Dışarıda yaşayan bir kadın yazarın Nobel i almak için
ülkesi hakkında kötü düşüncelerini dış basında dile getirmesi düşündürücü.
İnsan ülkesini, rejimi, yöneticileri içeride
olabildiğince eleştirmeli, kötü giden durumları özgürce konuşabilmeli,
yöneticilerin de bu duruma hoşgörülü yaklaşması, bu eleştirileri bir nimet
bilmesi, despotça cezalandırmaya kalkışmaması gereklidir.
Fakat kadıncağız bir taşla birkaç kuş vurmaya kalkışmakta
madem kolum ağrıdı hadi birkaç çıkarım olsun demekte hem görkemli bir
muhaliflik mükâfatını hanesine yazdıracak hem de Nobel komitesini uyarmakta;
olası bir ödül için kapıda beklediğini, Şark kadınına ödülün, Batılı
sömürgecilerin de itibarını artıracağını hatırlatmakta.
Olan biten bana her seferinde Boris Pasternak ı
anımsamakta.
Ünlü Rus şair, romancı, çevirmen, oyun yazarı Pasternak
1890 da doğar. Çağımızın en büyük şairlerinden sayılmakta, ülkesinin edebiyat
ortamı kendisine şairlerin şairi unvanını vermektedir.
Doktor Jivago isimli romanı 1957 de İtalya da
yayımlanır, bu roman ona 1958 de Nobel Edebiyat Ödülü nü getirir, ancak şair
ödülü reddeder.
Şairin, SSCB yöneticileri ile arası hiç iyi değildir,
ülkesinde olanlar, halkının yaşadığı acılar, Pasternak ın kabul edemeyeceği
şeylerdir, sakıncalı damgasını yer ve şiirleri 1936 dan itibaren ülkesinde
yasaklanır. Nobel Ödülü kendisine verilince, ülkesinde kıyamet kopar, Moskova
Edebiyat Enstitüsü, öğrencilerini; Pasternak ı ve romanını kınayan dilekçe
yazmaya ve onun ülkesinden sürülmesi için gösteri düzenlemeye çağırır.
Pasternak, Nobel Ödülü nü reddetmiştir ama hakkında basında çok kötü yazılar
çıkmaktadır, ülkeden kovulması için yoğun bir kampanya sürdürülmektedir.
Anavatanından ayrılmak şair için ölüm demektir, Kuruşçev e mektup yazar,
Hindistan başbakanı Nehru bizzat rica eder, yazarın vatanından sürgünü
engellenir.
Şiirlere odaklanır, 1960 da vefat ettiğinde, rejim için
cenazesi de sakıncalıdır, elde yazılıp çoğaltılan duyurular Moskova metrosunda
dağıtılarak, Pasternak ın okuyucularının cenazenin yeri ve saatinden haberi
olmuş, rejimi rahatsız etse de binlerce kişi bu muhalif şairin cenazesini
görkemli bir kalabalık ile uğurlamıştır. Rejim onu ölümünden sonra da
affetmemiş, yakınlarından hesap sormaya devam etmiştir, hayat arkadaşı Olga ve
kızı tutuklanmış, Batılı yayıncılarla eserlerini buluşturmakla suçlanmışlar,
kızı 1962 de, Olga ise 1964 te hapisten çıkabilmişlerdir.
Ölümünden bir yıl sonra şairlik haklarını geri kazanır
ama Doktor Jivago asla affedilmez bu durum ancak 1988 de yasak kitaplar
listesinden çıkması ile oğlu 1989 da Nobel Ödülü nü alabilir.
Pasternak ülkesindeki kötü gidişi eleştirmekten geri
durmamış, Sovyet devriminin yaşattığı acıları anlatmış ama vatan sevgisini,
yurdunu savunmayı asla ötelememiştir. Batı dünyasının da kirli iç yüzünü çok
iyi tanımaktadır Pasternak, Nobel Ödülü nü; Sovyet devrimini eleştirdiği için
verdiklerini bilmektedir. Elbet güçlü yazarlığı ile Nobel üstü bir yazardır ama
eleştirilerinin getirdiği bu ödüle hiç sıcak bakamaz. Ödülü reddedince Batı
kumkuması dedikoduya başlar,
Rejim izin vermemiştir ödülü almasına, bunun üzerine ünlü
yazar, Nobel ödül komitesine bir mektup yazar: Romanımın çevresinde gelişen
siyasi kampanyanın kazandığı boyutları görünce ve Nobel Ödülü nün bana
verilmesinin, çok çirkin sonuçlara varan siyasi amaçlı bir karar olduğu kanısına
varınca kimsenin zorlamasıyla değil kendi irademle ödülü reddettiğimi
belirtirim.
Ülkeleri, rejimlerini, halklarını küçük düşürmek için
kullanılan ödül son yıllarda iyice, memleketini karalamayana ödül yok kimliğine
büründü. Kimi yazarlar da artık en çirkin ilişkileri ülkelerinde çok yaygınmış
gibi yazmazlarsa ödül alamayacaklar kaygısı ile muhayyilelerini hep kemliğe
zorlamaktalar.
Hâsılı Nobel Ödülü nü ne alanlar masum, ne de verenler.