Amerikalı bir general, Amerika nın bütün dünyada 749 askeri üssü olduğunu ve bunların ülkeye geri dönmesi halinde ülkenin daha huzurlu olacağını söylemiş.

749 üs te adam öldürme askerleriyle dünyaya demokrasi dersi vermeye çalışanlar her yerde itibar yitirdiler ve halkının korkudan dünyaya çıkmasını engellediler.

Görüntüde galip görünenler hakikatte mağluplar.

Amerika nın Irak ta 140 bin askeri varmış Müslümanların sayısı Amerika da 20 milyonu aşmış ve her gün Irak ta ölen Amerikan askeri sayısından fazla Amerikan halkından Müslüman olan var.

Uhut Savaşı nı Müslümanlar kaybedince sahabeden bir kısmı şaşırdı. Başımızda Peygamber varken, Allah O nu görevlendirmişken  "Bu bizim başımıza nereden geldi " dediler. Rabbimiz: "O sizin kendinizden kaynaklandı" de" buyurur. (Al-i Imran 165)

Mekke de Müslümanların en zor günler yaşadığı bir zamanda  "Nahl" süresi nazil olur.

Yasir ve değerli eşi Sümeyye işkenceyle şehit edilir. Zinnire isimli hanımın gözlerini kör ederler. (Beyhaki, Delail 2/282) Sevgili peygamberimizin secdede iken boynuna yeni kesilmiş bir devenin döl yatağını koyuyorlardı. (Müslim, hadis 1794, Delail 2/279)

Bir gün Habbab b. Eret, sevgili peygamberimize: "Ya Rasülellah, zalimlerin zulmünden  kurtulmamız için dua etmeyecek misiniz " dedim.

Sevgili peygamberimiz oturumuna geldi, yüzü kıpkırmızı olmuştu ve şöyle dedi: "Sizden öncekilerin eti ve sinirleri demir taraklarla kemiğinden ayırılırdı da bu zulüm onları dinlerinden ayıramazdı. Bıçkıyı başın tam ortasına koyarlar başını ikiye ayırırlardı yine de dininden döndüremezlerdi. Elbette bu iş tamama erecek. İslam hakim olacak. Bir atlı, San a şehrinden Hadramut a kadar tek başına gidecek ve Allah tan başka kimseden korkmayacak" buyurur. (Buhari,  Menakıb il-Ensar hadis 3852, Beyhaki, Delail 2/283)

Abdullah b. Abbas anlatıyor: "Müslümanlara öyle işkenceler yapılırdı ki yediği dayaktan sonra bok böcüsünü gösterirler ve "İşte benim Allah ım bu" dedirtirlerdi" diyor. (İbni Hişam, Sire 2/69)

Başörtüsü nedeniyle okullarına alınmayan, okul önünde baklava yiyerek boykotunu sürdüren, Kaloriferli evlerde veya yurtlarda kalan kızlarımız, Cennete gitmek kolay değil.

Bu dünyaya bağlananlar bile seksen yıllık yaşamları için, banka hortumlarken, çete kurarken, soygun yaparken hapishaneye girmeyi, namlunun ucunda can vermeyi göze alarak işe girişiyorlar.

Müslümanlar olarak bizler, dünyaya gelecek en son insanın dahi Allah ın emir ve yasaklarına uygun şekilde yaşaması ve ahirette Cehennemde yanmaması için çalışan insanlarız.

Bir kişi olsak da bin kişi olsak da bunu yapmaya devam edeceğiz. Dünyanın bütün kafirleri bir araya gelseler, Kabil, Firavun, Nemrut, Karun çizgisindeki zalimlerin geliştirdiği bütün işkence çeşitlerini uygulasalar Müslüman ın dilini davadan belki döndürebilirler ama gönlüne hakim olamazlar.

Nahl süresi işkencelerin doruğa çıktığı günlerde nazil olmuş. "Zulmün, zeval aklına gelmediği" günlerde bu süre nazil olmuş ve zulmün gebereceğini müjdelemiş. "Onlar acele etmesinler. Allah ın emri geldi" buyurmuş. Ve o günden itibaren terazinin kefesinin biri inerken öbürünün çıktığı gibi kafirler alçalmaya, Müslümanlar yükselmeye başlamışlar.

Kur an ın bir ismi de "Ruh"tur. Ruh, ana rahmindeki et parçasına can verdiği gibi, bu Kur an da topluma can verecektir.

Yıllarca bu milletin çocuklarına Marx, Lenin, Mao, Mussolini, Hitler gibi kafirlerin Komünist ve Faşist fikirleriyle, can vereceğiz diyerek binlercesinin ölümüne binlercesinin zehirlenmesine sebep oldular.

Zehirlenenlerden bir çoğu Kur an la şifa buldular. Diğerleri de şifa bulmak için sıraya girdiler. Bizler de hep birlikte Kur an la hayat bulmaya ve hayat bahşetmeye koşalım.