Öğretmen ve din adamı olacaklara N. Topçu’nun fikirlerini hararetle tavsiye ediyorum.
Öğreticiliğini ölüm döşeğinde de sürdürmüştü:
“Kırk sene öğretmenlik yaptım, mabede nasıl girdimse sınıfa da öyle girdim.”
Bir başka gün de şöyle söylemişti:
“Keşke ilk mektep hocası olsa idim.”
O sadece mekteplerde değil, hayatının her safhasında öğretmenliğini sürdürdü, kitapları kürsü oldu, tüm memleket insanı da, öğrencileri idi.
Ona göre üç şey kaba ve sahte idi:
“Kendini belli eden sanat, gösterişçi ahlak, kendine güvenen dindarlık.”
Hocası Abdülaziz Bekkine’den duyduğu şu önemli cümleyi naklederdi:
“Allah bilindi, görünmedi. Muhammed göründü, bilinmedi.”
Akıldan çok kalple ilgilendi, duası da bununla irtibatlı idi:
“İman edenler için kalblerimizde kinin zerresini nasib etme Allah’ım.”
Yaşamı boyunca doğrularını dikte ettirdi:
“Mektepte iktidarsızlık, mabette riyakârlık, devlette mesuliyetsizlik ve ailede itimatsızlık felaketleri birleşerek hayatı tahammül edilmez hale koyarlar. Hakikatte hepsinin sebebi kalbimizdeki imansızlıktır. Hayatımız duygusuzların asla farkında olmayacakları devasız bir yeis içindeki bunaltmalarıyla bizi aşağı canlıların hizasına yaklaştırır. O zaman ruhsuz kalan şekillere başvurulur, içi boş güzel sözler, parlak şekiller, süslü kıyafetler itibar kazanırlar. Amerikan hayatı ideal olur. Büyük adam diye yüksek koltukta oturana denir. Kibir ve haset hürmet bulur ve bütün bunların yanı sıra aşk unutulur, mukaddesat bizi Allah’a doğru götürücü yol olan manasını kaybeder.”
Batılılaşmaya şiddetle karşı çıktı ancak öğrencilerinden batıyı tanımalarını da istedi. Tanımak demek tapınmak değildi. Batının bazı taraflarını övse de, eksiklerini daha fazla buluyor ve “Batının yaraları bizimkilerden daha derindir.”diyordu.
Onun milliyetçiliği Anadoluculuk olarak ifadesini bulan soylu bir düşünce idi.
“ruh cephemizin İstiklal savaşı henüz yapılmadı” derken acı çekiyordu.
Bugün de insanlığın yoksulluğunu çektiği hakiki din adamı, mütefekkirimizin canını sıkmaktadır: “Din adamı kalabalıktan değil, Allah’tan kuvvet alacaktır. Onun büyük yalnıza iştirak vasıtası kendi ferdi ruhudur. Bunun için kendi ruhunun ıslahına ihyasına çalışması lazımdır. Ticarethaneyi, fabrikayı ve cemaatin başları üstünde sürülen saltanatı bıraksın. Yalnızlığı ile Allah’ın saltanatına sığınsın. O maaşı, mertebeyi, devlet kapısını, falakatı ve siyaseti unutsun. Sonsuzluğa saldığı kendi ruhunu arasın. Onun arkasından koşsun. Cemaat onu kendiliğinden takib edecektir. Cemaatin binbir hizmetine kendini adayacak olan hakiki din adamları, bütün kuvvetleri ile bütün varlıklarını halka verirler, ondan hiçbir şey almazlar.”
İdealistti, gelecek kuşaklardan müsbet beklentileri vardı:
“Okuyacaksınız, okutacaksınız. Kürsüde, minberde, mektepte, üniversitede. İlmin en büyük ibadet olduğunu halka öğreteceksiniz. İlmin dine aykırılığını düşünmek şöyle dursun, ilahi hikmet olan kâinat nizamının tanınması olduğunu anlatmakta gecikmeyeceksiniz. Kurtuluşunu bekleyen bir cemaatin muallimleri olacaksınız. Cemaate İslam nurunun özü olan hürmet ahlakını aşılayacaksınız. Her yerde hemcinsinize yardım elinizi uzatacaksınız. Şehirde, köyde, hapishanede ve hastanede. Bugünün intifa ve eğlence dernekleri yerine kimsesiz çocuklar, yetimler, sahipsiz kızlar, veremliler, kanserliler hatta işsizler için kurtuluşun kapıları sizin ellerinizle açılacaktır.
Allah diyebilen, demesi gereken ve her teneffüs eden varlığın yanında bulunacaksınız. Üniversite profesörünün veya tımarhanedeki akıl hastasının, şaşkın tüccarın ve sahipsiz gençliğin. Her içtimai ve insani vasıtaya el koyacaksınız; kitaba, gazeteye, şiire, romana, sahneye, sanata. Her varlığın haline hürmet edeceksiniz ve her varlığa kendi diliyle konuşacaksınız. Şerire, şakiye ve komüniste bile hakaret etmeyeceksiniz, rahmet diliyle kalbler fethedeceksiniz. Şiddete düşman, rahmetle şefkate hayran olmasını bileceksiniz. Her ne gaye uğrunda olursa olsun para ve menfaat endişelerinden uzak duracaksınız.”
Üstad için İslam ahlakı ancak şu üç temel üzerine oturabilirdi: Hürmet, merhamet, hizmet.
Günümüzde insanlığın en fazla yoksulluğunu çektiği kavramlar.