Yazarlığıyla bilinen bir tanıdığım, “Hocam, bundan sonra gâvura gâvur demeyelim” dediğinde ben de; “Namazda okuduğumuz, ‘Kul ya eyyühe’l-kafirun’ (De ki, ey kâfirler) süresini okumayalım mı?” dediğimde;
“Vazgeçtim” demişti.

1839 yılında Abdülmecit’in Tanzimat fermanında, “Bundan sonra gâvura gâvur denmeyecek” ilanı yapılırken bile, gâvura gâvur denmiş.
Biz, bu kâfir veya gâvur kelimesinden vazgeçemeyiz.
Ama bu kelimeden rahatsız olanlar varsa, onlar istedikleri zamanda kendisine kâfir veya gâvur dedirtmeyebilir.

Kişinin kendi elinde, kendi iradesindedir bu.
Hattab oğlu Ömer’e kâfir/gâvur diyorduk.
O kadar katı kâfirdi ki, Sevgili Peygamberimizi öldürmek için Mekke parlamentosundan çıkıp, Mekke sokaklarında gözü dönmüş halde dolaşırken, Müslüman olan kız kardeşini bile tokatlayan ve yerini öğrendikten sonra oraya koşan bu kafir, Sevgili Peygamberimizi görüp dinledikten sonra, kafirlik adından sıyrılmış mümin, Müslüman haline dönüvermiştir. Biz de ona olan sevgi ve saygımızdan, Hazreti Ömer (Radıyellahü anhü/Allah, ondan razı olsun) demeden adını söyleyemeyiz.

Clay, Muhammed Ali, Cat Stevens, Yusuf İslam, Roger Garaodi kâfirken Müslüman olduktan neden Muhammed Ali’nin ringlere çıkmasını engellediniz.

Yusuf İslam’ı yok saydınız?
Gâvurken 16 yıl Milletvekili, Senatör, Meclis Başkan Vekili yaptığınız düşünür Roger Garaody’nin, Müslüman olduktan sonra yazdığı kitapları yasakladığınız gibi ayrıca cezalandırdınız neden?
Vietnam’da bir buçuk milyon insan öldüren zalim kâfire ne diyecektik?
Japonya’da beş yüz bin insanı iki atom bombasıyla öldüren kişiye nasıl hitap edecektik. Bosna’dan Kırgızistan’a kadar olan topraklarda Müslüman-Hıristiyan ayrımı yapmadan milyonlarca insan öldürenlere ne ad verecektik?

Doğu Türkistan’ı, Tibet ve çevresindeki insanların topraklarını açık hava işkence hanesi haline getirenlere ne diyecektik.

Suriye’de, 20 bin TIR silahı yardım olarak teröristlere verene nasıl sevgi besleyecektik.
Berlin’de, Moskova’da, Washington’da, Brüksel’de, Paris’te, Londra’da kendisini geçindirebilmek için kendi namusunu satan kadın ve erkekleri bu hale getirenlere ne diyelim?

Yahudi düşmanlığını iliklerinde taşıyan Batı, İspanya’da bir tek Müslüman ve Yahudi bırakmazken, Müslümanları Kuzey Afrika’ya, Yahudileri İstanbul’a ve Selanik’e taşıyan Osmanlı’ydı. 1940-45 tarihleri arasında İkinci Cihan Harbi’nde 60 milyon insan öldürenlere ne diyecektik?
Müslümanların 1400 yıllık tarihinde Çin’den Viyana’ya kadar olan savaşlarında ölen insan sayısı dört yıl gâvurların öldürdüğü altmış milyona ulaşmaz.
Ve Yahudi öldürmeleri devam ediyor.

Kendi içlerinde kalan Yahudileri, Filistin’de yapmacık devlet kurarak, orada toplayıp, hem Müslüman öldürsün, hem kendileri ölsün diye destekleyen, arada bir arabuluculuk adı altında araya benzin sıkanlara ne ad verilir siz söyleyin.

Ve milyonlarca insanın öldürülmesine ağzını açmadığı gibi, kırk kadına tecavüzle kınanan ABD Başkanı Clinton’u kırk papazla temizleyen Papa’ya ne diyecektik?
Bazıları gibi, “Aaaa ne kadar medeniler, keşke biz de öyle katil, öyle ahlâksız olalım” mı deseydik?
Bir Batı hayranı, üniversite mezunu esnaftan birini dinlemiştim:
“Amerika dünyanın jandarmalığını yapıyor. Dünyanın yedi yüz yerinde üsleriyle dengeyi sağlıyor.
O olmasa milletler ve millet içinde kabileler birbirini yiyecekler.
Mesela Saddam, otuz yılda otuz bin muhalifini öldürdü.
Amerika geldi ipini çekiverdi” demişti.

Ben de ona, “Saddam, otuz yılda, otuz bin muhalifini öldürdü. Yerinde kalsaydı bir otuz yılda daha otuz bin adama zulmetseydi toplam altmış bin olurdu.

Amerika, Saddam’ı bahane ederek Irak’ta bir buçuk milyon Müslüman öldürdü, beş milyona yakın Müslüman sığınmacı olarak dünyaya dağıldılar.

Ayrıca o gâvur ABD, Saddam zalimini İran üzerine saldırttı, bütün Arap ülkelerinin paralarının kanalını Saddam tarafına çevirdi ve sekiz senede iki taraftan, iki milyona yakın Müslüman öldürttü, dört milyonun üzerinde sakat insan bıraktı.

Şu siz bu yazıyı okurken Doğu Türkistan’dan Kamboçya’ya kadar dünyanın nerelerinde insan öldürmeye ve öldürtmeye devam ediyorlar bilinmez.
Biz, Müslüman’ı gâvur etmeyi bırakalım, gâvura bakalım.
Şimdi biz, gâvura nasıl gâvur demeyip de, müttefik diyelim?