Yıl, 1967…
Yer, Kudüs…
İşgalci İsrail, 1948’de işgal ettiği topraklarını 6 gün savaşıyla iki katına çıkardı.
Gazze Soykırımında olduğu gibi ABD ve Batılı ülkelerin desteğini alan İsrail, topraklarını iki katına çıkarmakla kalmadı, Doğu Kudüs’ü de işgal etti.
İsrail, hiçbir dönem durmadığı gibi burada da durmadı!
Altı Gün Savaşı akabinde katil Siyonist askerler, soluğu Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu bölgede aldı.
İsrail askerleri, altın kaplı kubbesiyle ünlü Kubbet’üs-Sahra’ya İsrail paçavrasını astı.
Bütün bir İslam dünyasının gözü önünde…
Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri büyük tepki gösterdi.
***
Fakat, o gün içinde, o dakikalarda işgalci İsrail askerleri hiç beklemedikleri tarihi bir ders aldılar.
Nasıl mı?
Türkiye’nin Kudüs başkonsolosu olarak görev yapan bir diplomat, İsrail askerlerinin sınır tanımayan hadsiz bayrak asmalarına karşın, büyük cesaret isteyen tarihi bir sorumluluk aldı!
Bir İslam coğrafyasında, Osmanlı bakiyesi bir ülkenin diplomatı olarak, yaşananları onuruna yediremeyerek, acilen makam arabasının hazırlanması talimatını verdi.
Resmi makam arabasına bindi ve yanında koruması olmadan sadece şoförü ile birlikte Mescid’i Aksa’ya gitti.
Türkiye Cumhuriyeti flamalı arabasından inerek, başı dönmüş işgalci askerlere şöyle seslendi:
- “Komutanınızı derhal buraya çağırın!”
Türk diplomat, yanına gelen işgalci komutana şu tarihi cümleleri haykırdı:
- “Araplarla savaştınız ve Arapları yendiniz. Ancak, burası sadece Araplara ait bir mescit değil! Burası Ümmete ait bir harem. Bütün Müslümanların mescidi. Eğer o bayrağı hemen indirmezseniz İsrail ile Türkiye arasında savaş sebebi addederiz!”
İşgalci komutana tarihi cümlelerle bu cümlelerle seslenen Türk diplomat makam arabasına binip bölgeden uzaklaştı.
Hemen sonrasında ne oldu, biliyor musunuz?
Türk Başkonsolosun bölgeden ayrılmasının üzerinden iki saat sonra Kubbet’üs-Sahra’ya asılan İsrail paçavrası yine hadsiz işgalci İsrail askerleri tarafından apar topar indirildi.
***
Merak ettiniz değil mi? Kim bu Türk diplomat diye!
Hemen söyleyeyim;
Bu cesur Türk diplomatın adı 1967 yılında Kudüs Başkonsolosu Ali Refik İleri idi.
Şu husus da önemli; Ali Refik İleri bu cesareti ortaya koyarken dönemin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’ndan herhangi bir talimat da almadan tek başına hareket etmişti…
ALİ REFİK İLERİ KİMDİR? (15 Ekim 1919 - 21 Kasım 1977)
Birkaç cümle ile de olsa, bu cesur Türk diplomatın kim olduğunu da aktaralım.
Ali Refik İleri, Osmanlı dönemi ayanlarından (kanaat önderlerinden) Nuri Paşa’nın torunu.
İstanbul’da dünyaya geldi. Başarılı eğitimi sonrası Türk Dışişleri Bakanlığı’nda görev aldı.
Öncelikle meslek görevlerinde bulunan Ali Refik İleri, ilk önemli görevini Kudüs’te yaptı.
1966-1971 yılları arasında Türkiye’nin Kudüs başkonsolosu olan Ali Refik İleri, 1973 yılında Almanya’nın Düsseldorf başkonsolosu oldu.
1977 yılında görevinin bitimiyle Türkiye’ye aracıyla yola çıkan İleri, yolda yaşadığı kalp krizi sonrası vefat etti.
Ali Refik İleri’nin mezarı Edirnekapı Şehitliği’nde bulunuyor.
***
Bir son not;
Türkiye Cumhuriyeti Kudüs Başkonsolosluğu Resmi internet hesabında Kudüs eski Başkonsolosları bölümünde şu ifadeler yer alıyor;
“İsrail’in Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni işgal ettiği 1967 Savaşı sonrasında, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’ya girerek Kubbet-üs Sahra’nın kubbesine İsrail bayrağı dikme girişimleri, dönemin Kudüs Başkonsolosu tarafından önlenmiştir.”
İSRAİL SADECE GÜÇTEN ANLAR
Filli icraata geçmek gerekir.
İsrail laftan anlamaz.
İsrail ancak güçten anlar.
(Prof. Dr. Necmettin Erbakan)
MEDYADA PEK YER ALMAYAN GELİŞMENİN ŞİFRELERİ!
Nedir, medyada konuşulmayan, yorumlanmayan o konu, o gelişme?
SDG! SDG nedir? Suriye Demokratik Güçleri...
Silahlı gücünün çoğunu Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG oluşturuyor.
Terör örgütü PKK'nın bir başka kolu...
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından fonlandı ve silahlandırıldı, uzun süredir.
ABD, yıllardan bu yana bölgeye binlerce tır silah ve mühimmat yolladı.
Buraya dikkat; ABD Kongresinde kabul edilen 2024 savunma bütçesinde Irak ve Suriye'de DEAŞ'la mücadele fonuna toplam 398 milyon dolar ayrıldı, terör örgütü PKK/YPG'nin de faydalanacağı Suriye bölümüne 156 milyon dolar tahsis edildi.
Dikkat! Yani, ABD bir terör örgütüne resmi bütçesinden pay ayırıyor.
Şimdi...
SDG önceki gün bir açıklama yaptı; Suriye'de Ahmed Eş Şara’nın geçiş dönemi Suriye Cumhurbaşkanı ilan edildiği toplantının meşru ve kanuni olmadığını açıkladı.
Bu açıklama son derece önemli...
Basında çok fazla konuşulmasa da, TV ekranlarında fazla gündeme gelmese de yorumlanmasa da çok önemli bir açıklama bu.
Zira, Ahmet Eş Şara Suriye'deki tüm silahlı gurupların silahlarını bırakması ve geçici yönetime teslim etmeleri çağrısında bulunmuştu.
Ama görünen o ki ABD hemen sınırımızda bir devletçik kurma plan ve programından geri atmış değil!
SDG'nin açıklaması bunu açıkça gösteriyor.
Associated Press'e konuşan SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi de, “ABD'nin Suriye'de kalma nedeni hala yerli yerinde, çünkü IŞİD hala güçlü. Koalisyonun çekilmemesini umuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Abdi, ABD'nin Suriye'den çekilme planlarından haberdar olmadıklarını söyleyerek "Kalmalarını istiyoruz!" vurgusunu da yaptı.
Velhasıl, bir süredir bölge sessizliğini korurken, yeniden yapılanma çalışmaları içinde olan Suriye yeni gelişmelere gebe gibi görünüyor...
Haydi hayırlısı…


