Otobüste yanımda oturan kadına soruyorum, Vidos Camii ni

biliyor musunuz, diye; yoo diyor.

Sonra, hayrola orada bir toplantı, sohbet mi olacak diye

soruyor.

Ben de ona sohbete değil caminin kendisini görmeye

gidiyorum, diyorum.

Aslında orada bir toplantı, bir musiki var onu dinlemeye

gidiyorum.

Restore bahtsızı camilerin akıbetine fazla uğramamış

Vidos Camii.

Kesme taş ve tuğla örgüsünü badana ile kapatmamışlar.

Geniş tutulmuş son cemaat yerindeki taş mihrabı ve zarif

ahşap sütunları ile huzurun rengini nakşedebilmişler.

Kadınlar kısmına götüren dar döngülü taş merdivenden

sonra vasıl olduğum mahfile, yine ahşap ile dinginlik kazandırılmış.

Camiyi bir taraçadan seyredeceğim yamaç kalmamıştı, her

yan apartman, azman binalar, üç yöne akan trafik.

Oysa gittiğim mabetlerin anlattığı musikiyi, karşılarına

geçip dinlerim.

Ki bu mabet de çok hoş bir suzinak makamda idi.

Tuğlalar, kesme taş, ahşap, minarenin dar merdivenleri,

mihrap, mahfil, minber içli bir bestenin notaları olarak soylu bir geçmiş zaman

ezgisini mırıldanmakta idi.

Eser, 2. Osman a ait, tahta çıktığında 14 yaşındadır,

günümüz şartlarında çocuktur ama o vaktin kriterlerine göre çoluk çocuk sahibi

gençtir. 1618-1622 yıllarında sadece dört yıl iktidarda kalmış, şımarık

yeniçerilerin bir ihtilaline kurban giderek Yedikule Zindanı nda vahşice

boğulmuştur.

2. Osman, çok dindardı, tek eşi vardı, Şeyhülislam Esat

Efendi nin kızı Akile Hanım ile evli idi. Akile Hanım, hür kadınlardan sultanla

nikâh ile evlenen ender hanımlardandır. Osman, o genç yaşına karşın Arapça,

Farsça, Latince, Yunanca, İtalyanca dillerini klasiklerinden tercüme yapacak

kadar öğrendi. Ava çok meraklı idi, şimdiki Güngören sınırları içinde olan bu

bölgede avlanırken bu camiyi minik bir külliye şeklinde av köşkü, hamam, bağ,

çeşmeler ile yaptırdı. Bu çeşmeler uzun yıllar nefis tatları ile akmış ancak

yapılaşma onları kurutmuştur.

Genç Osman, camisinin masrafları için zengin akar bırakıp

vakfetmişti.

Camilerin kaderi ile sadece Cumhuriyet döneminde

oynanmadı, Osmanlı da da, benzer şeyler olmakta idi. Banisinin akıbetinden

sonra önemini yitirdi, aradan uzun zaman geçince iyice terk edildi.

Osman ın katlinden iki asır sonra, Ahıskalı Aşir Hoca

isminde bir deli yürek, o civara gelince içerisinde keçilerin otladığı cami

harabesine rastlar. Ya şiddetli top atışlarına maruz kalmıştır ya da

ilgisizlikten bu vahim hali almıştır. Bu ilgili zat, Vakıf İdaresi ne başvurur,

caminin akarlarını tespit eder. Caminin tekrar ihyası için görevlendirilir,

tamir işini üstlenir.

O zamanlar beş-altı çiftlikten oluşan Vidos denilen eski

Rum köyünde çalışan, Müslüman ve sesi güzel dine yatkın kişilerden bir kadro

kurar. Günümüzde Güngören olarak anılan ilçe, o zaman, Vidos, Burgaz, Haznedar,

Emlak ve Ferhatpaşa çiftliklerinden oluşmakta idi.

Aşir Hoca, bu kadroya; ekip biçmeleri, evlerini yapmaları

için hazineden arazi tahsis ettirir. Bugünkü ilçe, işte o kadronun evlerinin

çevresinde yeni konutların yapılmasıyla oluşur.

Vidos köyü ismi 1936 ya kadar kullanılır, Rumca isimlerin

değiştirilmesi kararı alınınca Güngören olur. Demek ki Osmanlı Cumhuriyet ten

daha özgüvenli imiş ki, Rumca isimlerden asırlarca rahatsız olmamış.

En tatlı bamya , Vidos Çayırı denen, cami kadrosundaki

şahısların arazisindeki siyah toprak ve tatlı kaynak suda yetiştirilir, tane

ile satılırdı. Başta üzüm olmak üzere sebze ve meyvelerin tadına doyulmazdı.

Artık bölgenin ne meşhur ormanları kaldı, ne bağları ne

de bamyaları.

Her devrin zorbalarından kurtarılmış şanslı eserlerden

olan Genç Osman Camii nde şükrediyorum ki, restore yine de çok şeyi alıp götürmemiş,

buselik bestenin bir kısmını bırakmış.