen idam kararı ve TBMM tarafından da ölüm cezası kaldırılarak affetme görüşmeleri yürütülünce, terör örgütünün eylemlerinde de büyük artış gözlenmeye başlandı.
Tabii idam yasası TBMM tarafından kaldırılınca, Apo’nun idam edilmesinden korkan ve bu korkuyla eylemlerini önemli ölçüde azaltan örgütler bir anda cesaret geldi. O dönemlerde ne yazık ki olaylar önü alınamayacak bir şekilde tırmandırılmıştı ve yüzlerce insanımızın hayatına mal olmuştu. Ekonomimizin uğradığı zararları burada anlatmaya kalksam herhalde üç kitap daha yazmam gerekecek.
Bu günlere geldiğimizde olayların çok azaldığını görüyoruz. Bu gerçekten memnuniyet verici bir gelişme. Fakat bu bizi rehavete sokmamalı. Millet olarak teyakkuzda olmamız gereken zamanlardan geçiyoruz. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’ye baktığımızda gerek ABD’nin, gerekse Rusya’nın o bölgeye de askeri yığınak yaptıklarını göreceksiniz. Bu adamlar o kadar askeri burnumuzun dibine ne amaçla yığıyorlar ki? Bu soruyu sık sık kendimize sormamız lâzım.
Ama artık şurası kesin ki, (inşallah olmaz) ABD’nin ve onu idare eden yapının güvenliği için orada bir PKK devleti kuracakları, bize de sadece susmak gibi seçenekler bırakacaklardır. Yani bir nevi zahirde dost görünen ABD ve Rusya bu konuda el ele vererek güneyimizde bir PKK devleti kurmak için düğmeye çoktan bastılar bile. Bize de lütfen artık şu hamaset edebiyatını bir yana bırakıp, daha etkin önlemler almanın yollarına bakalım. Yoksa gidişat pek de parlak değil. Yani PKK devleti kuracak, biz de matem elbisesi giyeceğiz. Eğer bir adım atılmazsa plan tüm açıklığıyla bu. Buradan gitti, fakat orada dibimizde devlet kuracak PKK. Ne olur biraz ferasetli ve akıllı olalım da hamaset yapıp milletimizi kandırmayın. Çünkü anayasamıza giren bir kanunu hatırlatmak isterim. Türkiye’nin egemenlik hakları ile üniter yapısını tehdit eden Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi 15 Ağustos 2000 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iktidar ortağı olduğu ANASOL-M hükümeti imzalamıştı. 15 Ağustos 2000 imzalanan ve “İkiz Yasalar” diye adlandırılan söz konusu sözleşme, 2003 yılında AKP tarafından Meclis’ten geçirildi. Allah korusun, aymazlık devam ederse, bu sözleşmeye göre üniter yapımızı bozmaya kalkabilirler.
Sonuç olarak:
Unutmayalım ki tarih, sadece yaşanmışlıkların değil, aynı zamanda ihmallerin de hesabını tutar. Bugün görmezden geldiğimiz her detay, yarın bizi hazırlıksız yakalayabilir. O yüzden ne geçmişi unutarak geleceği karartalım, ne de geleceğe kör bakarak aynı hataları tekrarlayalım.
Bu topraklar, nice ihaneti gördü ama her seferinde inancın ve direnişin bereketiyle yeniden ayağa kalktı. Yeter ki vazgeçmeyelim, unutturmayalım, sessiz kalmayalım. Çünkü suskunluk, en çok yanlışların ekmeğine yağ sürer.
Kalemle başlayan her mücadele, bir gün milletin vicdanında yer bulur. Bu millet, hakikati er geç görecek ve gereğini yapacaktır. Yeter ki bizler, doğru yerde durmaya devam edelim.
Rabbim milletimizi basiret ve ferasetle donatsın.
Şaban Turhal
13 Temmuz 2025


