En azından cep telefonu icat edildiği gün (1973) teknoloji ahlâkı diye bir ders eklenseydi müfredata, her şey daha farklı olabilirdi.

Günümüzde teknolojik gelişmelerin takip edilemeyecek hıza ulaşması ve buna karşın ahlaki yozlaşma açısından bir savunma mekanizması geliştirilememesi, dünyanın tüm toplumlarında çok büyük facialara yol açtı. İnançlar, gelenek görenekler, ahlaki değerler acilen teknoloji ile entegre edilemez ise yeni nesiller nezdinde tamamen tedavülden kalkacaklar. Asıl zarar gören özümüz olacak. Kimliklerimiz büyük ölçüde manasını yitirmiş durumda zaten, tamamen kaybolacaklar. Teknoloji aracılığı ile icra edilen günahlar haramlar boyutunu söylemiyoruz bile, herkes günümüzde bunun ne düzeylere ulaştığının fazlası ile farkında…

Uzun lafın kısası, acilen teknolojinin İslami ölçüler ile yorumlanmasının gerekliliğinden bahsediyoruz. Kuralları, kaideleri, fetvaları, eğitimlerinin olması hatta başlı başına bir müfredata bir derse bir alana dönüştürülmesinin hayatiliğine inanıyoruz. Teknoloji Fıkhı diye isimlendirilebilir. Bu alanı oluşturacak olanlar ne dinsiz duygusuz akademi camiasıdır ne de çağı yorumlayamayacak kadar çağın gerisinde kalan medreselerimizdir. Bu alanı oluşturacak olanlar Nureddin Yıldız, Muhammed Emin Yıldırım gibi hem rahle ile hem tripod ile yakın teması bulunan kıymetli hocalarımızdır. Eğer bunun temeli doğru atılabilirse, kıyamete kadar sürecek bir sadaka-i cariye kapısı açılmış olur.

                        Teknoloji Fıkhı Haramların Helallerin Sınırlarını Netleştirebilir

Güncel hayatta caiz olmayan her şey, sanal mecralarda sevapmış gibi davranıyorlar. Günlük hayatta namahrem olduğu için selam vermekten çekindikleri insanların, sosyal medya paylaşımlarına istedikleri her türlü işlemi yapmayı uygun görüyorlar. Tanımadıkları insanlarla her türlü iletişime geçebiliyorlar. Her türlü şeyi izleyebiliyorlar. Her türlü siteye girebiliyorlar. Her türlü ahlaksızlığı teknoloji vasıtası ile icra edebiliyorlar.

 Sadece zina sapıklık açısından da değil, sanal kumar bağımlığı almış başını gidiyor. Durdurulamayan evlatlar babalarının iflas etmelerine sebep oluyor. Uluslararası alışveriş siteleri tüm haneleri ele geçirmiş durumda… Tüketim çılgınlığı hem ceplerimizi hem kalplerimizi kül etti. Online oyun bağımlılıkları ciddi ciddi boşanma sebebi haline geldi. Sosyal medyanın hunharca denetim mekanizması olmadan kullanılması ahlak müessesini yerle bir etti. Evlerimizin kültürü ile değil, Paris’in arka sokaklarının kültürü ile yetişiyor evlatlarımız artık…

Durumu başka bir boyutu ile ele alacak olursak, günlük hayatta uygulamadıkları ne varsa sosyal medya da paylaşabiliyor insanlar. Alkolik adam tüm telefon rehberine özelden hayırlı cumalar videosu atıyor her hafta… Kalpli, güvercinli, ilahili filan… Ya da normalde boykot bir ürünün bayiliğini yapan tüccar, boyna Gazze paylaşımı yapabiliyor. Ya da yetkili bir siyasi partinin yetkili bir abisi, yetkilileri harekete geçmeye davet edebiliyor sosyal medya üzerinden…

Teknoloji vasıtasıyla yapılan emek hırsızlığının haddi hududu yok. Artık yapay zekâya tez yazdırıyorlar. Makale yazdırıyorlar. Dil öğretiyor yapay zekâ… Şarkı besteliyor. Seslendiriyor. Senaryo yazıyor. Şiir yazıyor.  Günlük her konuda danışma mercii haline gelmiş durumda… Evlilik ile ilgili nasihat ediyor… Dert dinliyor… Borçları bitirebilecek ticaret yolları öneriyor. Hâsılı hayatımızın her köşesinde tüm ezberleri bozuyor. Ancak haram yolla mı bozuyor? Helal yolla mı bilen eden, merak eden, dert eden yok…

Bu ve benzeri birçok sebepten dolayı haramların helallerin sınırlarının çizildiği bir teknoloji fıkhına ihtiyacımız var.

                        Teknoloji Fıkhı Adab-ı Teknolojiyi Öğretebilir

Normal bir günde yolda yürürken sana selam veren adamın selamını almaman ile sanal mecrada telefonunu açmamış olman aynı şeydir. Güncel hayatta selamı kesmen ile adama geri dönmemen de aynı şeydir. Sanal mecrada adamın attığı mesajı okuyup cevap vermemen ile gerçek hayatta ona küfretmiş olman da aynı şeydir. Sanal mecrada bir adamı bir kere aradığında açmadığı-açamadığı halde, ikinci kez araman ile gerçek hayatta haneye tecavüz aynı şeydir. Sanal âlemde toplum içerisinde bir adamla konuşurken hoparlörü açman ile gerçek hayatta şantaj veya kovuculuk yapmak aynı şeydir.

Dolmuş, üniversite, alışveriş merkezi gibi kamuya açık alanlarda bağıra bağıra telefonla konuşmak kul hakkıdır. Hem konuştuğun kişinin namahreminin herkes duyduğu için kul hakkıdır. Hem de çevrendeki insanları rahatsız ettiğin için kul hakkıdır. Toplum içerisinde otururken kulaklık kullanmadan reels shorts veya başka bir şeyler izlemek, dinlemek kul hakkıdır. Çevredeki insanlara işkence hükmündedir. Birinin bilgisi olmadan, numarasını veya özel bilgilerini başkası ile paylaşman kul hakkıdır. Sosyal medya da sürekli sebepsiz yere kendi fotoğraflarını özlü sözlerle paylaşman narsisizmdir. Enaniyettir. Kibirdir. Normal bir şey değildir. Bu kurumsal ağız ile yapıldığında da çok bir fark yoktur. “A derneğine geldik oturuyoruz. B ölmüş taziyesine gittik. Eeeee? Yetkili abiler oturduk çay içiyoruz…” Mecburiyetten birkaç dernekte denedim. Olmuyor. Bu bir ruh hastalığı inan bak…

Bu örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir. Özellikle 40 yaş üstü insanların teknolojik gelişmeler ile olan mücadelesi tüm toplumun imtihanı haline gelmiş durumda… Acilen teknoloji fıkhı geliştirilerek adab-ı teknoloji tüm topluma izah edilmelidir.

                        Tekno-Cihat Fıkhı ile İsrail Haritadan Silinebilir!

            Cihat ruhu, teknolojik gelişmeler ile birleştirilerek Tekno-Cihat Fıkhı geliştirilebilirse, çok kısa bir süre içerisinde yeryüzünde İsrail diye bir devlet kalmaz Allah’ın izniyle. Bu kısacık yazıda bu muazzam ruhu izaha gerek yok. Şehit Yahya Ayyaş bu ruhun temsilcisidir. Yoldaki mühendis, Abdullah Galib Bergusi bu ruhun temsilcisidir. Şehit kumandan Yahya Sinvar bu ruhun temsilcidir. 14 yıldır vefat etmiş olmasına rağmen, mühendislik kabiliyetlerini cihad ruhu ile birleştirdiği için günümüz silah-savunma sanayimize hala ilham olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan bu ruhun temsilcisidir! Evlatlarımıza hem cihadı, hem teknolojiyi aslan gibi öğretecek bir alana ihtiyacımız var. Teknoloji Fıkhı bunu yapabilir.

                        Hâsılı

            Bizim kafamızı kuma gömmüş olmamız, tehlikenin olmadığı anlamına gelmiyor. Çok büyük bir tehlike bizi tüketiyor. Nesillerimizi tüketiyor. Ruhumuzu tüketiyor. Acilen Teknoloji Fıkhı geliştirilmelidir. Örnek verdiğimiz üç alan değil sadece onlarca alt dal barındırabilecek bir ihtiyaç alanıdır. Rabbim gerçekten ihlâslı hocalarımıza böyle bir alana öncülük etmeyi ve bu alanın bir an önce neşv-ü nema bulmasını nasip etsin. Allaha emanet olunuz.