Defalarca seyrettiğimiz halde, her seferinde müthiş etkilendiğimiz, Mustafa Akkad’ın muhteşem eserlerinden olan Libya’nın bağımsızlık, özgürlük destanı Ömer Muhtar filminde dehşet bir final sahnesi vardır…
İşgalci İtalyanlar, yakalayıp esir aldıkları Ömer Muhtar için idam kararı çıkartırlar. İdamın infazı esnasında, Ömer Muhtar’ı sehpaya çıkarırlar… Binlerce kişi, korku ve endişeyle dolu bakışlarla, huşu içinde bu sahneyi izlemektedir… İdam gerçekleşir…
Film boyunca Ömer Muhtar’ın dizinin dibinden ayrılmayan minik bir çocuk, idam sehpasında ebediyete intikal eden özgürlük timsali adamdan sehpanın dibine düşen gözlüğü eline alır… Yüzünde belli belirsiz bir çok duygunun izleri okunmaktadır… Gözlüğü inceler ve gözüne takar…
Bu sahneyi daha önce de bir konumuzda uygun şekilde kullanmıştık aslında. Nedir bu sahnenin önemi ve anlattığı şey? Bu sahne, “hayat ortaya konularak” gerçekleştirilmeye çalışılan ideallerin hiçbir zaman kaybolmayacağını, bugün olmasa bile daha sonraki nesillerin bu idealleri gerçekleştirmek için mücadele edeceğinin, kıvrak bir zekayla anlatılmasıdır…
İşgalci İtalyanlar, ülkesinin bağımsızlığı için her şeyiyle mücadele eden Ömer Muhtar’ı ortadan kaldırmış olabilirler, ama O’nun görmek için çabaladıkları değerler, bir sembol olarak minik çocuğa aktarılmıştır. Bunları niye yazıyoruz?
Bildiğiniz gibi 7 Ekim 2023 tarihinden beri Siyonist İsrail, Gazze’de 60 bini aşkın Filistinliyi şehit etti. Hamas, küresel eşkıya ABD’nin finanse ettiği Siyonist İsrail’in saldırılarına direniyor. Gazzeliler, kendilerine ait topraklarda özgür şekilde yaşayabilmek için ölümü bile göze almış durumdalar. Gazze Şeridi’nde her gün açlıktan, yetersiz beslenmeden ölümler meydana geliyor.
Gazzeliler, özgürlüklerini açlığı göze alarak ortaya koyuyorlar. İşte ideal budur… İşte özgürlük ideali budur. Gazzeliler, büyük bir vakar ile göklerden gelecek bombardımanlarla ölümü bekliyorlar. İşin tuhaf tarafı, küresel eşkıya ABD’nin Başkanı Donald Trump, Gazze’de yaşananları bir soykırım olarak kabul etmiyor. “Televizyonlardan izlediğim kadarıyla Gazze’de müthiş bir açlık var” diyor.
Kendisinin finanse ettiği bu orantısız savaşta insanların açlıktan öldüğünü utanmadan televizyondan izlediğini söylüyor. Bizler de her gün akşam kurduğumuz mükellef sofralarımızda Gazzelilerin açlıktan öldüğü haberlerini izlemekten başka bir şey yapmıyoruz. Uluslararası baskılara dayanamayan Gazze kasabı Neteyahu, sınır kapılarından sınırlı şekilde insani yardım girişine izin verdi ama bu okyanusta bir damla gibi kaldı.
Açlık, kıtlık, yokluk, sefalet içinde yaşayan Gazzelilerin üzerine paraşütle insani yardım bırakılıyor.
Ama bu yardımlar da Gazzelilerin açlığını ortadan kaldırmaktan çok uzak. Gazzeliler açlıkla, yoklukla, kıtlıkla, sefaletle imtihan ediliyorlar ama her birisi vakar içinde bu orantısız savaşın bitmesi, ateşkesin sağlanması için sabırla bekliyorlar.
Küresel eşkıya ABD’nin finanse ettiği savaşla Gazzelileri açlıkla, bombardımanlarla vahşi şekilde katleden Siyonist İsrail, bu toprakların gerçek sahiplerinin “özgürlük”, “bağımsızlık” ideallerini yok edemeyecek. Gazze kasabı Netenyahu, Gazze’yi tamamen işgal edecek yeni planları açıklıyor, bu konuda kabinesiyle görüşeceğini söylüyor.
Ama, bilmiyor ki, bu topraklarda kalacak son Gazzeliyi bile katletmeden insanların özgürlük ve bağımsızlık ideallerini elinden alamayacak. Kukla idareciler bulabilirsiniz, insanları sindirebilirsiniz, korkutabilirsiniz, kan ve gözyaşı imparatorluğu kurabilirsiniz… Peki, özgürlüğün kendisini öldürebilir misiniz?... Hürriyetin yuvalandığı kalpleri ne yapacaksınız?