Belediyeler açısından yaşadığımız son 20 yıl unutulmaz
tablolar gösteriyor.
90 lı yılların başlarına gelindiğinde belediyecilik çıkmaza
girmiş, Türkiye ye yakışmayan manzaralar ortaya çıkmıştı. Vurgun, soygun,
talan, beceriksizlik ve suistimaller neticesinde, aylarca parasını alamayan
işçiler greve gitmiş, memurlar iş yavaşlatmış, araç gereç ve binalar haciz
memurları tarafından mühürlenmiş, gelirlere tedbir konulmuş, çöpler
toplanamadığından kentler kokuşmuş, sinek orduları sokakları teslim almış, pis
hava yüzünden sokağa çıkılamaz olmuş, yeşil doku mahvolmuş, çamur ve çukurlar
sebebiyle yollar tarlaya dönmüş, sular altın damlası kadar kıymetlenmişti.
Şehirlerde yaşamaktan ümidini kesmiş kitleler memleketlerine dönmek için
çareler arıyorlardı. Belediyecilik ölmüştü.
1994 seçimlerinde Milli Görüş zihniyeti belediyeleri
devraldığında yeni bir çağ başlatmıştı. Halkla el ele ve teşkilatla işbirliği
yapan başkanlar, yeni kadrolarla bir iki yıl içinde ölen belediyeciliği tekrar
diriltmiş, proje ve hizmet üretimi ile yatırım dönemine girilmiş, halkın yüzü
güldürülmüş idi.
Velhasıl Milli Görüş zihniyeti ilk dönemini onarım ve
yeniden yapılanma olarak başarıyla bitirmiş, ikinci dönemde, gerçek
belediyeciliği gösteren planlama, yatırım ve hizmet atağı şeklinde geçirmiş
idi. Bu dönemde hizmet çıtası yükseltilmiş ve geleceğe ait çok önemli planlar
yapılmış idi.
2004 seçimlerinde halkımız Milli Görüş e oy vermedi. Vermedi
ama, iş başına gelen partiler Milli Görüş zihniyetinin hazırladığı plan ve
programları uygulayarak, kısmen başarılı bir dönem geçirdiler. Yapılan yoğun ve
yönlendirici propagandalara medyanın da destek vermesi ile halkımız bu
başarıları bu partilerin başarısı zannetti, 2009 seçimlerinde ekseriyetle yine
onları işbaşına getirdi.
Bu son dönemde, artık Milli Görüş ün planları ve programları
söz konusu değildir. Belediyeler yeni planlar, yeni yatırımlar, yeni ve
kaliteli hizmetler üretmek yerine, etraflarına toplanan ve her birinin
istekleri farklı olan bir akiller (elif ile yazılan akiller) topluluğunun diyet
isteklerine cevap yetiştirmenin gayretine girdiler. Kaldırımlar bundan dolayı
yılda bilmem kaç kere değiştiriliyor. Hizmetler bundan dolayı aksıyor. Boya
badana işleri bundan dolayı artmıştır. Kadrolar bundan dolayı şişirildikçe
şişirilmiştir. Kokular bundan dolayı geliyor, başkanların elleri kolları bundan
dolayı bağlıdır. Yer bizim gök Allah ın zihniyeti ile hesapsızca
yükseltilmesine izin verdikten sonra Başbakan ın hışmına uğramaları, bu fazla
katları satın alan vatandaşların adeta dolandırılıp feryat etmeleri karşısında
çözüm üretmekten aciz kalmaları bundandır.
İkinci dönemini yaşayan İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı, eski dostum Sayın Kadir Topbaş bunlardan birisidir. İlk döneminde
gelir gelmez, Milli Görüşçü teknik kadroları darmadağın etti. Büyük bir özveri
ve dirayetle görev yapıyor olmalarına rağmen, onları görevden alırken nezaket
gösterip diyalog kurmak yerine sanki suistimal yapmışlar havasıyla dağıtıp
gönüllerini yıktı. Yerlerine; zihniyetlerine ve cemaziyelevvellerine
bakmaksızın 5-10 misli kalabalık, şişirilmiş kadroları doldurdu. Bir dönem
Milli Görüşçü bu eski kadroların plan ve programları ile idare etti. İkinci
dönem kendisi için yaman bir dönem oldu. Yukarıdan gelen baskılar, kadroların
beceriksizliği ve bazılarının art niyeti, etraflarına toplanan akil takımı onu
şu anda bile canından bezdiriyor. Hizmet alamayan halkın feryatları, dışarı
sızması muhtemel olan kokuların önlenme gayretleri Borç batağı, tıkanan çözüm
yolları
Çok bunaldığı an telefona sarılıp eski kadrolardan yardım
talepleri de cevapsız kalıyor. Çünkü kırarak, dökerek görevden aldığı o fedakar
ve cefakar insanların izzeti nefsi tamir edilemez şekilde kırılmıştır. Örnek
olarak Sayın A.Y. ve ekibini gösterebiliriz.
Velhasıl eski dostum zor durumdadır.
Sözün burasında bir hatıramı paylaşmak istiyorum:
Yıl 1994 İstanbul Büyükşehir Belediyesi ni kazanmıştık.
Belediyeyi ve müesseselerini devralıyorduk. Ziyaret sırası İSKİ de idi. Başkanımız
Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında bir grupla birlikte İSKİ binasındayız. Bir
toplantı düzenledik. Yeni atadığımız görevlilerin yanında, bazı eski görevliler
ve bir de eski müteahhit vardı. İSKİ nin nasıl vurgun ve soygunlara alet
edilmiş olduğu konuşuluyordu. Müteahhit söz istedi:
- Efendim burada aklın havsalanın alamayacağı vurgunlar
yaşandı. Olmayan yatırımlar yapılmış gibi evrak tanzim edilerek istihkaklar
alındı. Bu şekilde yapılan vurgunun haddi hesabı yok. Belirli bir müteahhit
grubu ile akıl almaz soygunlar yapıldı. Hatta iyi biliyorum, bir dere ıslahı
için düzmece evrak tanzim ettiler. Olmayan bir dere, güya el ile kazı yapılarak
ıslah edilmiş gibi para aldılar. Misli misli fiyatlarla daha neler neler
yapılmış gibi gösterildi.
Ben araya girmiş ve sormuştum:
- Arkadaş bu bilgiler için teşekkür ederiz de bu vurguncu
müteahhitler şimdi neredeler, ne iş yaparlar, anlatır mısın
Adamın yüzü gerildi, gözleri daldı, mırıltı halinde cevap
verdi:
- Çok can alıcı bir soru sordunuz. Müteahhit falanca, ailesiyle
birlikte otomobili ile bir tırın altına daldı, beyinlerini yollardan
topladılar. Müteahhit filanca, akıl hastanesine düştü. Falanca kanser hastası
bakıma muhtaç. Filanca ise batakhane batakhane dolaşırken bir cinayete uğrayıp
hayatını kaybetti.
Başkanımız dahil şaşkınlıktan ve hayretten gözlerimiz
faltaşı gibi açılmış, bir birimize anlamlı anlamlı bakmıştık. Tüyü bitmedik
yetim hakkını yemenin sonuçlarını birinci elden canlı olarak dinlemiştik.
Bu tür ibretlik hikâyeler akıllardan silinecek gibi değildir.
O gün bu ibretlik hikayeleri dinleyen arkadaşlarımızın ve Sayın Kadir Topbaş ve
çevresinin bu tür başka hikayelerden daha çok örnekler dinlemiş olduklarını
sanıyorum.
Muhterem okuyucularım, iktisatta bir kaide vardır. Büyümek
iki türlü olur. Sağlıklı büyümek ve şişerek büyümek. Bugün belediyelere bakıp
da büyüdüğünü iddia edenler, şişerek büyümeyi sağlıklı büyüme olarak takdim
etmektedirler. Şişmiş belediyecilik, borçlanmış, talan ve vurgunla yağmalanmış,
kadroları beceriksizlerin elinde kalmış ve şişirildikçe kambur olmuş, dışarıdan
bazılarına büyümüş gibi gözükmekte ya da gösterilmektedir.
Mızrak çuvalı delmiştir.
Belediyelerin islahı gene Milli Görüşçü kadroların işbaşına
getirilmesi ile mümkün olacaktır. Elbette Milli Görüşçü başkanların
yönetiminde
Bu badire; bilen, bildiği ile amel eden, bilgilerini de
hayata geçiren arif başkanlarla birlikte inançlı kadroları ile ancak
aşılabilir. Tıpkı 1994 te olduğu gibi
ALİM-ARİF
Alim; ilimde aşama geçiren insan,
Arif; ilimi yaşama geçiren insan...