Yeryüzünde iki hukuk sistemi vardır. Birisi ilahi olan, yani Allah Teâlâ tarafından gönderilen İslam hukuku, diğeri ise beşeri olan yani insanların kendi kafalarından uydurduğu sözde hukuk. Bugün yeryüzünde uygulanan tüm laik sistemler beşeri hukuka dayanır.
İnsanı yaratan Allah Teâlâ’dır ve insanın kuvvetli ve zayıf taraflarını en iyi bilen O’dur. Bunun için insanı yeryüzüne gönderirken onunla birlikte bir de din ve şeriat göndermiştir. Allah Teâlâ’nın gönderdiği son şeriat ise İslam şeriatıdır. Nasıl ki bir makinenin, bir elektronik eşyanın yanında o aletin verimli çalışması için “kullanma kılavuzu” veriliyorsa Allah Teâlâ da insan isimli bu organizmanın veremli çalışması için onun yanında bir kullanma kılavuzu göndermiştir ve bu kılavuzun en son ve mükemmel şekli Kur’a-ı Kerim’dir. Kur’a-ı Kerim’le gelen hukuka da İslam şeriatı denir. Bu şeriat İslam’ın yeryüzüne hâkim olduğu 12 asır boyunca uygulanmıştır. Bu dönemde İslam şeriatı, bütün insanlık için rahmet olmuş, din ve ırk ayrımı yapılmadan herkese huzur ve adalet getirmiştir. Ancak son ikiyüz yılda bu egemenliğini kaybedince yeryüzüne cahiliye düzeni yeniden hâkim olmuştur. Şu an yeryüzüne hâkim olan beşeri hukuk ilk cahiliye döneminin de çok çok altında, daha rezil bir durumdadır. Mesela önceki cahiliye de yasak olan oğlancılık bu gün Avrupa da serbest olmasının ötesinde teşvik edilen bir alçaklıktır. Ne yazık ki bizim ülkemizde de bu alçakça fillerin işlenmesine kanunen hak tanınmıştır.
%99’u Müslüman olduğu iddia edilen bu toplumun gerçekte nasıl bir toplum olduğunu gözler önüne sermek için ilk cahiliye toplumunun genel özelliklerini -ki bunlar Milli Eğitim’in ders kitaplarında da mevcuttur- hatırlatmak istiyorum. İslam öncesi cahiliye düzeninin en önemli özellikleri şunlardı:
1- Allah Teâlâ’nın varlığını kabul etmekle birlikte putları O’na ortak koşmaları.
2- Heykellerin karşısına geçip saygı duruşunda bulunulması.
3- Kabileler arasında bitmek bilmeyen düşmanlık ve savaşlar.
4- Fakir ailelerin kız çocuklarını öldürmeleri.
5- Irkçılık yapılması, atalarla övünülmesi.
6- Zengin sınıfın imtiyazlı olması.
7- Zina, fuhuş, içki ve sarhoşluğun yaygın olması.
8- Tefecilik yapılması, faizle fakirlerin sömürülmesi, kumar oynatılması.
9- Ticaretin belli kişilerin tekelinde olması.
10- Kan dökmenin çok olması.
11- Çıplaklığın olması, bir kısım kadınların hayâ perdesini yırtmış bir şekilde dolaşması.
Şu an içinde yaşadığımız topluma bakıldığında sözde Müslüman olan bu toplumda -alenen Allah Teâlâ’ya şirk koşma ve kız çocuklarını öldürme hariç- bu sayılan melanetlerin hangisi eksik? Fazlası var eksiği yok. Neden? Çünkü bu toplum da cahiliye kanunları ile idare ediliyor. Anayasasında resmi dini İslam yazan bu devlet, 1927-1928 yallarında yapılan değişikliklerle tamamen dinden arındırıldı ve İslam adına ne varsa düşman ilan edildi. Bunun yerine kendilerine karşı kurtuluş savaşı verdiğimiz haçlı sürülerinin yani İngiliz, Fransız, İtalyan kanunları bu ülke insanına dayatıldı. Bunun neticesi olarak tolum giderek dinden ve ahlaktan uzaklaştı. Sokakları çıplaklar, arsızlar, hırsızlar, ayyaşlar, aklı kaçıklar, az da olsa helalinden kazanmayı ahmaklık görenler kapladı. İşte bu anlayış nedeniyle her geçen gün nedensiz olarak işlenen cinayetler artıyor. Kimse evlenip de evin külfetine katlanmak istemiyor. Onun için nüfus artış oranları bir fuhuş ülkesi olan Fransa’nın dahi altına düşmüştür.
Geçtiğimiz günlerde iki kızcağızın başını keserek annelerinin önüne atılması olayı ise artık İslam’ın katiller için ön gördüğü idam cezanın uygulanmasından başka çarenin olmadığını bir kez daha göstermiştir.
Bu gün toplumsal bir buhran yaşamaktayız. Aileler paramparça. Aynı evin çatısı altında ev sakini kadar farklı kafa. Birbirine buğzeden aile fertleri. Mirasına konmak için babasını katleden evlat. Ya da kendi ahlaksızlığına şahit olan küçücük çocuğunu katlettiren anne. Laik eğitim kurumları okula tertemiz başlayan yavrularımızı bozuyor. Onları adeta insanlıktan çıkarıyor. Zira din yoksa ahlâk da yoktur. Ahlâk yoksa insanın huzuru da, aile huzuru da yoktur, toplum düzeni de olmaz.
Artık gemi karaya toslamıştır. İslamsız saadet olmayacağını anlayıp da dönüş yapmazsak daha çok anne kızının kesilmiş kafasını önünde bulup delirecektir. Rabbim kızları hunharca katledilen ailelere sabırlar versin.
Not:
Daha geniş bilgi edinmek isteyen okuyucularımıza bu konuda tavsiye edeceğim bir kitap var.
Abdulkadir Udeh / İslam ve Yürürlükteki Kanunlar