Tramvayda, otobüste, yolda gençleri görüyorum; gözleri telefonun ekranında, yüzleri sapsarı, gözlerinin feri, yüzlerinin nuru gitmiş, zombi gibi dolaşıyorlar. İnanın onlara çok acıyorum. Onlar bir girdabın içine düşmüşler, çırpınıyorlar, çıkamıyorlar. Denizlerdeki, büyük akarsulardaki girdaplar, kurtulamayınca insanı dibe çeker ve o kişinin maddî hayatını söndürür. Bu “internet girdabı” onlardan da tehlikeli, insanın mânevî hayatını söndürüyor.
İktidar, gençliğin yüz yüze olduğu bu büyük tehlikeye karşı duyarsız. Öyle ya, serde lâiklik var. Laikliğin gereğini yerine getiriyorlar. Lût kavminin fiilinin bağıra çağıra propagandasını yapanlara ses çıkarmadıkları gibi, televizyondaki ve internetteki bütün rezilliklere de seslerini çıkarmıyorlar. Şahsen benim evimde televizyon yok. Ancak TV yayınlarını bu konunun uzmanlarının yazılarından tâkip etmekteyim. Geçenlerde, TV yayınlarına tenkitler yazan bir yazar feryat ediyordu: Televizyon programlardaki müstehcen yayınların ve görüntülerin niçin engellenmediğini soruyordu. Sahi niçin engellenmiyor İHA (İnsansız Hava Aracı), yerli savaş uçakları yapacak teknolojiye erişen bu ülkenin hiç mi yetişmiş elemanı yok. TV ve internet yayınlarındaki zararlı unsurları filtreden geçiremezler mi, erişim engeli koyamazlar mı
Biz gençlerden bahsettik. Gerçekte internet kullanım yaşı iki yaş seviyesine inmiş durumda. Siyasî iktidar internet kullanımını teşvik ediyor. Okullarda çocuklara tablet dağıtıyor. Peki, çocuk tableti ne yapacak Süs diye mi taşıyacak Elbette internete bağlanacak. Zaten tablet dağıtmanın bir gayesi de bu. Gerekçe ise son derece masum: “Çocuklar ödevlerini internetten bulup yapsın. Bilgiye erişsinler.” İyi de çocuk interneti sırf bilgi ve eğitim için kullanmıyor ki… İnternete bir girdi mi, internet onu bir girdap gibi kendine çekiyor, yutuyor. Çocuklarımıza yazık oluyor, gençlerimize yazık oluyor. Çocuklar ve gençler (ya da yetişkinler) interneti açıp “Kâbe’den canlı yayına” bağlanmıyorlar ki. Nefsin hoşuna ne gidiyorsa onun peşindeler. İnternette ise ona dair sınırsız materyal var. Nefis ise dâimâ kötülüğü istediğinden, çocuk ve genç de devamlı “haram görüntülerle” yüz yüze kalıyor. Bunun bir adı da “göz zinası”dır. Hadis-i Şerifte var. Zinanın (göz zinası buna dâhil) dünyevî üç neticesi var: Biri, fakirlik getirmesi; ikincisi, yüzün nûrunu gidermesi; üçüncüsü, unutkanlık yapması… Madem, iktidar bu meselede duyarsız! Öyleyse kendi başımızın çâresine bakacağız. Müsaadenizle, genç kardeşlerimle şöyle iki çift laf edelim:
Kardeşlerim, interneti, ancak bilginin kapısını aralamak için kullanın. Şahsen ben araştırmalarımda internet bilgisine güvenmem. Çünkü o saha müdahaleye açık bir sahadır. İllâ ki karşımda veya elimde kitabı göreceğim, kitaptaki bilgileri göreceğim. Bunun için bulamadığım kitaplar varsa, İstanbul’da Devlet Kütüphanesi’ne, Üniversite Kütüphanesi’ne giderim. Ya da dostlar aracılığıyla Ankara’daki Millî Kütüphane’den veya TBMM Kütüphanesinden aradığım materyali buldurur fotokopisini aldırırım.
Vaktinizi, kitap okumaya ayırın. Üniversite tahsili yapıyorsanız, kendi branşınızda kendinizi geliştirmeye bakın. Onun haricinde bol bol okuyun. Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, tefsirler, tarih kitapları okuyun. Kendinizi geliştirin, yetişmeye ve yarınlarda mühim vazifeleri omuzlamaya hazır hale gelin. Bir Batı dilini güzelce, pratik şekilde konuşacak derecede öğrenin. Aynı şekilde Arapça öğrenin. Ana diliniz Türkçe ise, bu ülkede en çok konuşulan dillerden biri olan Kürtçeyi öğrenin. (Ana dili Kürtçe olan kardeşlerimiz, zaten Türkçeyi güzel konuşuyorlar. Bu cihetten avantajlılar)
Bana sorarsanız, film, dizi film seyretmeyi bırakın. Düşünün şu anda 70’e yakın dizi film oynuyor. Bu hayal ve pek çoğu edep sınırlarını zorlayan dizi filmleri seyrederseniz, on binlerce filmi seyretmeye kalkarsanız beyniniz sulanır, çorbaya döner. Beyniniz kusar. Madem sayın “büyükler” size acımıyor, siz bari kendinize acıyın, TV ve internet girdabından uzak durun.