Ramazan-ı şerif orucuna başlamak ve orucu bitirip bayram yapmak Ramazan ve Şevvâl hilallerinin görülmesiyle gerçekleşir. Hilal; ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, ayın batı tarafında göründüğü sıradaki haline denir. İkinci ve üçüncü günkü doğan aya da bu isim verilir. Rü’yet, görmek demektir. Rü’ye-i hilal ise hilalin hareketlerini gözetleyerek çıplak gözle görmek demektir.

Ay ve yıl hesapları ay ve güneşin hareketlerine göre hesaplanır. Güneşin hareketlerine göre hesaplanan takvime “şemsi takvim”, ayın hareketlerine göre hesaplanan takvime de “kamerî takvim” denir. İslâm’ın ana esaslarından olan oruç ve hac ibadetlerinin vakitleri, kameri takvime göre belirlenmektedir.

Kameri aylar, hilalin batıda görülmesiyle başlar ve hilalin tekrar batıda görülmesine kadar devam eder. Bunun için de Ramazan orucunun başlangıç ve bitiş tarihleri ancak hilalin görülmesiyle tespit edilir. Kameri aylar bazen yirmi dokuz bazen de otuz gün çektiği için ayın başlangıcını tespit etmek ancak hilali sürekli izlemekle mümkün olur. Yay şeklinde görülen her yeni aya, üçüncü gecesine kadar “hilâl” denildiği gibi, her ayın yirmi altıncı, yirmi yedinci gecelerine de “hilâl” denir. Diğer günlerdekine de, sadece “kamer” denir. Her kamerî ayın başlangıcı, ya hilâl görmekle veya ondan önceki ayın günleri otuza tamamlanmakla tespit edilir.

Hilâlin güneş batışı arkasından görülmesi geçerlidir ve hilali gözetlemek, Hanefi fûkahasına göre Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü; akşam üzeri gurup vaktinde, insanların hilâli gözlemeleri vacibtir.

Ebu Hureyre (R.A.), Resulûllahın (S.A.V.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Ramazan orucunu, hilâli gördüğünüzde tutun. Hilâli gördüğünüzde açın. Şayet hava kapalı olursa, (hilalin görülmesine engel olursa) otuzu sayın”(Müslim, 1081).

Hilâl görülünce üç kez tekbir ve tehlilden sonra üç kez şöyle dua edilmelidir:

“Ey Rabbim! Bize bunu bereket ve iman selâmet ve İslâm hilâli eyle! Ey hilâl! Benim de senin de Rabbimiz Allah’tır” (Tirmizî, Deavât, 50).

Hilali gözetleme orucun bir parçasıdır ve ibadettir. Bu gün kullanılan takvimlerde her ne kadar ayın hareketleri bilimsel verilerin ışığında hesaplanarak oluşturuluyorsa da hangi kameri ayın kaç gün çekeceğini önceden tam isabetle hesaplanabilmesinin bir garantisi yoktur. Bu durumda da hilalin gözetlenmesi emri müminlerin üzerinden düşmez. Müslümanların gerek Ramazan-ı şerife girerken ve gerekse çıkarken mutlaka hilali gözetmeleri gerekir.

Hilalin gözetlenmesine gerekli ihtimam gösterilmediği için Müslümanlar aynı günde oruca başlayamıyor ve aynı günde bayram yapamıyor. Aynı şekilde biz burada bazen hacılardan bir gün önce veya sonra Kurban Bayramı’nı idrak ediyoruz. Hâlbuki her gün ve her saat havada yüzlerce yolcu uçağı bulunuyor. Bulutların üzerinde uçan bu uçaklardaki personele hilalin gözetlenmesine ilişkin bir vazife verilse büyük oranda kargaşa ortadan kalkar.

Göz mü, yoksa bilim mi daha isabetlidir, şeklinde bir soru da gereksizdir. Zira bilimle tespit edilerek vakitler isabetli bir şekilde tespit edilmiş olunsa bile hilali gözetleme bir ibadet olması hasebiyle gözetleme asla terk edilmemesi gerekir. Çünkü bu konudaki emir açıktır.

Diğer taraftan İslam, hilalin bilim adamlarına sorulmasını emretmemiştir. Zira bu uygulama bir zorluk içerir ve her yerde uygulama imkânı yoktur. Bunun için Ramazan-ı şerife giriş ve bu aydan çıkış matematik hesaplara değil, hilali görmeye dayanır. Bununla birlikte “gözle görme yeterlidir, başka arayışlara ihtiyaç yoktur” da diyemeyiz. En iyisi her iki verinin birlikte kullanılmasıdır.

Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü hilal gözetlenir; şayet hava bulutlu ise veya hilal gözetlendiği halde görülmezse, Şaban ayı otuz güne tamamlanır. Kamerî ayların genellikle yedisi yirmi dokuz, beşi otuz gün çeker. Hangi ayın yirmi dokuz, hangi ayın otuz gün olacağı mevcut şartlarda tam olarak tespit edilemediğinden mutlaka hilalin gözetlenmesi gerekir. Özellikle de Recep, Şaban, Ramazan, Şevval ve Zilhicce aylarında.

Ayın ve güneşin doğmuş oldukları yerler, beldelere ve arazi parçalarına göre değişiklik arz eder. Fakat oruç hususunda kabul edilen görüşe göre, bunların doğuş yerlerine bakılmaz. Fetva buna göredir. Bundan dolayı, batı ülkesinde bulunanlar Ramazan hilâlini görecek olsalar, bunu haber alan doğu bölgelerindeki Müslümanlar üzerine de oruç tutmak farz olur. Abdullah bin Ömer (R.A.), Resulûllahın (S.A.V.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Hilali görmedikçe orucu tutmayın. Hilali görmedikçe orucu açmayın. Şayet hava kapalı olursa (hilali görmenize mani olursa) görüldüğü gibi kabul edin” (Müslim, 1080).

Ebu Hureyre (R.A.) de Resulûllahın (S.A.V.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Önceden devam eden bir orucunuzun rastlaması hariç, Ramazan’dan bir veya iki gün önce oruca başlamayın. Hilâli gördüğünüzde oruç tutmaya başlayın. Hilâli gördüğünüzde orucu açın. Şayet hava kapalı olursa (hilâli görmenize engel olursa) otuz günü tamamlayın, sonra orucu açın” (Ahmed b. Hanbel, Müsned).