Eyvah! Ne hale gelmişiz? Eskiden fitreler güçsüz, muhtaç, takatsiz, çalışamaz durumdaki mücrimlere verilirdi. 23 yılda gelinen noktaya bakıldığında; emekli, asgari ücretli mücrim bir hayatı yaşıyor olduğundan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verdiği fetvayla fitrelerin ve sadakaların artık bunlara verilebileceği söyleniyor.

Maliye Bakanı da şöyle söylüyor: “Enflasyon, çok adaletsiz bir vergi gibidir; özellikle sabit ve dar gelirlileri vurur. Vatandaşlarımız hayat pahalılığından şikâyette haklı.” Bu bir itiraf mı, günah çıkarma mı? Ne dersiniz bilmem ama şimdi sormamız icap ediyor: “Sayın Bakan, bu ülkede verginin adaletini kim sağlıyor? İktidar mı yoksa İMF, Dünya Merkez Bankası gibi emperyalist, kapitalist kuruluşlar mı?” Bu nasıl bir adalettir ki, yoksulu, fakiri vuruyor. Hemen her alanda aranan adaleti bulmak mümkün mü acaba? Sorumlu bir bakanın, verginin adaletsizliğinden söz etmesi, itimadın, güvenin, umutların bittiği bir nokta değil midir? Vatandaşın şikâyetini duyuyorlar, gereğini yapmıyor ama tersi uygulamaları hiç tereddüt etmeden hayata geçiriyorlar.

Milletvekillerinin maaşları ne kadar yüksek olsa da onlara ceza muafiyeti getiriliyor. Vekiller, kırmızı ışıkta da geçse, hatalı park da yapsa artık trafik cezası ödemeyeceklermiş. Plakaya yazılan cezaları da TBMM tarafından ödenecekmiş. Evet, bir kesime hatta ihtiyacı olmayan bir kesime bu kadar imtiyaz tanıyacaksınız, muhtaç durumdaki engellinin ÖTV’sine, evde bakım hizmeti ücretine göz dikeceksiniz. Yetmedi bir de sağlık kurulu rapor yönetmeliğini değiştirerek binlerce engelliyi yok sayacaksınız.

Adaletsizlik, haksızlık bununla da kalmıyor. Torpilin olmadığını iddia eden bir bakanı iktidar partisi grup başkan vekilinin nasıl refüze ettiğini cümle âlem duydu ve gördü. Daha kura çekilmeden yeğeninin isminin çıkan listede olduğunu söylemesi malumun ilanı olmuştur. Engelli atamalarındaki kura çekimlerinde de benzer sahneleri izledik. Bu hangi adalet Sayın Bakan?

Öte yandan iktidar lideri, “2028’den sonra yeni bir İstanbul, yeni bir Türkiye inşa edeceğiz” diyor. Sanki iktidara yeni geliyormuş gibi… Toplumu hayallere, bir ütopyaya dalmaya sevk ederek politik söylemlerine devam ederken ana muhalefet partisi ise asli görevini bırakarak ülkenin gerçek gündemini bir yana atıp kendi içinde cumhurbaşkanı adayı kim olsun tartışmaları, kavgalarıyla boğuşup duruyor maalesef… Bu tutum, bu davranış ülkemizin geleceğine dair hiçbir umut vaat etmemektedir. Ne iktidar cephesi ne ana muhalefet bu milletin dertlerine, sıkıntılarına, sorunlarına çare olacak güveni vermiyor maalesef.

Üçüncü bir yolun denenmesi artık kaçınılmazdır. “Ne sağdayız, ne solda hak yoldayız, hak yolda” demenin zamanı da artık gelmiştir. Kurtuluş reçetesi ancak Milli Görüş-Adil Düzen’de, vesselam…