Siyaset arenasındaki gladyatörlerin,

En acımasız, katı, kıyıcı hamlelerinde,

Onları izleyen saf halkın,

Birbirlerine düşmesi.

Ailede kardeş kardeşle,

İşyerinde, arkadaşlar neredeyse mahkemelik olacaklar,

Camide cemaat birbirine küsmekte.

Arenadaki gladyatörlerin kıran kırana savaşına dalıp zaten bin türlü sorunla boğuşan halkın bu sahnelerden etkilenip dostlarına diş bilemesi yanlış.

Zaten geçim derdi,fiyatların yüksekliği,ekonomik kriz insanların belini bükerken.

Depremler,yangınlar,yoksulluk,ekonomik darboğaz ülkeyi sadmelere uğratırken,

Siyasilerin bu sorunları çözmesi gerekirken.

Her gelenin holdingler kurup, paralel yapılar olan kendi şirketleri ile memleketi yönetmeleri başka bir ülkede görülmeyen bir dolandırıcılık varyantı iken.

Fakat normalleşmekte.

Artık yapmayan yadırganır oldu.

Bütün bu kirlenmişliğe karşın insanların takım tutar gibi partileri için savaşmaları o da ayrı bir ülke klasiği.

Kara siyasanın aktörlerinin gırtlağına kadar battığı yolsuzluklar, telaffuz edilen milyon dolarlar,tehditler,şantajlar,ultra lüks hayatlar bu kadar ortaya saçılmışken.

Pek kimsenin umurunda değil.

Menfaatlerine dokunacak raddede, satranç oyunu gibi hamlelerle saf değiştirmelerini bir çocuk gibi şaşarak izleyememekte artık halk.

Suç dosyaları üst üste birikince, kapağı başka partiye atıp kurtulma iddialarını kale almamakta insanlar.

Gemisini kurtaran kaptan,nasıl olsa revaçta bu ülkede.

O kadar sıradanlaşmış ki yamukluklar,eğrilikler,kirlilikler.

Her parti için kendi başkanları,yöneticileri ak kaşık.

İstifa edip başka partiye kaçtıklarında akıllarına gelmekte yolsuzlukları.

Beri taraf için suçlu da olsa, kalkıp gelene kapılar açılıp kahramanlaştırılmakta.

Halkın bu denli duyarsızlaşmasında, memleketin darbe, dayak, baskı kültürüne aşina olması da bir etken.

Zilan katliamının, Dersim kıyımının, İstiklal Mahkemeleri’nin astığı binlerce mazlumun yasını tutmuş bu millet.

Sopa yemekten iyidir diyerek siyasilerin onca yolsuzluklarını sineye çekmekte.

Faili meçhul cinayetlerde,terör katliamlarında kaybettiği evlatlarını, asit kuyularında yok edilen yakınlarını, darbeleri yaşayan bu mazlum millet,yolsuzluk yapan siyasileri ehvenişer görmekte.

Bu toprakların dayak kültürünü antik bir vazo, çok iyi anlatmakta.

M.Ö. 360 yılına ait bir vazoda; Afrodit’in yaramazlık yaptığı için oğlu Eros'u elindeki terlikle dövmekle tehdit ettiği görülmekte.

Bu terlikle dayak; pek çok heykelde, resimde tasvir edilmiş.

Antik dönemde birine terlikle vurmak yaygın bir uygulama.

Afrodit, Kıbrıslı olduğuna göre coğrafya dayağa ziyadesi ile aşina.

Terlik zamanla dipçikle, silahla, bombayla vurmaya evrilmiş.

Bu kez koskoca bir ülke hizaya getirilmiş.

O sebeple siyasilerin yolsuzlukları; terlik ya da dipçik darbelerinden hafif bulunmakta ki kimse kendi partisine ses etmemekte, dostlarıyla küsme noktasına kadar savunmaya devam etmekte.

Halk deryadil, her şeyi hoş karşılamakta.