Kumkapı meyhanelerinden birine gelip demlenen bir esmer vatandaşımız, kendince bir fırsatını bulduğunda etrafındakilere derki: Ben Yassıadada infazları yapan/gerçekleştiren adamım!

O akşam o meyhanede alkol alanlar, siz benim kim olduğumu biliyor musunuz, vezninde kulaklarına çalınan bu cümlenin sahibine doğru bakarlar ve sonra... Sonrasını ben bir yerlerde okumuştum. Cellad linç edildi ve cesedi çöplüğe atıldı.

Kimdi o Ben börekçi Aliyi astım. Tecrübeliyim, baş cellad sıfatı isterim, diyen mi Yoksa belgelerde adı geçmeyen diğeri mi Bilmiyorum.

Geçmişin gazete/dergi sayfalarında gezinirken eriştiğim bu bilgi çok sorular çağrıştırmıştı bende. Neden o kişi kendini ifşa etmişti Bir tek cevap bulabiliyorum bu soruya: itibar görmek için.. Hey meyhaneci iki şişe daha koy buraya. E anlat bakalım, nasıl yaptın o işi

Hadisenin sonu, o görevli kişinin hayalinin/düşüncesinin yanlışlığını anlatırken bize, bir neden sorusu daha düşüyor akıllara.

Neden, itibar göreceğini sanıyordu, o roman vatandaşımız Yoksa görmemiş mi idi yaptığı o işin sonunda üzülenleri

Ona aferin çekmişse onu görevlendirenler, kendilerine eşit kılmışlarsa, ha bizim imzamız, ha senin sandalyeyi tekmelemen, demişlerse..

İki kadeh bedava alkol derdine düşmesi normal değil mi o cellad sıfatlı vatandaşımızın

Biz Anadolu şehirlerinde, kasabalarında, köylerinde hep üzülenler gördük bu idamlara;

Ailelerimiz üzüldüğü için üzülmüştük bizde. (Ailelerimiz ki öğretmenlerimiz tarafından 27 Mayısa övgü şiirleri yazmakla ödevlendirilmişti üstelik.)

Başka üzülenlerin üzüntülerinin bizim üzüntümüzle çakışmadığını öğrendiğimizde ise bir kere daha üzülmüştük.

Onlar neden onbeş kişi asılmadı diye üzülüyorlarmış. Bunu hep belli ettiler. Bizim üzüntümüzü unutmaya çalıştığımızı her anladıklarında, onlar da hatırladılar o üzüntülerini. İçinde cip, ip, irtica gibi kelimeler geçen cümleler kurdular bize karşı. Kurtarılmayacak olanlar hep bizlerdik.

1960 yılının mayıs ayının sonunda olan o ihtilale, övünülen geçmişi oluşturan basından örnekler koyduk sayfamıza.

İdam kararları Eylül 1961 yılında verildi ve hemen infaz edildi. Peki, Yassıada yargıçlarına yol gösteren bu karikatürlerin yayım tarihi ne Ağustos 1960. Daha iki ay olmuş ihtilal olalı ve mahkemeler dahi kurulmamış.

Övünülen geçmişin basını kimlerin idamını istiyordu Bizzat belirtmişler isim isim: Bayar, Menderes, Koraltan, Zorlu.

Hasan Polatkan dahil edilse de ihtilalcilerce, övünülen geçmişin basını üzüntüsünü hep sürdürmüştür, istediğimize itiraz edildi diye. Yaşlılığa farklı muamele ihtimali hiç hesaplarında yoktu.

Çiğnendiğini vurguladıkları fakat ne yapılarak çiğnendiği bir türlü açıklanamayan o anayasa ne oldu Ne yaptılar

Daha iyisini yaptık, diye övünmeleri gerekiyordu. Yeni bir ihtilale kadar öyle yaptılar. Yeni bir ihtilal, yeni bir Anayasa demekti.

HATIRLA SEVGİLİ (!)

Başbakan R. Tayip Erdoğan gittiği Arap ülkelerinde laikliğe vurgu yapmış, laik yönetimlerin iyi olduğunu filan söylemiş.

Onu dinleyen Araplar da şaşırmış, bu ülkenin insanları da...

Biz şaşırmadık! Bu ülkede APnin tek başına hükümet kurduğu her seçim öncesinde Demirel meydanlarda hep şöyle haykırırdı:

- Herkesin göğsünü gere gere Müslümanım deme hakkı vardır!

AKPli durmaz yürür

AKPlileri gördüm, şehrin en büyük/işlek/namlı caddesinde...

Yürüyordular!

Elleri havada, bir şey taşıyormuş gibi yürüyordular.

Ve mahzundu halleri.

Gazete müvezzii çocuğa sordum; AKPlilerin anlayamadığım bu hallerini Gerçi ben, hep güçlük çekmişimdir AKPlileri her anlama çalışması yaptığımda. Hele gömleksizlerini hiç mi hiç anlayabilmiş değilim.

Gazete müvezzii o küçük çocuk soruma ne cevap verdi dersiniz Tahmin ettiğiniz gibi bana elinde tuttuğu adresi gösterdi. Milli Gazete doğrusunu yazıyor!

Millî Gazetede  okudum: Başbakan ve AKP Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğanın yurt dışı gezisinde olması, AKPlileri tatil havasına sokmadı. R.Tayyip Erdoğan başlarında imiş gibi sürdürdüler yürüyüşlerini, Onu birkaç gündür görmemiş olmanın hasreti ve üzüntüsü okunuyordu yüzlerinde.

Resimde görüldüğü gibi...

İTİRAF MI KANDIRMACA MI

Kemal Kılıçdaroğlu partisi CHPyi kastederek, geçmişimizle gurur duyuyoruz, demiş.

Peki, o zaman sormazlar mı adama.

Neden yeni CHP demek ihtiyacı hissetmiştiniz.

Yavrum Mesut ve The Şapgalı baba

GEÇMİŞİ KAN, GELECEĞİ HAVA

-Alo! The şapkalı baba duydun mu Senin Kemalin geçmişiyle gurur duyuyormuş yahu.

-Geleceğinden umudunu mu kesmiş yavrum mesut. Binaenleyh ben ona fevkalade gelecek hazırlamıştım.

-Kendine niçin ayarlamadın the şapşalı baba. Şimdi sokaklarda sürünüyorsun yahu.

-Topal karıncaları sayıyorum. Sen ne yapıyorsun yavrum mesut. Binaenleyh seninki alçak yürüme eğitimi mi

-Ben çamur üstünde oturmam the şapşalı baba. Tedbirli yürüyorum yahu.

-Kendim çamur olmuşum. Binaenleyh ayakta duramıyorum desene şuna. Benim geçmişim, benim geleceğim, suyum havam, ekmeğim fevkalade garanti altındadır yavrum mesut.

- Neyin karşılığında the şapgalı baba Bana çamurlu diyen, kan gölünün üstünde oturuyor, gözyaşı selinde yüzüyor yahu.

-Akacak kan damarda durmazsa bu benim suçum mu yavrum Mesut. Binaenaleyh ben 9. Senfoniyi dinlemedim mi, işte çağdaş Türkiye demedim mi Kemale bak, fevkalade örnek al. Geçmişle gurur duymak, iyidir, hastır, güzeldir.

-Bugün ne yapıyoruz the şapgalı baba Yüzümüze kimse bakmıyor yahu.

-Sen aynaya bakabiliyor musun yavrum Mesut. Binaenaleyh yüzüne baksalar fevkalade iddianame hazırlasalar daha mı iyi

-Senin de iddianamen var mı

-Ben iddialı bir adamım yavrum Mesut. Binaenaleyh telefonu bir kaldırsam, karşıma yirmi devlet başkanı çıkar.

-Dersin ama çıkmaz değil mi the şapgalı baba.

-Önemli olan havadır yavrum Mesut. Binaenaleyh hava atmasını bileceksin.

-Benim Kemalim derken hava mı atıyordun the şapgalı baba. Onun için mi havasını aldı yahu

-Bunları karıştırma yavrum Mesut. Binaenaleyh sen gözünü yoldan ayırma. Fevkalade bir durum olabilir. Tankları görebilirsin. Herkes becerdiği işi yapsın yavrum Mesut.

Yolsuzluk neredeymiş

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, zannederim iki yılı geçiyor, bir diploma yolsuzluğu meselesi ortaya çıkmıştı. Bir kısım talebenin ve memurun ifadesi alındı. Kalem Şefi tevkif edildi. Tahkikat derinleştirildi. Sonraaa... Tahkikatın neticesi alınacak ve Fakülte Dekanı gazetecilere bilgi verecek denildi.

1960 yılının Mayıs ayında, bir gazetenin üniversite muhabiri Hukuk Fakültesi Dekanı Naci Şensoyu fakülte koridorunda yakaladı:

- Hocam, bu diploma yolsuzlğu hakkında biraz bilgi verseniz. Son durum nedir Vatandaşta, talebe de merak ediyor.

Şensoy, tesbihini şaklatarak cevap verdi:

- Ben bugün yarın gazetecileri çağırıp bir basın toplantısı yapacağım. Hepinize bilgi verir, sorularınızı cevaplandırırırm. Ayrı ayrı olmasın.

1960 yılının Kasım ayında aynı gazeteci, Naci Şensoyu fakültedeki dekanlık odasında ziyaret etti:

- Hocam, bu diploma yolsuzluğu meselesi ne oldu

- Ben bugün yarın sizlerle bir basın toplantısı yapacağım. O zaman öğrenmek istediklerinizi de sorarsınız.

1961 yılının Aralık ayında Vali Refik Tulganın Belediye Sarayında verdiği bir kokteylde aynı dekan ile aynı gazeteci karşılaştılar:

- Hocam fakülteye bir uğrasam. Bugünlerde birşey çıkar mı acaba

- Sen şu diploma yolsuzlğu meselesini söylüyorsun değil mi Ben bugün yarın bir basın toplantısını yapıp durumu izah edeceğim. O zaman istediklerinizi de sorarsınız. Vallaha başka birşey yok!

1960 Mayısından önce olduğu anlaşılan bu yolsuzluk  olayının, İ.Ü. Hukuk Fakültesi hocalarını ihtilal kışkırtıcılığına tetiklediği, teşvik ettiği, soyundurduğu bu ülkede hiçbir zaman, hiçbir kimse tarafından iddia edilmedi.

Onlar, üstün vatan sevgilerinden dolayı ve Menderes hükümetinin yolsuzluk yaptığını gördüklerinden yollara düştüler. İnanın.(!)

Yorumlama metotları

Celal Bayar Kayseri Cezaevindeyken, birgün ziyaretçilerine şöyle der:

- İsmet Paşanın dediğini yapın. Ülkeyi bu durumdan o kurtarır.

İsmet Paşacı medyada bayram havası. Aklın başına yeni mi geldi Yıllardır size bunu öğretmeye çalışmadık mı gibi cümlelerle başlayan çıngıraklı yazılar.

Halbuki, Bayarın demek istediği başka. Bu durumdan o kurtarır derken, bu duruma o getirdi, daha kötüsünü de yapabilir diyor.

Yani baharı da yazı da iyi anlamak lazım...