15 Ağustos 2012 tarihli yazımın başlığı Teröre karşı milli mutabakat şart! idi.
"Siyasi parti liderleri bugünden tezi yok, 23 Temmuz Taahhütnamesi benzeri bir ortak metni, bu kez terör başlığı altında açıklamalıdır.
Mesela şöyle bir metin: "Son günlerde gemi azıya alan ve bir milletvekilinin de kaçırılmasıyla iyice tırmandırılan teröre karşı, partim adına, demokratik kurallar çerçevesinde, alınacak tüm tedbirlerin uygulanması adına üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi, Türkiye ve dünya kamuoyu önünde taahhüt ederim." satırları o yazımdan...
Benim bu çağrıma, Hükümetten değil ama Devletin iki numaralı koltuğunda oturan kişiden karşılık geldi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçekten.
Cemil bey, ulusal yayın yapan gazete ve ajansların Ankara temsilcileri ile kahvaltıda bir araya geldi ve bence de önemli mesajlar verdi.
Daha da önemlisi yazımda sözünü ettiğim Teröre Karşı Ulusal Mutabakat Metnini açıkladı.
Çiçekin açıkladığı Mutabakat Metninin satır başlarını alırsak, şöyle;
* Terör örgütüne katılmış herkese silah bırakma çağrısı,
* Terörün kınanması, desteklenmemesi, mücadelenin hukuk devleti ilkeleri içinde olması,
* Tüm partiler ve sivil toplumun ortak irade göstermesi,
* Teröre karşı duruşun demokratik ve barışçı yollarla gösterilmesi,
* Yeni bir anayasa yapılması,
* Güneydoğuda ekonomik kalkınma sağlanması...
Çoğu kez farklı noktalarda konumlanan kurt politikacı, Meclisin tatil olduğu bugünlerde Hükümete de gol attı...
Meltem Çakmak efsanesi...
Yeni eğitim öğretim yılının açılmasına şurada ne kaldı ki!
Ama 4 4 4 sisteminin uygulanmasında bazı aksaklıklar yaşanacağı açık..
Özellikle ilköğretimde...
Zira sadece İstanbulda 400 bine yakın öğrenci okula ilk kez merhaba diyecek..
Derslik sıkıntısını aşmak için ikili öğretim kapıda; minicik öğrenciler ya sabah çok erken saatlerde sıcacık yatağından kalkacak, ya da akşam çok geç saatlerde evine dönebilecek...
Neresinden bakarsanız bakın kâbus gibi... Ama bütün bunların arasında hoş sahneler de yaşanıyor; Geçenlerde bir yakınım anlattı; Şişli İzzetpaşada Mustafa Sarıgül İlköğretim Okulunda ilginç bir olay yaşandı.
Birinci sınıfa kayıt yaptıran velilerin ellerinde bir dilekçe.
Ne mi
Çocuğumun Meltem Çakmakın sınıfında olmasını istiyorum...
Meltem Çakmak Mustafa Sarıgül İlköğretim Okulunda ilkokul öğretmeni..
Neredeyse tüm veliler Çakmakın sınıfını tercih ediyor.
Meltem Çakmakı tanımam; hiç görmedim, konuşmadım.
Ama çevresinde o kadar olumlu bir izlenim bırakmış ki veliler çocuklarını ona emanet etmek istiyor.
Okul idaresi tam bir şaşkınlık içinde.
Yönetim, bu talepler arasından nasıl bir seçim yaparak sınıf oluşturacak, ben de merak ediyorum doğrusu.
Meltem Çakmak efsanesi, Türkiyede öğretmenler de var dedirten bir manzara...
Mustafa Sarıgül Şenliğinde millet aç kaldı!
Söz Mustafa Sarıgül İlköğretim Okulundan açılmışken Mustafa Sarıgülle ilgili bir etkinlik aklıma geldi.
Kısa bir süre önce, Ramazan Bayramından hemen sonra, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, memleketi Erzincan/Kuruçayda binlerce kişiye yemek verdi. Ardından da sanatçılar sahne aldı.
Kuruçaya giden yollara tepelerden tepelere çekilen iplerle Sarıgülün dev posterleri asıldı.
Dağa taşa Son Çare Sarıgül yazıldı.
Ama bir sorun vardı...
Şişli Belediyesinin midibüsleri ile İstanbuldan Kuruçaya taşınan yüzlerce kişi yemekte aç kaldı.
Organizasyon tam bir keşmekeşti...
Yer dar, katılım yüksek olunca ne yapılan yemekler yetti, ne de onca misafir oturacak bir yer bulabildi.
Şenliğe iştirak eden 80 yaşındaki bir köylü, "Yerimi kaptırmamak için 8 saat boyunca bir sandalyede oturdum ama sonunda yemek de yiyemedim, aç kaldım." dedi.
Belediye Başkanı olduğu Şişli dışında bu türden toplantılara imza atmayı çok seven Sarıgülün, konuşmasında, Gelecek yıl şenliğin daha iyisini yapacağına dair söz vermesi de tam bir ironi idi...
Mini not: Sarıgül hakkında bir öğretmenin yazdığı şiiri bu sütunlara aldığımda kerameti kendinden menkul bir köşe yazarı bunu diline dolamış, lafı nerelere nerelere taşımıştı. O yazara buradan diyorum ki; Hadi, bunu da yaz!..
Sena kaleliye bir çift sözüm var!
Kamil Koç firması namaz kılan bir müşterisini yolda bırakıp, ardından da "Namaz için mola vermiyoruz, ilkemiz böyle! açıklamasını yaptı, ya!
Firmanın sahibi, CHP milletvekili Sena Kaleliye buradan seslenmek istiyorum;
Sayın Sena Kaleli, tamamı ile insan haklarına aykırı bir ilke(sizlik) kararı almışsınız. Bunun kesinlikle bir izahı yok.
Ama şu anlatacağım olay hakkında bakalım ne diyeceksiniz;
Tarih, 24 Ağustos 2012, Cuma.
Ankara-İstanbul seferini yapan Kamil Koç otobüsü Anadolu yakasında yolcu indirdi.
Fakat o da ne!
İnen yolcuların belki 3 misli, farklı yolcular otobüse bindi...
Tabii hepsi oturamadığı için ayakta yolculuk yapmak zorunda kaldılar. Meğer, bir otobüsün tekerlekleri yanmış, o otobüsten inen yolcular diğer otobüse aktarıldılar. Yolcular müthiş derecede sinirlendi, burunlarından soludu, tepki koydu ama nafile! Koca firmanın bir başka otobüsü devreye sokma imkanı yok muydu, acaba Namaz için mola vermemeyi ilke(!) sayan bir firmanın sahibi CHP milletvekili Sena hanım buna ne diyecek, peki
NOT : Bugün 29 Ağustos 2012 Çarşamba... Uyan da balığa gidelim... 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 7 ay 29 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Takipçisiyiz...