Müslümanların onurlu halkı Filistinlilerdir. Dünya Müslümanlarının ölü ruhluluğunu diri tutan bir halktır Filistinli Müslümanlar. Toprakları ellerinden alınan, her geçen gün kalan evlerini de işgal eden, onlara yaşama hakkını bırakmayan Siyonist Yahudilere karşı direnen onurlu Müslümanlara selâm olsun.
Yıllardır işkence altında olan, soluk aldırılmayan, yeryüzünde açık hava mahpushanesine mahkûm edilen bu onurlu insanların mücadelesi takdir edilesi.
Emperyalizmi hesaba katmayan, onları gözden ırak tutanlara karşı bir uyanış hareketi ve bilincidir Filistinli Müslümanların direnişi.
Hiç kimse terörü bahane ederek Filistin halkının mücadelesini basit görmesin. Onların varlığı, direnişi, çabası üstü küllenmiş Müslümanlar için bir uyarı çabasıdır. Emperyalizme ve sömürgeciliğe direnişin somut bir örneğidir.
Siyonizm’in ideal ve hedeflerini dikkate almayanlar kimi bahaneler ileri sürebilirler. Kimileri şu İttihatçı ırkçıların öteden beri ileri sürdükleri: “Bizi arkadan vuran Araplar” deyip geçiştirmesin. Kimileri: “Topraklarını satan Arapları niçin biz savunalım” absürtlüğünün arkasına sığınmasın. Bırakın geçmiş zamanı 1948 yılında işgal altında olan toprakları bakılsın, bir de bugüne bakılsın, nereden nereye geldikleri ortada. Kimileri “terör” deyip de hemen her gün öldürülen o mazlum insanların ne hâlde olduklarını görmeyen kör bakışlılardır.
Emperyalizmin korkulu ruhunu bürünmüş olanların gösterdiği örnekler tam anlamıyla bir kölelik ruhudur ve teslimiyetidir. Çünkü onlar bulundukları rahat ortamlarda ahkâm keserler. Acı çekmezler, insanları ölmüyor, evleri ellerinden alınmıyor, Müslümanların sembolü olan Mescid-i Aksa’ya sürekli olarak saldıran zalimleri ne görmek isterler ne de bilmek isterler.
Filistin toprakları Müslümanların topraklarıdır. Kendi yurtları ve bölgeleridir. 11 Eylül olayını anımsatarak benzetenler çok şeyi gözlerden kaçırıyorlar. O emperyal bir oyundu, o bir Siyonist plandı, Müslümanları genel anlamda baskılamanın bir oyunuydu. Oysa bu çıkış bir halkın kendi evine, topraklarına, medeniyetine sahip çıkışın başlangıcıdır. Korkaklar ve teslim ruhlu olanlar ise sadece bugünün değil dünün de bu anlayışın temsilcisi konumundadırlar. Peygamberler mevcut zalimlere, firavunlara karşı tek bir insandılar. Onlar insanlığı uyarırlarken benzer tutumlarla karşılaştılar.
Filistinlilerin sığınacakları, gidebilecekleri bir yerleri ve yurtları da yoktur. Öyle oyunlar oynandı ki, onları tamamen dar bir alana sıkıştırdılar. “Arap Baharı” diye tanımlanan bir emperyalizm oyunu ile iyice kuşatıldılar. Müslümanlar birbirlerinden koparıldı. Suriye topraklarına sığınmaları bile engellendi. Bölge insanları hemen bütün Müslümanlar bu oyunun farkına bile varamadılar. Eski kralları devre dışı bırakıp yerlerine yenilerini getiren bu emperyal oyun ile Müslümanların direniş gücünü kırdılar. Korkuttular, sindirdiler. Yani Müslümanların özgürlük duygularını körelttiler. Kölelik ruhuna mahkûm ettiler, Müslümanları köleliğe, teslimiyete inandırdılar. Ellerini ovuşturan ırkçılar ve ruhun izleğindekiler hem Müslüman göründüler hem de aynı ırkçı tutumu benimsediler. Bunu yakın zamanda gördük ve görüyoruz. Konforlarının bozulacağını düşünenlerin tutumlarıdır korkaklık. Oysa Siyonizm’in hedefinde geniş bir coğrafya var. Türkiye’nin de bir bölümü bu idealin içinde yer alıyor. Siyonistler her hamlelerinde birkaç adım atıyorlar belli bir yerde duruyor gibi yapıyorlar sonra da yeni bir hamlede daha bulunuyor.
Geçen hafta Şam’da bir okula atılan bomba ile yüzlerce insanın ölümü yeni bir başlangıcın fişeğiydi. Bu olaydan sonra neler olabileceğini bekliyorduk. Sürekli Suriye’nin içlerine saldırılarda bulunan Yahudilere bu akl-ı evvellerin hiç sesleri çıkmıyor. Suriye’de bize komşu olan ABD emperyalizminin başımıza açtığı işlere kimse kafa yormuyor. Daha birkaç gün önce düşürülen SİHA’mızın düşürülüş neden ve sorusu sorulmadı. Çünkü bu da bir gözdağıydı.