Bazı müminler vardır ki; dünyaya, şeytanın ordularına karşı savaşmak için getirilmiştir.
Onların varlığı, zulme, haksızlığa, ezilmeye ve yok edilme çabalarına karşı esaslı bir protestodur.
Ve onların varlığı, kendi öz topraklarında, özgürce ve Müslüman’ca bir hayat yaşamak istemelerine engel olmaya çalışan bozgunculara karşı, fevkalâde haysiyetli bir duruştur.
Bu güzide duruşun İslam beldelerinde sembolleşen temsilleri, Libya’da Ömer Muhtar, Bosna Hersek’te Aliya İzzetbegoviç, Çeçenistan’da Cevher Dudayev, Doğu Türkistan’da Osman Batur, Filistin’de Ebu Ubeyde gibi mücahitler olmuştur.
İsrail’e karşı cansiperane bir direniş ortaya koyan Filistinli mücahitlerin ilham kaynağı olan şehit liderleri vardır; İzzeddin el-Kassam, Şeyh Ahmed Yasin, Abdulaziz Rantisi, İsmail Heniyye, Yahya Sinvar, Muhammed Deif gibi…
Yüz binlerce Filistinli şehidin öncü liderlerinden oluşan bu asalet listesine, Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin de katıldığına dair bazı haberler yayımlandı geçtiğimiz günlerde.
Soykırımcı İsrail, Ebu Ubeyde’yi, ailesiyle birlikte katlettiğini ilan etse de ne Kassam Tugayları ne de HAMAS bu iddiaları teyit etmediği için, haberin gerçek olduğuna dair kesin bir çıkarımda bulunamadık. Zira iddianın çıkış yeri insanlık tarihinin en yalancı, en hilekâr topluluğu olan İsrail’di.
Zaten bütün hayatını bir ‘şehit’ gibi yaşayan Ebu Ubeyde’nin şehadet haberi gerçekse dahi fark eden ne olacak? Bu güne dek yüzlerce liderini direnişe kurban vermiş Kassam Mücahitleri, cephelerini mi terk edecek? Yoksa Filistinli yavrular, şehit kanlarıyla sulanmış Gazze’nin, Batı Şeria’nın topraklarına direniş tohumları ekmekten vaz mı geçecek?
HAMAS’ın onursal lideri Şeyh Ahmed Yasin 22 Mart 2004 tarihinde sabah namazı çıkışında İsrail uçaklarından atılan füzelerle paramparça edilmiş bedeniyle Rabbine tevdi ettiğinde Ebu Ubeyde henüz 19 yaşında, direniş saflarında yeni yeni filizlenmeye başlamış bir cihat neferiydi.
Şeyh Ahmed Yasin’in ve O’nun yerine HAMAS’ın liderliğine seçilen Dr. Abdulaziz Rantisi’nin bir ay içinde art arda şehit edilmeleri Ebu Ubeyde’nin direniş azmini ne kadar etkileyebildiyse, Ebu Ubeyde’nin olası şehadeti de geride kalan direnişçileri ancak o kadar etkileyebilir.
İki yıl önce işgal ordusu kirli ellerini Gazze’nin mübarek topraklarına uzattığında Ebu Ubeyde, işgalcilere hitaben şunları söylemişti: “Havada, karada ve denizde, size ölümlerden ölüm beğendireceğiz.” Bu vakar dolu sözler, yüzyılı aşkın süredir işbirlikçi idarecilerin elinde cihada hasret kalmış milyonlarca Müslüman’ın yüreklerinde taptaze bir şahlanış heyecanı oluşturmuştu.
Şehadetine dair haberler henüz bir netlik kazanmayan Ebu Ubeyde, şimdi nerede bilinmez, belki Gazze’nin yer altı tünellerinden birinde bir cepheyi savunuyor, belki de bir ‘garip’ gibi yaşadığı şu dünyadan bir ‘garip’ gibi süzülüp cennetteki mekânına doğru çoktan yol aldı. Mücahitlerin daimî refiki olan Allah (C.C.) en doğrusunu bilir.
İzzeti zillete, cenneti gaflete tercih eden bu güzel mücahit; komutan Muhammed Deif ve cephe arkadaşlarının şehadet haberini şu sözlerle duyurmuştu:
"Biz Allah’ın inayetiyle bir inanç ve dava uğruna savaşan mücahitleriz. Bir komutanın ardından birçok komutan gelir, bir şehidin ardından ise binlerce şehit gelir."
Bizler 100 yıl önce Haçlılara karşı cihat eden Ömer Muhtar’ı hangi ulvi duygularla hatırlıyorsak, 100 yıl sonraki nesil de Ebu Ubeyde gibi mücahitleri aynı şekilde hatırlayarak, bu İslam diyarlarını canları pahasına savunan yiğitler varmış diyecekler.
***
Hâli ve akıbeti neyse de,
Kâh şehitse de kâh diriyse de,
Havada, karada ve de denizde,
Şanın yürüsün‘Ebu Ubeyde’… 