Kral, bir gün kızmış ve elindeki altın, inci, yakut gibi güzel madenlerle işlenmiş kraliyet bastonunu kraliçenin kafasına vurmuş.

Bastonu korumakla görevli bostancı başı telaşla gelmiş ve kraliçenin başına bakmadan önce bastona bakmış ve kırılmadığını görünce sevinmiş.

Ayrıca bastonun üzerindeki kraliçenin kanını da yıkatmamış. İleride bastonun değerine değer katar demiş.

Hülâgû’nun Bağdat’ı 1258’de işgalinden bahseden bütün tarihler, bütün kitapların Dicle Nehri’ne döküldüğünden ve Dicle Nehri’nin haftalarca mürekkep renginde aktığından bahsederler.

O işgal günlerini yaşayan değerli ilim adamları bir anlığına ümitsizliğe düşmemişler, geri adım atmamışlar, “Kitaplar yeniden yazılır” demişler ve işgalcilerin Müslüman olması için çalışmışlar, bir asır geçmeden Hülâgû’nun torunlarından Müslüman olmayan kalmamış.

Ve o işgalden sonraki asır, en değerli eserlerin verildiği asır olmuştur.

Müslümanlar, her şeyin insan için yaratıldığını (Bakara 29), insanın da Allah’a kulluk için yaratıldığını (Zariyat 56) bildiklerinden Bağdat’ta Saddam ve Bush iş birliğiyle öldürülen on binlerce suçsuz insan için Allah’tan rahmet dilerler ve katillerin de Müslüman olması için çareler ararlar.

Kur’an’ın ifadesi ile yeryüzünde yapılan ilk ev olan Kâbe’dir. (Âl-i İmran 96)

Yani tarihi en eski ev. İbrahim ve İsmail’in izlerini taşımaktadır. Bütün Müslümanların ikinci kıblesidir.

Bundan 1095 yıl önce miladi 930 yılında İslâm dışı sapık bir cereyan olan Karmati/Karamita’lerin, Kâbe’yi bastığını, Müslümanları öldürdüğünü, Kâbe’yi yıkıp, Hacerü’l-Esved’i yerinden sökerek, Basra Körfezi’ndeki Ahsa denilen başkentlerine getirdiklerini tarih kitaplarından öğreniyoruz.

Müslümanlar yine 23 yıl yönlerini Mescid-i Haram’a çevirmeye devam etmişler.

Hac ve umrelerini Hacerü’l-Evsed’i olmayan Kâbe etrafında tavaflarını yapmaya devam etmişler ve bu arada Karmatilerden de o sapıklıklarını devam ettirecek adam bırakmamışlar ve çoğunluğu Müslüman olmuşlar.

1927 yılından itibaren Türk cumhuriyetlerinde yaşayan Müslümanların camileri, medreseleri kapatılmış. Kitapları yakılmış. İleri gelen değerli hocaları darağaçlarında cennete uğurlanmış. İslâm’ın sonu geldi zannetmişler ama komünizmin göçmesiyle beraber estirilen rahmet havası küller arasında gizlenen kor gibi parlayan imanlarını ortaya çıkarıvermiş.

Rus imparatorluğunun, Çeçenlerle üç yüz yıl yaptığı savaşların ardından gelen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri de yetmiş yıldır yıldırma hareketine devam etmesine rağmen bir avuç Müslüman Çeçenlerle iki imparatorluk başa çıkamamış.

Ruslar, Çeçenlerin camilerini yıkmışlar, onlar da “Yeryüzü mesciddir” hadisine dayanıp dağları mescid edinmişler.

Filistin’deki ilk kıblemizin bekçisi olan, kalbinde imanından, elinde sapan taşından ve göğsünde cennete uçmak için çırpınan canından başka bir şeyi olmayan mazlum Müslümanlar yüz yıldır, yalnız İsraillilerle harp etmiyorlar. Amerika, İngiltere ve Batılı birçok ülkeyle harp ediyorlar.

Sonunda ne oldu?

Birleşmiş Milletler’in yüzde doksanı, Filistinli Müslümanların haklı, yapıcı, barış taraftarı ve daha insancıl olduklarını anladılar ve Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler’de boş sandalyelere konuşurken zıbarıp kaldığını gördü dünya.

Japonya’ya atom bombası atan şu anda yaşayan ülkeleri atom bombasıyla tehdit eden, sömürgen ve semirgen Batı’nın başta ABD’nin, Güney Amerika’nın hatta Avrupalı ülkelerin topraklarından öte buzlar altındaki adalarına göz dikenlerin gözlerini kara toprağın doyuracağı ve tarih kitaplarında “Bir varmış, bir yokmuuuuş, evvel zaman içinde… diye bir ülke varmış” hale geleceklerinin işareti bunlar.

1990’dan bu ayna dünyaya gelenler, “Bu kadar da iyimser olma” diyebilirler.

Ancak 1990 öncesi 70 milyon insanın ölümüne sebep olan komünist Rusya işgal ettiği 23 ülkeyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kurdu.

Çekoslovakya’dan Kazakistan’a kadar yetmiş milyon insan öldürdü.

Türkiye topraklarında da ABD-Rusya soğuk savaşında beş binin üzerinde gencecik üniversite öğrencisi öldürüldü ve sonunda 1990 yılında cark diye çöktü.

Kanla beslenen sivrisineğe, dışardan darbeye gerek yok, kendi emdiği kanın zehriyle ölürmüş.

Amerika’nın en önemli şehri olan New York’un belediye başkanlığını 05/11/2025 günü kazanan Hind asıllı Müslüman Zühre Memdani/Zohra Mamdani, aynı gün yaptığı konuşmasında “Ben Müslümanım” diye yüksek sesle bağırarak bütün dünyaya duyurdu. “Darısı diğer eyaletlerin, Avrupa’nın, Rusya’nın, Çin’in ve bütün ülkelerin başına olsun.”

Müslümana ve İslâm’a gelince, Müslümanlık hep güçlenerek gelmiştir; İslam’a da kimse zarar veremez.

Çünkü o, Allah celle celalühün dinidir.