Haftalık seminerlerimizden derlediğimiz notlardan yararlanarak “Sosyal Tufan” seviyesindeki sorunlarımıza çare ve çözümler yazmaya başlamıştık ki; Taksim’de terör oldu!
Bundan dolayı birincisi yayımlanan “Millî Görüş, Adil Düzen ve Hz. Peygamber Sünneti-1” başlıklı konumuzu erteliyor, terörle ilgili teşhis ve tedavi yazılarımıza yöneliyoruz.
Terör konusunda yayın sitemizde “Site İçi Arama” yaptım ve bu konuda yazdığımız onlarca dosya ve makalelerimize ulaştım. 1993 yılında Süleyman Karagülle hocam ile yaptığımız “ANARŞİ VE TERÖR SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLÜR?” başlıklı çalışma bu konuda yaptığımız ilk çalışmalarımızdan biridir.
Türkiye’nin son yıllardaki temel sorunlarından biri olan “Anarşi ve Terör” ile ilgili bir senaryo hazırladık. O çalışmanın başına yazdığım mukaddimenin en sonunda yazdıklarımla başlayalım.
“En büyük dua ve dileğimiz, bu görüş ve düşüncelerimizin öncelikle halkımızın hissiyatına tercüman olması, daha sonra sonuç olarak ilgili ve yetkililerin de dikkat nazarlarını celbederek son yıllarda artık kangrenleşmeye yüz tutmuş bu yaramıza bir nebze olsun çare ve çözümünde katkıda bulunmasıdır.
Teklif bizden, ilgi ilgililerden, tevfik yani başarı Allah’tandır.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.”
Süleyman hocamla soru-cevap şeklinde bir hazırlık yaptık, ben sordum o cevap verdi.
Soru: Adil Düzen açısından anarşi ve terör sorunlarının çözümü ile ilgili olarak takdim edeceğiniz çözüm önerilerinin dayandığı sistemi kısaca tanımlar mısınız?
Cevap: İnsanlık tarihi boyunca her zaman iki temel sistem var olmuştur. Bunlardan biri, ‘Hakkı üstün tutan’ antimonopol, desantralize olmuş olan ‘Peygamberler Sistemi’ yani ‘Adil Düzen’; diğeri ise, ‘Kuvveti üstün tutan’ merkeziyetçi, monopol, Firavun ve Nemrutların benimseyip uygulamış oldukları ‘Filozoflar Sistemi’. Bu ikinci sistemin merkezini ya sermaye oluşturur ve buna ‘kapitalizm’ denir; ya da siyasi otorite oluşturur ki buna da ‘sosyalizm’ denir. Yahut sistemi her ikisi birlikte ve ortaklaşa oluştururlar ki buna da ‘karma sistem’ denmektedir. Bizim bugün kendi görüşümüz olarak takdim edeceğimiz nizam, sistem, düzen ise antimonopol ve desantralize olmuş, büyük peygamberlerin kurmuş bulunduğu dengeli ve adil bir sistemdir. Peygamberler, hem din/düzen ve hem de sistemi birlikte getirmişlerdir. Dinler, kişilerle ilgili hükümleri; sistemler ise topluluklarla ilgili hükümleri ihtiva etmektedir. Peygamberlerin getirmiş oldukları dinî hükümler kendi çağları açısından birbirinden farklı olabilir ama sistemleri birdir. Bizler bu sistemin getirdiği ve önerdiği çözümleri arz edeceğiz. Bilindiği üzere, adaletli düzenleri yani Hakk’ı üstün tutan sistem ve medeniyetleri, hep Ülü›l-Azm yani sabırlı, gayretli, kararlı olup kendilerine “kitap” verilen büyük peygamberler kurmuşlardır. Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz İsa ve peygamberler zincirinin en son halkası Hz. Muhammed (Allah’ın salât ve selâmı hepsinin üzerine olsun), “Peygamberler Sistemi”nin ana kurucularıdırlar.
Soru: Benimsemiş olduğumuz “Peygamberler Sistemi” açısından, bugün hangi olayları ele alacak ve hangi problemlere çözümler arayacaksınız?
Cevap: Türkler bin yıldan daha da önce İslâmiyet›i din ve devlet düzeni olarak kabul ettiler ve Karahanlılar Devleti’ni (840-1212) kurdular. Bu kabulden sonra, son olarak Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına kadar, bin yıldan fazla bir zaman zarfında İslâmiyet’in -din ve dünya düzeni olarak- bütün dünyaya yayılması için çalıştılar; üç kıtaya hâkim olmasına sebep oldular. Orta Asya’daki kıtlık ve zorunlu iskân sebebiyle batıda kurulan Selçuklu Devleti, Anadolu’yu fethetmiş, daha sonra da büyük Osmanlı Devleti’nin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Osmanlı Devleti, Endülüs Müslümanları ve Haçlı Seferleri’nin etkisiyle uyanmış olan Batı ile mücadeleye girişmiş; bu mücadele ve savaşların etkisiyle oluşan denge sonunda bugünkü Avrupa medeniyeti doğmuştur. 1920’lerde kurulan Türkiye Cumhuriyeti de -bütün olumsuzluklara rağmen- varlığını korumaya ve geliştirmeye devam etmektedir.
(Devamı var.)