Temmuzun güneş ışıkları insanları bir kez daha, evlerinden çok uzaktaki deniz kenarlarına taşımakta.

Sıcak havalarla sadece serin suların mücadele edebileceğine inanılmakta.

İzmir ve ilçelerinin sahillerine bakıyorum da; İstanbul a göre daha yoğun bir sıcaklığa karşı tek çözüm deniz suları.

Buralarda yaklaşan seçim, insanları fazla da alakalandırmıyor.

Deniz sularının cezp edici maviliği, billurdan dökülüşü ruhlara en önemli şifa olmakta.

Menderes, Seferihisar, Gümüldür, Ürkmez, Tire, Selçuk ekseninde Ege nin kısmen çıplak tepelerinde feci bir görüntü.

Zaten az olan ormanların yanmış halleri, insan yüreğini fazlasıyla acıtmakta. Kömürleşmiş, kapkara olmuş ağaç kafilesinin oluşturduğu hayalet ormanlar; bir milletin yüz karası. Belki de tarla açmak için egoist insanların tutuşturduğu tepeler, masmavi denize karşı hortlak bir kâbus.

Aslında deniz de yanmakta. Bir kandil günü insanların fazla da umurunda değil kutlu bir günü ihya etme düşüncesi. Ne kıyafetleri uymakta, ne tavırları.

Papa insanların bu umursamazlığı karşısında belki de, ilahi uyarıyı hatırlatma gereği duyuyor;

"Tatilin Hıristiyanlar için sadece bir dinlenme değil, Tanrı ya yaklaşma zamanı olması gerektiğini, her iyi Hıristiyan, tatilin bir vücudu dinlendirme vaktinin yanı sıra duaya ve ibadete daha fazla vakit ayırarak ruhu beslemek zamanı olduğunu bilir".

Dinlenmek için bulunduğu İtalya nın Dolomite Dağlarında katıldığı bir Pazar ayininde konuşan Papa, "Buradaki güzel orman manzaraları ve dağ zirvelerinin, insanın ruhunda dünyadaki güzel işlerinden dolayı Tanrı yı övme arzusunu artırdığını ve bu tabii güzelliklere duyulan hayranlığın kolaylıkla ibadete ve duaya dönüşebileceğini" anımsatırken hangi içli yüreğin katılmaktan imtina etmeyeceği düşünceleri de dile getirmekte aslında.

Papa belki de insan duyguları için tehlikeli bulduğu denizlerden başını alıp, dağlara sığınıyor.

Güzel orman manzaraları ve dağ zirvelerinin Tanrı yı övme arzusunu artırdığı düşüncesine katılmamak mümkün mü Gayri ihtiyari bir müslüman olarak sahillerde Allah ı övme eylemini gerçekleştirenleri arıyorum. Doğal güzelliklere olan hayranlığın, ibadet ve duaya dönüşebileceğini ölçmeye çabalıyorum beyhude.

Papa ya nazire yaparcasına bir hayal kuruyorum.

Biz de sahil çok. Ne ki her yan sahil sarayı. Köşk ve şaleler. Yalılar villalar. Ne kadar az cami bulunmakta sahillerde. İbadet yerinin en iyi duracağı yerde onlar yok.

Muhayyilemin bana çizdiği resimde zarif sahil mescitleri. Kaba saba bir mimari değil de, denizle bütünleşmiş sanat şahikası Açıkhava mescitleri.

Kubbesinin gökyüzü olduğu, üzerinde gerçek yıldızların dizili olduğu, deniz dalgalarının vokal tuttuğu bir namaz; insan ruhuna en geniş ufukları açıp, hazinelerden değerli huzur sunacaktır.

Bakıyorum da yazlık komşumuz, namazını saklı gizli balkonunda kılmakta. Adeta insanların kendisini görmemesi için büyük gayret sarf etmekte.

Yanlış. Beyefendinin gidip, sahilde kumların üzerinde namazını eda etmesi gerekirdi.

Kandil kutlamaları içinde beklerdim ki, gençler sahilde toplanıp, deniz dalgalarının Kur an ayetlerine eşlik ettiği manevi akustik kazanmış bir ortamda namazlarını kılsınlar.

Bu güzel manzaralar zira öyle çok anımsatmaktadır ki Yaratıcıyı