Zamanın hızlı akışında hayatın baş döndürücülüğü kimi zaman insanı şaşkınlığa itiyor. Bu hem bir karasızlığa neden oluyor hem de sağlıklı düşünmemeye. Günümüz temel sorunu bu. İnsanlar zihnen çok karmaşık bir durumda.

Tabii asıl sorun ilkelerde. İnsanın bulunduğu yer sorununda. Geçmişte yaşananlar bir çırpıda unutulabiliyor. Günümüz insanında bu çok yaygın. Çok rahat yer ve kılık değiştirilebiliyor. Özellikle siyasal tutumlarda en uçtaki insanlar bir başkasına geçebiliyorlar. Artık ideolojilerin bir anlamı ve karşılığı yok. Bundandır ki yıllardır çatışma halinde olan kesimlerin en uç adamları yıllarca savaş verdikleri tarafa çok rahat geçebiliyorlar. Evet savaş kavramını bilerek kullanıyorum. Çünkü ölen onlarca insanı unutamıyoruz. Gözlerimizin önünde işkence yapılan gençleri. O kara dönemin, batıcı ruhun insanların üzerine nasıl abandığını.

Yeni bir dönemdeyiz. İnsanlığa belki daha kolay ulaşılabilecek gibi görünüyorsa da bunun da zorlukları var. Dünyevilik insanın ruhunu kuşatmış. Albenili bir dünya içinde var olma ve dayanma bilinç gerektiriyor. Bu, bir milletin var oluş mücadelesini gerektirir. Düşünceler ilkelerle birlikte anlatılırsa etkili olur. Ya da örnek yaşama biçimi. Bu en etkili olanı. Efendimizi örnek almak ve onun ahlâkını ilke edinmeli. Çünkü ahlâk ve güvenilirlik başkalarına ön yargıda bulunmadan kendi gibi bilmek kendini onun yerine koymak da bir bilinç gerektirir. Kişi salt kendini gözetmez ümmeti gözetirse hem bencilliğini hem bireyselliğini yener.

Bireysellik günümüzün hastalıklarından. Kişinin salt kendini öncelemesi acımasızlaştırıyor.

Günümüzün dili özenli değil, seçkinlik yok. Davranış biçimlerinde özensizlik var. İnsanın insana olan güveni kalmamış. Özgür bir ruh yerine teslim oluş insanın alanını daraltıyor.

İnsanlığın kurtuluşu için yeni bir hamle gerekiyor. Hayatın hemen bütün alanlarında. Dilde, edebiyatta, sanatta, bireysel tutumlarda, davranışlarda, ahlâkî anlayışta, siyasada. Çünkü bunlar birbirini bütünleyen parçalar. Hiç biri diğerinden ayrı tutulamaz. Seçkin olmak ve titiz davranmak insanı doğru bir istikamete götürür.

Büyük medeniyetimizin kültürel birikiminden yeniden yeni bir yorumla yola çıkılmalı. Bu hemen bütün alanlar için geçerli. Yapılması gereken hamlede bulunmak ve yola düşmek. Durularak hiçbir şey elde edilemez. Bu, yerinde saymak olur. İyi niyet ve halis hamlelerle yola çıkılınca mutlaka hayırlı sonuçlar elde edilir.

Büyük sanatçı ve düşünürlerimizin bize açtığı yolu sürdürmekle yükümlüyüz. Açılan yolu daha yürünebilir kılmalıyız. Bakışımız ileriye olmalı, geriye değil.

Edebiyat ve sanatın güzelliklerini ve bakışını önemsemeliyiz. Bunlar en seçkin dilimizdir bizim. Şiir gibi yaşanmalı, şiir gibi konuşulmalı. Hayatı kalabalığa boğmadan, gürültü ve patırtı koparmadan gücümüz yettiğince.

İnsanı inciten, yoran her davranış itici olur. Korku ve endişenin bir yararı olmaz. Vehmetmeden samimiyetle güvenle bakılmalı hayata ve olanlara. Çünkü korkunun hiçbir yararı olmaz hayatta. Nefret ve öfke her şeyden önce kendimize düşmanlıktır. Buna asla hakkımız yok. Benimizden çıkan olumsuzluklar bizi bağlar. Sade, samimi, dürüst ve içtenlikli olununca başarılmayacak şey yoktur hayatta. Namazlarımızda nasıl teslim oluyor ve baş eğiyorsak öyle olmalıyız. Davranışlarımız önce kendimize ışık olmalı. Kendi yolumuzu aydınlatırsak yürüyüşümüz kolaylaşır.