Sumud…
Kaç gündür aklımızda ve kalbimizde bu kelime var.
Dualar ediyoruz, Sumud Filosu’nun sağ salim Gazze kıyılarına demir attığını görebilmek için…
Gözümüz ve kulağımız Sumud’dan gelecek haberlere kilitlendi.
Dünyanın farklı bölgelerinden, farklı din, dil ve inanca sahip yüzlerce insanın yer aldığı gemilerden oluşan Sumud Filosu, çağımızın ve tarihin en büyük insani yükünü taşıyor. Filoya gelen her yeni destekle nefesimizi tutuyoruz. Dalga dalga büyüyen bu insanlık çağrısının gerekli yerlere ulaşıp ablukayı kıracağı umudu büyüyor içimizde…
Peki ne demektir Sumud? Neden Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan bu filoya Sumud ismi verildi biliyor muyuz?
Aslında Sumud, Filistin halkı için çok önemli bir yere sahip.
Arapçada “sebat, dayanıklılık, köklü duruş” anlamına gelir Sumud.
Filistin halkının yarım asrı aşan direnişinin felsefesi niteliğindedir.
İlk olarak 1967 savaşından sonra ortaya çıkmıştır. Filistin davasının en önemli unsurunun savaşmak değil, toprağa bağlılık olduğu üzerine kuruludur. Kimliğine sahip çıkmaktır Sumud.
Yalnızca toprağa tutunmayı değil, aynı zamanda umudu ve varoluşu savunmayı da ifade eder. Evi yıkılsa yeniden inşa eden, zeytin ağacı kesilse bir yenisini diken, bütün baskılara rağmen yaşamaya devam eden Filistinlileri anlatır…
Evlatları şehit düşse bile yaşamdan vazgeçmeyen insanların kelimesi bu.
Bir annenin gözyaşında, bir çocuğun oyununda, evinin anahtarını yıllarca sabırla saklayan ihtiyarların sessiz ama güçlü bekleyişinde hep aynı söz yankılanıyor: Sumud.
Zulme karşı kök salmak, ayakta kalmak, köklerinden kopmamak…
Sadece bir söz değil; nefes alış biçimidir Sumud.
Sadece sabretmek değil; sabrı, direnişin en sessiz ama en köklü formuna dönüştürmektir. Nitekim dünyanın en güçlü ordusuna ve silahlarına sahip olduğu iddia edilen İsrail’i emellerine ulaştırmayan, her seferinde geri püskürten güçtür Sumud. Böyle bir direniş ve sebat karşısında dünyanın hangi silahı üstün olabilir ki? Şüphesiz İsrail’i yıkacak olan güç de budur…
Bugün bu kadim kelime, Gazze’nin ufuklarında yeni bir anlam daha kazandı: Sumud Filosu. Dünyanın dört bir yanından vicdan sahibi insanlar, Gazze ablukasını kırmak için Akdeniz’e açıldılar. Yanlarında un, ilaç, gıda kolileri taşıyorlar ama asıl yükleri insanlığın ortak vicdanı. Bu gemiler Sumud’dur. Çünkü zulme ve ablukaya rağmen hayatta kalan, vazgeçmeyen onurlu insanlardan öğrendik direnmeyi. Zulme karşı ayakta kalıp devam etmeyi…
Şimdi bu filo, Filistin halkından aldığı güçle çıkıyor yola…
Geçtiğimiz günlerde ilk gemiler İspanya’dan hareket etti. Yakında Tunus’tan Gazze’ye varmak için yola çıkacak.
Sumud gemileri farkında olmadan bir görevi daha üstlendi: Turnusol kâğıdı olmak…
Kim adaletin, insanlığın ve vicdanın yanında, kim sessizliğin ve zalimin yanında? İşte bu yolculuk, bu sorunun cevabını veriyor. Nitekim Malezya ve İtalya, filoya katılan vatandaşlarını koruyacaklarını açıkladılar. Bu sadece bir güvenlik tedbiri değil; aynı zamanda bir duruş, “Biz bu insanların arkasındayız” mesajıdır.
Peki ya biz?.. Bizim ülkemiz de aynı kararlılığı göstermek zorunda değil mi? Gazze’de yaşananlar yalnızca Filistin’in değil, bütün insanlığın meselesi. Kendi vatandaşlarımız bu yolculukta yer alıyorsa, devletimizin de onların arkasında olduğunu yüksek sesle ilan etmesi gerekmez mi?
Evet, gemiye binen insanlar, her türlü tehlikeyi göze alarak çıktılar bu yolculuğa. Ablukanın ortasında, İsrail’in saldırı ihtimaline rağmen denize açılmak, başlı başına bir cesaret örneği. Ama bu cesaret, birkaç kişinin omzuna bırakılacak kadar basit değil. Bu mücadele, yalnızca onların değil, hepimizin meselesi. Çünkü Gazze’de nefes alamayan her çocuk, dünyanın geri kalanının utancı demektir.
Filonun arkasında sadece gönüllülerin cesareti değil; toplumların vicdanı, devletlerin kararlı duruşu olmalı. Sumud gemileri, hepimizin imtihanı. Onlar dalgaları aşmaya çalışırken, biz de kendi sessizliklerimizi aşmak zorundayız. Gazze’ye uzanan bu dayanıklılık yolculuğu, aslında insanlığın kendi onurunu kurtarma yolculuğu…
