CHP kurultayını yaptı, göçünü düzdü, yola koyuldu. Resimde görüyorsunuz.
Merak edilen hususlardan biri de şu: İnönü devrinden kalma Adnan Keskine yönetimi teslim eden sayın Kılıçdaroğlu partisinin neresi için yeni CHP diyor
Adnan Keskin geçmişte ne yapmış da şimdi ne yapacak, demem. Çünkü o zamanlar önünde Kılıçdaroğlu yoktu. SSKda memur sürügünlerine imza atıyordu. Belki de Adnan Keskin, keskinliğini tam şimdi gösterecektir. Atı sevmezler ama biz yine de söyleyelim: At sahibine göre kişner.
Birilerinin kişneyecek yer aradığı bu günlerde, biz Adnan Keskinin tercihini önemseriz. Bildiği, gördüğü, okuduğu, odalarında ikna olduğu yer ne de olsa...
Kılıçdaroğlu adamlarının keskinliğini nerde deneyecek, bilmeyiz, karışmayız.
Lakin yine kendilerinden bir misalle anlatalım demek istediklerimizi.
Milli şef yılları bitmiş, demokrasiye geçilmiş. Dedilerki: paşa gelecek. Herkes gitsin, partiye üye olsun. Sorunca mahcup olmayalım.
Bir gazeteci anlatıyor bunu. Ulusta çalıştığı yıllar. Biz iki arkadaş gitmedik, partiye üye de olmadık. İnönü geldi ve sordu: Kim partiye üye değil Titredik ve kalktık. Biz değiliz. İyi iyi der İnönü. Arkadaşlar üye oldukları için bizi eleştiremezler. Siz yapın şimdi o görevi.
Olay anlaşıldı değil mi sayın Kılıçdaroğlu. Bizim de adımızın yazıldığı sürgün yazılarında sizin imzanız vardı, demeden paşanızın istediği eleştirileri yapmaktır arzumuz. Hani olur ya, CHP olarak bu ülkeye hizmeti belki düşünebilirsiniz.
Partinizin önünden geçen eskicilere eskilerinizi satın demiyoruz. İcabında yine keskinleştirin. Fakat şu ikna odalarını atmak zamanı gelmedi mi Eskici de kazanır hem bir kaç kuruş...
AKPye danışman Kartele bülbül
Ortalığı sulandıran ya da suları bulandıran Sağlık Bakanlığı icraatından girecektik konuya ama danışmanlar ipi göğüslediler demeç verme yarışında.
Kim, nerede düğmeye bastı
T.Özaldan kalan Irak, bize ırak. Bir koysak üç alsak; politikasını değiştiremeyen AKP iktidarı Suriye meselesinde çizgi boyama işiyle oyalanırken... Gülün danışmanı konuşmuş bir gazeteye. Tatile çıkmış Meclisin toplanması üstüne mi Hayır! Hükumete bir çözüm, bir teklif mi sunuluyor kamuoyunun ilgisi de çekilerek Hayır! Sayın danışman, Sayın Gülün çok üzüldüğünü ve kırıldığını söylemiş, açıklamış, ilan etmiş.
Gül, bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Elbette bu ülkenin insanlarının üzüldüğü her olay, her söz, her icraat, her kadirbilmezlik, her ihanet, her yanlışlık, her hile, her provakasyon, her terör eylemi onu da üzecektir.
Bu doğru. Fakat...
Sayın Gülün danışmanının anlattığı, açıkladığı, ilan ettiği, tartışmalara açtığı Gül üzüntüsü beklenenin altında. Yani biraz...
Sayın danışman önce şunu demiş: "Yeniden aday olmasının engellenmek istenmesi Gülü çok üzdü ve kırdı."
Ortadoğu kaynıyorken, Irak hep Kuzey Irak oluyorken, Suriyedeki ateş bize doğru savruluyorken, PKK terörü tırmanmasını hep sürdürüyorken bu ülke insanlarının gündeminde daha iki yıl olduğu söylenen Cumhurbaşkanlığı seçimi mi vardı
İstemeyenler kim, engelleyenler kim
Gülün sayın danışmanı patlatıyor, körüklüyor, üfürüyor, yelliyor ha yelliyor: "Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ile bir çatışma, çekişme görüntüsü vermemeye özen gösterdi, hala gösteriyor. Ama aynı özeni partinin bazı önemli isimlerinin göstermemesi ve uluorta konuşmaları gerçekten hoş olmadı."
İşte bu noktada en sulu icraatını gündeme taşıyan Sağlık Bakanlığını kutlamak gerek. Bulanık suda balık avlanmazdı, bilirdik; bulandırılmış su ile denedi işte, ateşi düşürmeyi.
Sayın danışmanın konuştuklarından bu kadarı yeter bize. Gerisi teferruat. Adam diyeceğini demiş. Cumhurbaşkanı, sayın başbakan ile bir çatışma, çekişme görüntüsü vermemeye özen gösterdi. Cumlesi bu danışmanın. Bu cümleden çatışma, çekişme yok, hiç olmadı gibi bir hüküm, bir kanaat hasıl olur mu Yoksa aman tatsızlık olmasın, rahatsızlık yansımasın tedirginliği midir yaşanan
"Hala gösteriyor." Yani süreklilik var.
Bu noktada partiye doğru bakıyor sayın danışman, özen göstermeyen önemli isimleri görüyor, uluorta konuştuklarını duyuyor.
Uluorta konuşanlar ve özen göstermeyenler önemsiz isimler olsa, belki sayın danışman Gülün üzüntüsünü, kırılmasını açıklamayacak.
Burada bir soru daha düşüyor akıllara sayın danışman. Partinin önemli kişileri varsa önemsiz kişileri kim
Ege sahillerinde bayan sinemacılardan, bayan sahne sanatçılarından sanat öğrenmeye çalışan, Türkeş oğlu Kutalmış beğ, bir önemsiz adam mıdır (Bu konuda yani partisi olan babaların çocukları hakkında yazma uzmanı zamanımızın yazarlarından faaliyet bekliyoruz.)
Çocuklarının karakolculuk oyunlarıyla gündeme gelen AKP milletvekilleri, önemsiz kişiler midir
Bu ülkenin insanları AKPdeki önemsiz kişilerin üstünün seçimlerde Erdoğan tarafından çizilerek yok edildiğini biliyorken, ki bunların hepsi gömlek çıkararak nefes nefese gelmişlerdi, şimdi nerden çıktı bu önemsiz kişiler Nerede ürediler
Gerçi bu konular AKPnin iç sorunu. Lakin Sayın danışman AKPdeki herkesi önemsiz kişi olarak ilan ediyor olmasın Özen göstermiyorlarsa ve uluorta konuşuyorlarsa... Önemli insanlar böyle hatalar yaparlar mı
"Hoş olmadı" diyerek bitirmişti sayın danışman cümlesini, değil mi Önemli adam havasıdır bu. Sahi, bu notu kim veriyor Gülmü, sayın danışmanı mı
Biraz aşağılara inelim. Sekizyüz kırk küsür rakımla ünlenmiş tepeden, biraz aşağılara.. Ne göreceğiz
Gülün danışmanı konuşur da, Erdoğanın danışmanı susar mı O da konuşacak ki, Erdoğanın danışmanı mı yok endişesi düşmesin akıllara.
Erdoğanın danışmanı almış sazı eline, bakalım ne demiş: "Ahmet Severin (Sayın danışman dediğimiz) Cumhurbaşkanı ile ilişkisinin ne düzeyde olduğunu bilmiyorum ama, bazı danışmanlar kraldan çok karlcı olabiliyor, durumdan vazife çıkarabiliyor."
Bu kadarı yeter değil mi bize Erdoğanın danışmanının dediklerinden. Allah bu ülke insanlarının akıl sağlığını korurken bizi de ayrı tutmasın. Amin.
Gülün konuşan danışmanını kastederek diyorki Erdoğanın danışmanı: "Cumhurbaşkanı ile ilişkisinin ne düzeyde olduğunu bilmiyorum.
Öğrensene be adam. Bunu sen bilmeyeceksin de kim bilecek Sayın Erdoğan kastettiğin o ilişkiyi sana sorsa, danışmansın ya, sorabilir; bilmiyorum." diyeceksen, danışmanlığın nerde kaldı senin. Yoksa sen kendini partinin içindeki önemli kişilerden saymıyor musun Önemli kişiler Sağlık Bakanı filan oldu, bu sıcakta su içinde serinliyorlar, diye mi düşünüyorsun
"Bazı danışmanlar kraldan çok kralcı olabiliyor."
Bu bir itiraf cümlesidir. Lütfen dikkat ediniz.
Burada danışmanlar mı tarif ediliyor, kralcı sıfatları ile Peki, Kral kim
Erdoğanın danışmanı ne zamandan beri sayın Güle böyle bir sıfatı yakıştırmayı aklından geçiriyor Danışanlardan duymuş olabilir gibi ihtimali biz dahi aklımızdan geçirmeyi engellemek için kendimize/düşüncelerimize olmadık işkenceler, mantık kuralları uyguluyorken..
Erdoğanın danışmanı, Gülün danışmanını dövdüğünü sandığı röportajında söylediği bir önemli cümle daha var. 28 Şubattan muzdarip, şikayetçi, mağdur bu ülkenin insanları hemen gördüler bunu.
"Durumdan vazife çıkarabiliyor."
28 Şubata sahip çıkılırken, 28 Şubat kullanılarak suçlanıyor karşı taraf.
Bir Erdoğanın danışmanı mecbur mu illa 28 Şubat terimi/deyimi kullanarak kendilerini anlatmaya Çıksa şimdi bir avarakasnak 28 Şubatcı deseki: 28 Şubatı o kadar içinize işledik. Bizim dediklerimizi demeden kendinizi ifade edemiyorsunuz
Nokta koyalım artık. Lakin bir cümlemiz daha var. Onu da diyelim son olarak. Gülün ve Erdoğanın danışmanı bir araya gelsinler ve birbirinin ve diğerlerinin ne diyeceklerini, ne yapacaklarını tesbit edip, madde madde yazsınlar. Yani bir nevi kartel medyasındaki beyaz Türklerin onlara yaptığını, artık onlar kendi kendilerine yapsınlar.
Üzenler olmaz, üzülenler olmaz, kralcılar olmaz; 28 Şubatcılık mı Kim ona yok diyor
Mumlar ve etekleri
Abdülmecit zamanı diplomatlarından mustafa sami efendi, çok zeki, bilgili, ileri görüşlü, hoşsohbet bir adamdı. Ancak, her insanın bir kusuru bulunduğu gibi, onun da belirli bir kusuru vardı: aşırı ölçüde tutumluydu. Bu tutumluluk konusunda bazıları gülünç, bazıları şaşırtıcı epeyi anıları vardır ki, Mustafa Sami Efendi, biraz da bu yüzden, tarihe geçmiştir.
Tanzimat devri vaka yazarları, onunla ilgili anılardan birini şöyle anlatıyorlar.:
Mustafa Sami Efendi, berlin elçisi iken, avrupada uzun bir geziye çıkan beylikçi şevket paşa, bir ara berline de uğramayı düşünmüş. Şevket paşa, zamanının hatırı sayılır devlet adamlarından biri imiş. Berline varınca, otele inmeyerek doğru türk elçiliğine gitmiş. Elçi Mustafa Sami Efendi, o sırada bir resmi kabuldeymiş. Görevliler, paşayı doğru büyük şeref salonuna almışlar, yüksek mevkiine saygı olsun diye de salonun pahalı ve kıymetli mumlarını toptan yakmışlar.
Bir süre sonra elçiliğe dönen Mustafa Sami Efendi, pencerelerden taşan bol ışıklardan, lüks mumların yakıldığını anlamış, tıkanır gibi koşup içeri girmiş, görevlilere, mumların niçin yakıldığını sormuş. Berikilerin:
- Efendim, pek hatırlı bir kimse olduğunu öğrenince, ağırlamak kaygısı ile hepsini yaktık.
Yollu açıklamalarını dinlemeyerek:
- Bire zalimler, ne kadar hatırlı olursa olsun, padişah değil ya bu mübarek!..
Sözleriyle onları bir temiz haşlamış, soluğu yukarıda almış. İçeri girip, paşayı görünce sanki pek sevinmiş, heyecanlanmış gibi, salonda dört dönmeye, eteklemeye, kandilli selamlarla eğilip kalkmaya, her eğilip kalkışında da uzun redingotunun etekleri ile farkında değilmiş gibi mumlardan birine çarpmaya başlamış. Şevket paşa, elçinin, kendisini bu kadar hararetli karşılayışından dolayı, hem memnun hem şaşkın bakınıp duradursun, mustafa sami efendi, böylece iki tanesi hariç, bütün mumların hakkından gelmiş. Göz ucuyla şöyle bir yoklayıp yalnız iki mum kaldığını görünce, rahat bir nefes alarak:
- Ah bilemezsiniz paşam, teşrifiniz bendenizi ne kadar sevindirdi. Ne kadar ihya etti.
Deyince, işi çakan paşa, tatlı bir kahkaha atmış:
- Bilmez olur muyum, demiş, heyecandan etekleriniz tutuşuyordu!
Not: bu ülkenin parasını, pulunu, çulunu, mumunu koruyon hariciyecilerimize selam olsun.
YAVRUM MESUT VE THE ŞAPGALI BABA
Trumpa mı benzettin
-Avukatımı istiyorum! Avukatımı istiyorum diyorum yahu.
- Yavrum Mesut kimden, nerede, ne istiyorsun Binaenaleyh ben sana herşeyi vermedim mi Verdiklerimi yetersiz bulman fevkalade yakışıksızdır, ayıptır, hatadır.
- Kendim için istemiyorsam namerdim the Şapgalı baba. Avukatımı istiyorum yahu.
- Dur, kendini bu kadar ele verme. Binaenaleyh bunu anlayan anladı. Viyana seferini unutman fevkalade yanlıştır.
- Onun için istiyorum the Şapgalı baba. Meclis komisyonu soruyor yahu.
- Ne soruyor, niçin soruyor, nerde soruyor Binaenaleyh dünkü güneşe bugün çamaşır asılmaz.
- Asacaklarını düşünmüyorum the Şapgalı baba. Silivriye salarlarsa diye korkuyorum yahu.
- Korkma yavrum Mesut korkma! Binaenaleyh korkma sönmez bu sokaklarda... Avukat fevkalade ne söyleyecek
- Ben de onu merak ediyorum the Şapgalı baba. Bu sorulara avukat ne diyecek yahu.
- Hangi sorular yavrum Mesut. Binaenaleyh sana ne soruyorlar!
- Herşeyi soruyorlar the Şapgalı Baba. İşte okuyorum yahu. Soru bir: Başbakan Erdoğanın yanına gidip Trumpunu açtığı kartel patronunun yanına siz de gitmiştiniz. Acaba siz o patronun neyini açmaya gitmiştiniz Şimdi ben ne diyeceğim the Şapgalı baba. Herşeyi görmüşler yahu.
- Trumpu vardı da açmadık mı dersin yavrum Mesut. Binaenaleyh dünkü olay bugün kasete çekilmez.
- Ama hesaba çekiyorlar the Şapgalı baba. Çekilmek istemiyorum yahu.
- Onu kartel patronu ile kemaralaşırken düşünecektin yavrum Mesut. Binaenaleyh bir kenara çekil. Başkalarının saga sola çekmesi fevkalade yanlıştır, hatadır, günahtır.
- Nereye çekileyim the Şapgalı baba. Viyanaya çekilemem yahu.
- Viyananın cazibesi yine seni mi çekiyor yavrum Mesut. Binaenaleyh unut artık oraları.
- Onu da soruyorlar the Şapgalı baba. Viyana seferini anlat diyorlar yahu.
- Anlat yavrum Mesut anlat. Binaenaleyh heyecanlı olsun. Dünkü tarih bugün anlatılmaz. Sen kendini fevkalade anlat.
- Her Viyanaya sefer yapan sadrazamın kellesine musallat olmak geleneği olduğundan benim kelleme de hücumlar oldu. Birkaç yumruk yedik, Karamustafapaşa olmadık. Geldik paşaların tankları yürütmesini seyrettik.
- Sen ne diyorsun yavrum Mesut. Binaenaleyh tarih kitabı mı okuyorsun Sen sadrazam mı oldun Peki ben fevkalade ne oldum Dünkü padişah bugün sokakta oturmaz!
- Sen nerede oturursan otur the Şapgalı baba. Ben Silivride oturmak istemiyorum yahu. Avukatımı isterim.
- Tahtım vardı da oturmadım mı Binaenaleyh sen Viyanada oturacaksın, biz Silivride oturacağız. Kafan güzel mi yavrum Mesut. Viyanaya rağmen fevkalade güzel mi
Hamiş: Mesut Özlem, The Şapgalı baba - Yavrum Mesut ikilisi yerine, Tayyip - Gül - Numan üçlüsünü istiyor. Yavrum Mesutla hesabımız bitmedi daha. Hele o da gitsin Silivri taraflarına...
ÇİZMEDEN YUKARI ÇIKMAK
Kültür düzeyi yükselir mi,
Hiç yazıp çizmeden, yukarı
Kültür düzeyi düşük ise,
Çıkılmaz, çizmeden yukarı...
CEHENNEM PUSUDA
Kara sis nasıl çökerse,
Cennet tepenin başına,
Cehennem musallat olur,
Cennet tepenin başına...
Ekrem Şama