Dünyanın neresinde bir kaos ve savaş varsa, biliniz ki orada Siyonizmin kuklası ve maşası ABD’nin parmağı vardır. Ülkelerin ekonomisini, kültürünü, siyasetini farklı stratejilerle dizayn eden ABD, medyayı da kullanarak zihinsel dönüşümler yapar; çıkardığı kaos ve savaşlarla ülkeleri “Böl-parçala-yut” stratejisiyle hazır lokmaya dönüştürür. Siyonizmin tekelindeki medya manivelasıyla insanlığın zihni işgaller için ön kabullere hazırlanır,  rıza oluşturulur. Masa başında oluşturulan kurgu yalanlarla zihinler ABD’nin istediği ve yapacağı operasyonlara hazır bir kıvama getirilir. 7’nci sanat sinemayla Hollywood, tüm dünyada Amerika’nın güçlü, diğer tüm ülkelerin onun kulu kölesi olduğu yalanını zihinlere sokuşturur. Ortadoğu’da yanı başımızdaki Saddam’ın tasfiye planını hatırlayın. Siyonizmin kontrolündeki medyada günlerce, “Saddam kimyasal silah üretiyor” yalanı insanlığın zihnine pompalandı. “Saddam’ın Ortadoğu’nun çıbanbaşı” olduğu yayınlarıyla zihinler hazırlanıp, ön kabuller ve rıza oluşturulduktan sonra Irak’a girildi. Saddam’ın Amerika’nın devasa gücüne karşı koyacak nitelikte ne askeri, ne ekonomik, ne de dünyada kendisine destek çıkacak bir siyasi gücü yoktu. Irak toprakları Amerika tarafından işgal edilirken, yıllarca sürecek, kan, gözyaşı ve zulmün hükümran olduğu bir süreç başlatıldı. Barbar Coni’ler Ebu Gureyb hapishanelerinde Müslüman esirlere türlü işkenceler yaptı, masum Müslüman kadınlara barbar şekilde tecavüz edildi. Zihnimize bir paslı bir çivi gibi çakılan, tarihin kaydettiği bu kepazelikleri unutmadık, unutturmayacağız.

Aslında bu işgalin arka planında Büyük Ortadoğu Projesi ve Ortadoğu’daki kurtlar sofrasındaki bölüşüm vardı. Asıl ve gerçek niyet ise, Ortadoğu’nun terörist ülkesi Siyonist İsrail’e güvenlik şemsiyesi oluşturma amacından başka bir şey değildi. ABD, işgal ettiği Irak’ın tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarının üstüne oturdu. Şimdi size can alıcı bir soru:

Yıllarca Irak’ta kalan ABD, yüreğimizi kanatan, canımızı acıtan PKK’nın Kuzey Irak’taki Kandil ininden tasfiyesi noktasında ne yaptı? Hiç bir şey! ABD, Türkiye’nin yumuşak karnının PKK ve ürettiği terörizm olduğunu bilmektedir. Bu nedenle ömrü billah bu belaya duçar olmamızı ve “Dokunma uğraşsınlar” stratejisini yürütmektedir. Türkiye’ye yönelen terör-tehdit-tedhiş unsuru ABD’nin işine gelmektedir. Zira ABD bu coğrafyadaki kaostan beslenir. PKK desteklenmelidir ki; Türkiye’nin başı sürekli ağrısın! Suriye’deki iç savaşta, PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG’ye ABD ‘nin TIR’lar dolusu silah ve mühimmat yardımı yapmasının temelinde de Türkiye’nin kontrol altında tutulma stratejisi yatmaktadır. Kuzey Irak ve Suriye’de tam anlamıyla bir Kurtlar Sofrası kurulmuş durumda. Dünyada müesses nizamın kurulduğu masada oturan ABD  ile Rusya, bölgeyi kontrol ediyor, istedikleri ameliyatları yapıyorlar. Suriye topraklarında YPG'yi  "düzenli ordu" gibi eğiten, silah ve mühimmatlarıyla donatan ABD, yüzlerce TIR dolusu silah, mühimmat ve yardımı bu teröristlere gönderdi. ABD yılanın başı, PKK-YPG ise onun maşasıdır. PKK/YPG  ile mücadele aslında doğrudan ABD ile mücadeledir. ABD, YPG’ye yaptığı bu yardımlarla aslında yanı başımızda bir uydu devlet oluşturmak istemektedir. Kaos ve savaş üretme noktasındaki ABD’nin dış politikasında değişiklik yoktur, olmayacaktır. YPG’yi besleme, eğitme, donatma, TIR’lar dolusu mühimmat gönderme noktasında Siyonist kuklası Türkiye’nin bu acı ve can acıtıcı tabloya rağmen “Stratejik müttefik” kabulüyle ABD’nin kuyruğunda olması dış politikamız adına utancımızdır! 

 Oldu olacak, dünyanın tapusunu da sana verelim Trump!

 1980’li yıllarda TRT’de western filmleri yayınlanırdı. Bu filmlerde ellerinde ve bellerinde silahlar olan kovboylar, Amerika’nın yerlileri olan Kızılderelilerle kıyasıya savaşlar yapardı. Hollywood bu filmlerle, insanlarımızın zihinlerine çöreklenip, bambaşka bir algı oluşturarak Amerika coğrafyasının kendilerine ait olduğu izlenimini vermeye çalışırdı. Oysa durum tam tersiydi… Masum Kızıldereliler bu toprakların sahibiydi… Avrupa’dan yedi düvel toplaşarak Kızılderelileri soykırıma uğratanlar, bu toprakların üzerine çökmüşler, bu coğrafyayı elde edebilmek için de milyonlarca yerliyi katletmişlerdi. Amerika kıtasını çökerek elde edenlerin torunları, bugünler de Ortadoğu coğrafyasında bambaşka emeller peşinde koşuyorlar. Amerika’nın gelmiş geçmiş en sallapati başkanı Donald Trump, önceki günlerde açık açık “Gazze’ye çökeceğim” mealinde bir beyanat verdi. Bildiğiniz gibi Trump’ın gerçek mesleği emlakçılık, müteahhitlik. Gazzeli’leri topraklarından sürüp, buralarda kendi meşrebine uygun müteahhitlik faaliyetleri yapmayı kafasına koymuş. Adam müteahhit ya, dünyayı da kendisinin ve ülkesinin bir yatırım aracı olarak görüyor. Kanada'yı ilhak edelim, Grönland'ı sınırlarımıza katalım, Panama Kanalı'nı geri alalım, Meksika Körfezi'nin adını Amerika Körfezi koyalım, Gazze'yi eyaletimiz yapalım… Oldu olacak, dünyanın tüm tapusunu da sana verelim bay Trump. Böylece istediğin yerde isteğini yapabilirsin!