Sınırların ve yönetimlerin yeniden belirlendiği mevcut

dünyada neden zihniyeti de yeniden belirlemeyelim! Dünyada büyük değişiklikler

meydana geliyor. İkinci Dünya Savaşı ndan bu yana dünyayı yönetenler güçlerini

kaybediyor. Yeni ülkeler, yeni aktörler ile zenginlik, güç dağılıyor. Bu açıdan

müslümanlar, kendi sorunlarını ve beşeriyetin karşılaştığı sorunları, değer

ölçülerini esas alarak çözmeye çalışmalıdır.

İslam dünyası olarak, tarihi bir sınav içerisindeyiz.

Kaderi ilahi yeryüzünün mazlum insanlarının önünü açmış, Batı nın bütün hile ve

desiseleri gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. İslam Âleminde Hakk ın hâkimiyeti

için kıyamlar başlamıştır. Görünen o ki, Batı nın zulüm medeniyetinin sonu

gelmektedir. Hak ve adalet temelli İslam medeniyetinin doğum sancıları

başlamıştır.

Zihniyet değişikliği için iki adım gerekiyor. Birincisi

bırak adımıdır. Mevcut dünyayı elinde tutmayı bırakma adımıdır bu. Çünkü

mevcuttan vazgeçmeden yeniyi nasıl elde edebiliriz ki Üstelik mevcut bize bir

şey vermiyor. Veriyor gibi gözüküyor ve sadece alıyor. Bazen bir şey veriyor on

şey alıyor. Bundan rahatsız olmayanlara söyleyeceğimiz bir şey yok. Ancak

rahatsız olup verilenle kendini avutmaya çalışanları uyarıyoruz: mevcut dünya

sizi bırakmadan bu dünyayı bırakın.

İkinci adım ise bekle mektir. Ancak bu adıma geçmek için

ilk adımın atılması şarttır. Aksi taktirde ne kadar beklerseniz bekleyin

beklenen olmayacaktır. Mevcut yapıyı bıraktıktan sonra beklemek, karada gemi

inşa etmek gibidir. Bu şekilde bekleyenler, suyun Allah tarafından ayaklarına

geleceğine inandıkları için beklemeyi sürdürürler.

Müslümanların haksızlıklara karşı bir türlü

sindirilemeyen mücadele azmi olan cihad şuuru bırakma derecelerine göre

mevcut sistemi şekillenmektedir. Yüksek ahlaki değerlere bağlılıkları ise beklemeye

tahammülleriyle doğru orantılıdır. Kendisini aynada görmek isteyen aynayı

temizlemelidir. Bu ise, içerden başlar, bu yüzden önce kültürden başlayacağız.

Biz Müslümanlar, barış ve adaletin hâkim olduğu bir dünya

istiyoruz. O halde; batıyı güçlü, batıyı üstün gören, bütün ilimlerin

kurucusunun batı âlemi olduğuna inanmış, eğer biz de gelişecek ve

kalkınacaksak, batılılara benzemeliyiz, batı kültürünü bütünüyle

benimsemeliyiz diyen batı taklitçisi, batı hayranı, aşağılık komplemsine

düşmüş yeni bir okumuş adam tipine karşı dik duracağız. Üstelik bunlar

muhafazakar olsalar da

Mazlumların ayağa

kalkması için kendisine ayak bağı olan dünyalıkları bırak masını ve zalimlerin

diz çökmesi için azimle bekle mesini tavsiye ediyoruz. Yeni bir dünyayı kuracak

temel ilke ve esaslara da sahibiz. Çünkü, la demesini bilenler, illa

demesini de bilirler.