Ülkemiz insanın kahir ekseriyeti her ne kadar Müslüman olsa da İstiklal Savaşı kazanıldıktan sonra İslami temeller üzerine kurduğu devletin elinden alınıp dinden arındırılması neticesi eğitim kurumları dinsiz bir nesil yetiştirmeye başlamış ve hatta bir dönem Köy Enstitüleri diye CHP tarafından açılan okullarda ateistlik alenen öğretilmiştir. 1927-1928 yıllarında yapılan inkilaplarla devletin ideolojisi İslam karşıtlığı üzerine bina edilmiş, bunun neticesi olarak bürokrasi, sermaye, basın-yayın, sanat-edebiyat, kısacası kamu alanında yer alan bütün kurum ve kuruluşlar tümüyle gayrimüslimlerden daha şedit İslam düşmanı kişilerin kontrolü altına girmiştir.
2002’den beri icranın başında imam hatip mezunu birisinin bulunması durumun değiştirilmesine yetmemiştir. Çünkü halk görevini yapmış, kendisi gibi inandığına inandığı bir lideri 22 yıldır tek başına iktidarda tutmuştur. Ama iktidar sahipleri kendilerine bu makama çıkaran iradeye değil, laiklerin çığırtkanlıklarına baş eğmiş ve mevcut laik rejimin özünde hiçbir değişikliğe gitmemiştir. Bu konuda muhalefet partileri de sınıfta kalmıştır. Zira daha müteyyin ve bilinçli kesimden oy alan muhalefet partileri de iktidarı İslami konularda cesaretlendirecek adımlar atmak yerine CHP’nin yanında saf tutup CHP ideolojisinin mütedeyyin insanların nazarında aklanmasının -maalesef- aracı olmuşlardır. Bu konuda onların durumu iktidardan da kötüdür.
Bugün %99’u Müslüman olduğu iddia edilen Türkiye’de Müslümanlar nüfusunun yarısı Müslüman olan ve Cumhurbaşkanı’nın Hıristiyanlardan seçilmesi zorunlu kılan Lübnan’da Müslümanlar Türkiye’nin 10 katı daha özgürdür. Lübnan’da Osmanlı’da olduğu gibi hukuki çoğulculuk vardır ve müftü ve imamlar tamamen Müslüman âlimler tarafından seçildiği gibi, Müslümanlar ahvali şahsiye dediğimiz: evlenme-boşanma-miras gibi meselelere İslam fıkhına yani şeriata göre hüküm veren şer’i mahkemeler bakmaktadır ve bu mahkemeler Lübnan yargı erkinin bir parçasıdır. Benzer bir durum terör devleti İsrail için de söz konusudur.
İsrail’de İslam mahkemeleri vardır ve buralarda sadece Müslümanların görev yapmakta ve Müslümanların ahvali şahsiye ile ilgili davalarına bakmaktadırlar. İslam mahkemelerinde görev yapacak kadılar, İslam Yargıtay başkan ve üyeleri ve İslam mahkemeleri müfettişleri bu kurum tarafından atanmaktadır. (Bkz. Mehmet Salih Kumaş / Hukukî Çoğulculuk Bağlamında Osmanlı ve İsrail Hukuklarına Bir Bakış)
Bugün Türkiye’de Müslümanlar, Lübnan ve İsrail’deki hukuki haklara sahip değillerdir. Bu hakları bu gün birisi istese hemen CHP medyası ve CHP’li siyasiler o kişiyi linç ederler. Bu hususu Türkiye’de ilk kez Refah Partisi döneminde merhum Bahri Zengin Bey gündeme getirmişti. Ama daha sonra üzerine gidilmemiştir.
Şimdi ben Müslüman bir birey olarak terör devleti İsrail’de Müslümanların kullandığı hakları kullanamıyorum. Yahu bu nasıl bir Müslüman ülke?
Bu ülkede artık laiklerin, laikliği Müslümanlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmalarına bir son verilmelidir. Gayrimüslim memleketlerde azınlık olarak yaşayan Müslümanlıkla ilgili haklar en azından bu ülkenin azınlığı değil aslı ve kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlara bir hak olarak tanınmalıdır.
10 yaşındaki bir kız çocuğunun zina yapmasının serbest ama 17 yaşındaki ergen bir kızın evlenmesinin yasak olduğu ucube kanunlara bir çekidüzen verilmelidir. Bu ülkeyi dinsizler ve donsuzlar kurmadı. O halde onların hegemonyasına da müsaade edilmemelidir.
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın hutbede dile getirdiği, Kur'an-ı Kerim'deki, "Kadınların örtünmesi ve gençlerin erken yaşta evliliğe teşvik edilmesi" ayetlerine 'saçmalık' demiş. Ya Müslüman bir ülke düşünün adam direkt olarak Kur’an ayetine saçmalık diyecek kadar özgür ve özgüven sahibi.