Önceki yazının en sonunda ne demiştik? “Özellikle iki yazarın o günkü yazılarına ek olarak Katar’daki Dünya Kupası ile ilgili yazdıkları dikkatimi çekti; gelecek yazımızda da o yazılanlar üzerinde duralım…” Önce Yeni Şafak’tan Yusuf Dinç’in yazdıklarına bakalım…

Dünya Kupası ve Avrupa köhnemişliği

“Evvelce Avrupa bana gerçekten cazip gelirdi. Anlamlıydı, etkileyiciydi, barışçıl görünüyordu. Her seyahatimde de benzer hissettim. Fakat ilk Asya ve Afrika seyahatlerimde bana bir şey olmuş olmalı. Seyahatler sırasında fark etmediğim bir şey. Sonrasındaki ilk Avrupa seyahatimde birdenbire tüm flaşlar çakmış, tüm jetonlar düşmüş gibi anladığım bir şey. Avrupa köhnemiş, ihtişamı sönmüş, anlamını yitirmiş, barışçıl hiçbir karakteri yokmuş meğer… Asya ve Afrika gençleşiyor, yenileniyor, sofistike, mistik, barışık, gerçekçi, kendisine çekiyor, özletiyor… Ve bir süredir kendimde taşıdığım bu mukayese hali artık kendisini hissettiriyor.

Elbette bir spor turnuvasıyla durumu delillendirmek mümkün değil, anlatması da kolay değil, görmek, tecrübe etmek gerekir. Fakat gene de Katar’daki Dünya Kupası çok çarpıcıydı. Kore, Japonya, Fas gerçekten bir şeylerin değiştiğini gösterdi sanırım. Avrupa adeta turnuvadan silindi. İçinde çeşitlilik barındıran -ki bundan memnunlar gibi de durmuyor- Hırvatistan ve Fransa tutunabildi ancak. İlerleyen yıllarda yüksek ihtimalle durum daha da değişecek ve spordan başka sahalarda da bu değişim kendisini gösterecek. Ben iş modellerinden, iş yapış biçimlerine hatta tekstildeki moda tercihlerine kadar büyük bir değişimden geçileceğine inanıyorum. Ve dahası dünyanın daha barışçıl bir yer haline geleceğini düşünüyorum.

Bunları biraz da iş dünyası Asya ve Afrika’daki merkezlere dikkatlerini versinler diye anlatıyorum. İş dünyası planlarını hep Batılı merkezler üzerine kurdu. Kurmaya da devam etsin. Ama artık çok yönlü düşünmek, Asya ve Afrika’yı da göz ardı etmemek lazım.”

https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusuf-dinc/yollar-tirlarla-dolu-2064882

Ahmet Taşgetiren’in Karar’da yazdıklarına bakalım…

20 yılda bir milli takım çıkaramamak / “Evet, şu anda Dünya Kupası’nın konuşulduğu zamanda milli takımımızı bir Alman yönetiyor. Milli takıma Avrupa’da top koşturan gençleri alıyoruz. Ama gene sonuç yok, gene sonuç yok. Avrupa takımlarında top koşturan oyunculara sahip Fas Milli Takımı dünya dördüncülüğünü kazandı. Nerede ise herkes, ‘Fas finali oynayabilir mi?’ diye sormaya başlamıştı. Fas’ın başardığını Türkiye niye başaramıyor? 2002’de Japonya’da Dünya Üçüncüsü olmuşuz. Bu, AK Parti’nin iktidara geldiği yıl aynı zamanda. Yıl 2022, Katar’da yokuz. 2002’deki birikim de mi ortadan kayboldu bu arada? Bu mesele tabii ki futbolun dünya çapında gördüğü ilgi ve böyle bir dünya kupasında temsil edilmenin ülkeye sağlayacağı prestij açısından çok önemli. Ama işin başka tarafı, sadece futbol veya bir başka spor dalında değil, ‘insana yatırım’ noktasında Milli Eğitim’in performansı açısından da önemli. Bu bir ‘özgül ağırlık’ meselesi. Sporda da öyle, bilim-teknolojide de, genel anlamda ‘değerleri kuşanmak’ ve ‘insanlık kalitesi’ noktasında da…

Zaman zaman en tepeden itiraf ediliyor; ‘Eğitimde, kültürde, sanatta başarılı olamadık’ sözleri Cumhurbaşkanı’na ait. Ben bunu ‘insana yatırımda başarılı olamadık’ diye anlıyorum. Gençlik alanı, aile alanı buna dâhil. Bilmiyorum Sayın Cumhurbaşkanı Katar’da Arjantin-Fransa arasındaki final maçını seyrederken, ‘Neden biz yokuz?’un sebepleri üzerinde düşünmüş müdür? Üniversite sınavlarında temel bilimlere eksi puanlı öğrencilerin alındığı yansıdı medyaya. Böyle bir öğrenci potansiyeli ile yarınlarda mesela temel bilimlerde bir sıçrama beklenebilir mi? Dünya ile yarışabilecek bir futbol takımı oluşturabilmek bile yıllarca bu ülke gençliğine emek vermekle ve onların içinde yıldızları seçmekle mümkün.

Dünya ile yarışmak ‘insan sermayesi’nin özgül ağırlığını tüm meydan okumalara karşı donatabilmekle mümkün. Nüfus var, ama nüfusu kitle olmaktan çıkarıp, her birinde yüksek bir özgül ağırlık oluşturmak, yüksek bir vizyonu gerektiriyor. Son zamanlarda herkes bir ‘vizyon’dan bahsediyor da, asıl soru, ‘İnsana yatırımın neresindeyiz?’ sorusu değil mi?”

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/20-yilda-bir-milli-takim-cikaramamak-1595020