Avrupa’ya baktığımızda birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğini görmekteyiz. Hem ekonomisiyle, hem ordularıyla hem de ortak para birimiyle tek vücut olarak karşımıza çıkmaktadır. İslam dünyası ise, kendi içinde savaşan, mezhepsel çatışmalarla birbirinin gözünü oyan, küçük küçük parçalara bölünmüş ve hazır lokma halinde; batının gelip yutmasını beklemektedir. İstikrarlı olanlar ise; “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” deyip susmaktadır. Oysa yılanın bir gün kendisini de sokacağının farkında olsa bu şekilde hareket eder mi Krallar ve diktatörler kendi koltuklarını korumak adına batıyla işbirliği yapmaktadırlar. Öyle olmasaydı, Filistin böyle olur muydu Irak, Suriye ve diğer İslam ülkelerinin hali per perişan olmazdı. Yönetimler ister krallık olsun, ister demokrasi hatta monarşi olsun, mutlaka İslam birliği kurulması gerekmektedir. Yoksa batı İslam dünyasının yeraltı ve yerüstü madenlerini sömürme adına, Müslüman kanı akıtmaya devam edecektir. Küresel emperyalizm sömüreceği ülkeler için, kendilerine bağlı ekonomi tetikçisi kullanmaktadırlar. Başka türlü küresel imparatorluk kurmaları mümkün değildir. Bir ekonomi tetikçisi olan John Perkins yazmış olduğu; ”Bir ekonomi tetikçinin itirafları” isimli kitabında bu konuyu şu şekilde izah etmektedir. “Ekonomi tetikçisi olarak bizlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır. Bizler, diğer ülkeleri şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın, kısacası benim şirketokrasi diye adlandırdığım kurumsal yapının kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz. Mafyanın yaptığı iyilikler gibi Ekonomi Tetikçileri de görünüşte bazı iyilikler yapar. Örneğin elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç temin ederler. Bu borçların ön koşulu, bütün bu projelerin Amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. Aslında paranın çoğu Amerika’yı hiç terk etmez; yalnızca Washington’daki bankalardan New York, Houston veya San Francisco’daki mühendislik firmalarına transfer edilir.” Devletleri sömürmenin planını bu şekilde yapmaktadır şirketokrasi. Bunun önündeki en büyük engel bilinçli ve inançlı toplumdur. Bunun için İslam dünyasının birleşmesini ve ılımlaştırılarak, yumuşak lokma haline getirilecektir. Bunun için Amerika’da üniversitelerde projeler yapılmakta ve bu projeler hayata geçirilmek üzere çalışmalar yapılmaktadır.
SİYASETTE HİÇ BİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR
Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa o şeyin önceden planlandığından emin olabilirisiniz…” ABD Başkan’ı Rooswelt’in bu öngörüsünün, altı çizilmelidir. Gazze, İsrail savaşına baktığımızda orada da bu savaşın tesadüfen başlamadığını görmekteyiz. İsrail Meclis Başkan Vekili Moshe Feiglin İsrail’in Gazze’ye saldırmasındaki amacı itiraf ettiğinde bunun bir tesadüf olmadığı açık seçik meydandadır. Moshe Feiglin diyor ki; ”İsrail ordusu saldırılarını tamamladıktan sonra, askerlerimize herhangi bir zarar gelmemesi için gerekli tüm imkânları kullanarak Gazze’yi ele geçirecektir’ Amaç belli ve plan önceden yapılmıştır. Zaten Gazze’ye sahip çıkan iki ülke vardı: Mısır ve Türkiye. Mısır’da darbe yaptılar, Türkiye’de yapmak istediler. Bütün olaylar dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. Batı mezhep kartını sürekli oynayarak, mezhep çatışmalarına sebep olmaktadır. Bu çatışmalar, bölünmelere ve kolay yutulur hale gelmelerini sağlamaktadırlar. Ellerinde petrol gibi bir silah olmasına rağmen kendi ülkelerindeki, petrolü da batı çıkarmaktadır. Ancak; birleşik bir İslam dünyası, sömürülmeyi durdurabilir. İslam ülkelerindeki yönetim şekli ne olursa olsun, bu Gazze saldırılarını önlemek için birlikte hareket etmelidir. Ama görülüyor ki, bu ülkelere bir çoban gerekmektedir. Çobansız bir araya gelmeleri mümkün değildir. İslam gerçek anlamda bu ülkelerde yaşanmış olsa yine bir araya gelmeleri kolay olurdu. Fakat idarecilerin bitmez tükenmez ihtirasları yüzünden, halklar perişan bir vaziyette yaşamaktadırlar. Halklar fakir, idareciler zenginleşmiştir. Bu İslam’a yakışan bir durum değildir.
ÇOCUK KATİLİ İSRAİL
Bu yazıyı yazdığım saatlerde İsrail 200 Filistinli çocuğu katletmişti. İsrail’in yapmış olduğu savaş değil vahşettir. Bütün dünyanın gözü önünde vahşice öldürmeye devam ediyor ve bütün dünya seyrediyor. Keskin nişancılar zevkine ufacık bebekleri öldürmektedir. Hıristiyanlardan bir ses çıkmıyor. İşin ilginç tarafı İslam dünyasından da ses çıkmamaktadır. Allah’ım ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
İKİYÜZLÜ AB
Siyonist İsrail Gazze’ye ölüm yağdırırken, AB’nin suskun kalması ikiyüzlülüğünden, çifte standarttan başka bir şey değildir. Eğer ölen Hıristiyan olsaydı, AB ve Amerika ayağa kalkmıştı. Askeri operasyon bile yapılmıştı. Türkiye Kızılay aracılığıyla her türlü yardımı Gazze’ye yapmaktadır.4 milyon dolarlık tıbbı malzemeye ve ilaca ihtiyaç vardır. Savaş devam ederken bu insani yardımı nasıl ulaştıracaksınız. Bütün mesele akan kanı durdurmak için çareler aramakta. Bundan dolayı Türkiye İsrail ile yapılmış her türlü anlaşmaları hemen askıya alması gerekmektedir.