Yeni nesil, İran devrimi esnasında Amerika’nın ayakta tuttuğu şahın devrilmesi, arkasından Amerika’nın Tahran Büyükelçiliği’ni 444 gün kuşatma altında tutması ve Amerika’nın yaptığı kurtarma çalışmalarının hepsinin başarısızlıkla sonuçlandığını bilmezler.

O günlerde Amerika’nın kılına dokunan yanar kanaati vardı.

Dört yüz kırk dört gün Amerika’nın Tahran Büyükelçiliği esir alınmış, ABD havada, karada, denizde her yerde savaşabilecek en keskin savaşçılarının emrinde her türlü yakıcı, yıkıcı ilahlarla ele geçiremediği günlerde ABD’nin pompalandığı kadar güçlü bir devlet olmadığı bütün dünya siyasilerinin iç dünyalarında bilindi ama yine de dıştan dillendirilmemişti.

Aradan yıllar geçti. Amerika yeniden güçlü olduğu görüntüsünü vermek için sağa sola bomba atarak göstermeye başladı.

Karada kaçan, havada uçan bir sineği bile görüp bombalayabileceğini ilan ettiği bir günde, dünyanın en büyük uçağıyla Amerika’nın ordusunun beyni olan Pentagon’la, ekonomisinin beyni olan Dünya Ticaret Merkezi vuruldu.

Dünya Ticaret Merkezi’nde üç bin insan öldüğünü duyduk ama Pentagon’da kaç asker kaç CIA ajanı öldürüldü o basına açıklanmadı.

Afganistan’da, Beyrut’ta, Kolombiya’da, Madrid’de, Elsalvador’da, Roma’da, Berlin’de, Atlanta’da, Kenya’da, Tanzanya’da, Yemen’de ve diğer ülkelerde binlerce Amerikan askeri ve ajanı öldürüldü.

Karşılığında on binlercesini öldürüyor ve fakat hiçbir zaman ben bu insanların ülkesinde ne ararım? Niçin bana saldırıyorlar? Bana yapılan her saldırıdan sonra dünyandaki her dinden ve her ırktan insanlar futbol sahalarından ibadethanelere, parlamentolarından tapınaklarına kadar herkes sevinç içinde burada benim hiç mi hatam yok demedi ve ülkelerin insanlarını, devlet başkanlarını, ilim adamlarını aşağılamaya devam etti.

Yardım ettiği ülkelerin devlet başkanlarına yardımı verirken söylediği kelimeler ve aşağılayan bakışları, yardım ettiği ülke insanlarının sevgilerini değil, kinlerini üzerine çekiyorsun.

Hiroşima’da, Kore’de, Guatemala’da, Küba’da, Şili’de, Dominik’te, Panama’da, Vietnam’da, Kamboçya’da, Endonezya’da, Arjantin’de, Lübnan’da, Grenada’da, Irak’ta, Afganistan’da doğrudan öldürdüğün insan sayısı Hitler’in öldürdüğü insan sayısını geçti.

Ben bu sayıya Türkiye’de tahrik ettiğin sağ-sol çatışmalarında ölen on binlerce gencimizi katmadığım gibi Filistin’de İsrail askerlerinin ellerine verdiğin silahlarla öldürülen Müslümanları da katmadım.

Şeyh eş'Şerm’de imzaladığınız anlaşmadan sonra da İsrail öldürmeye devam ediyor ve bütün dünya Netanyahu’nun öldürdüğü her insanı ABD siciline kaydediyor.

Gazetelerden okuduğuma göre Amerika’da 11 Eylül’den bu yana alkol komasına girip hastanelerde tedavi gören Amerikalı sayısı her geçen gün artıyormuş.

Üzerinde sekiz milyar insan yaşayan dünya servetinin yarısını, çalıp çırpmak suretiyle üç yüz milyonluk halkına yedirdiğin için halkının yarısında tedavisi trilyon dolarlarla mümkin olmayan şişmanlık hastalığı, sana hiçbir düşmanın yapamadığı zararı veriyormuş.

Bundan sonra işin daha zor. Attığın imzadan bugüne kadar her gün öldürmeler aynen devam ediyor ama nasıl yaptınızsa basın üzerine gitmiyor.

Ama iyi bil ki, üzerine yürümeyen basın mensupları da insandırlar.

Ana kuzusudurlar.

Para için ses çıkarmasalar da içlerinden Gazzeli mücahitlere saygı duyarlar, ama dışlarından ABD’yi barışsever diye yayın yaparlar.

Hitler’den daha fazla öldürdüğün bu insanların birçoğunun yakınları senin ülkene yerleşti. Her milletten, her ırktan, her dinden insanlar hiçbir gurubun üyesi olmadan kendince geliştirebildiği yollarla içindeki acısını dindirmenin, kin ve intikamını almanın yollarını arayacaktır.

Hatırla, 19 Nisan 1995 yılında Amerika’nın Oklahoma City’de devlete ait bir binayı bombalayan, 30’u çocuk 168 kişinin ölümüne sebep olan Timothi Mc Veigh (33) Amerika’nın eğittiği canlı bomba idi. Yani Amerika’nın öldürdüğü masum insanların intikamını almak için bu eylemi yaptığını ve kendisini Amerika’nın bu hale getirdiğini söyledikten sonra idam edilmişti.

Yalnız bu değil. Amerika’nın en önemli üniversitelerinden olan Harvard’dan mezun bir matematik profesörü Teodore Kazinski, Amerika’nın acımasızlığını dünyaya ilan etmek için 1970’den 1996 yılına kadar gönderdiği paket bombalarla birçok Amerikalının ölümüne sebep olmuş, sonunda yakalanmış ve ömür boyu hapse mahkûm olmuştu.

“Eden kendine eder.”

Şimdi, Amerika halkı işyerine giderken, alışveriş merkezine girerken, evde yatarken, arabaya binerken, Atlanta’da olduğu gibi spor salonlarında seyrederken veya koşarken, yürürken, herkesten ve her şeyden kuşkulanmanın kendisine yüklediği sıkıntının altından nasıl kalkacak?

Gerçi halk kolayını bulmuş. İçkiyle kafayı tütsüleyip uyuşma yolunu seçmiş ama bu sefer de alkol tedavisine başlamış.

Gel, bütün dünya insanından özür dile.

Her ülkedeki askerlerini kendi ülkene çek.

Bugüne kadar çalıp çırptıkların yanına kalsın ama bundan sonra kimsenin petrolünde, gazında, altınında, elmasında, ülkesinde, adasında, elementlerinde yer altı ve yer üstü kaynaklarında gözün olmadığını ilan et.

Yoksa ülken, yolgeçen hanına dönüyor.