Bahar, Anadolu’da yeşilin şöleni,
Yazın ortalarında kupkuru olan dağlar, baharda yemyeşil.
Yozgat-Kayseri arası pastoral tabloların eşliğinde giderken,
Yol tabelası “Emirci Sultan” yazmakta,
Ne kadar çok duymuştum Yozgatlı arkadaşlarımdan,
Yakın bir dostlarından bahseder gibi sevgiyle anlatmakta idiler,
Yolu uzatacağımızı bilsek de tabela bizi çağırmakta idi sanki.
Köyün içinde güzel bir camiye ekli türbesinde Emirci Sultan’ı bulduk.
Anadolu’ya gelen şeyh, Yesevi öğrencilerindendir.
Vilayetname’de geçen Emirci Sultan, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde de anılır.
Fakat onunla ilgili asıl bilgi 1972’de kendi zaviyesinden çıkar.
Bu bilgilere göre şeyhin asıl adı, Şerefüddin İsmâil b. Muhammed olup “Emirci Sultan” onun lakabıdır.
Bu belgelerden anlaşıldığına göre Emirci Sultan, o zamanki adıyla Dânişmendiye vilâyeti içinde bulunan şimdiki Yozgat bölgesinde yaşamış Yesevî tarikatına mensup bir Türkmen şeyhidir.
Köyün adı kendi ismini taşımamakta, “Osman Paşa” olarak anılmakta idi.
Bu durum, 1392 tarihli icâzetnâmeye göre amcasının oğlu Osman Paşa ile ilgilidir. Osman Paşa bir süre zâviyenin mütevelliliğini yürütmüş ve bu sebeple zâviye, halk arasında Osman Paşa Tekkesi olarak onun adıyla anılmıştır.
1392 tarihli icâzetnâmeden Emirci Sultan’ın büyük bir sûfî ailesinden geldiği anlaşılmaktadır. Aile fertlerinin isimleri önünde “Emîr” unvanı bulunduğuna bakılarak onun bir seyyid ailesine mensup olduğu söylenebilir.
Nitekim bazı belgeler, Emirci Sultan Zâviyesi şeyhlerinin Osmanlı Devleti zamanından Cumhuriyet’e kadar Bozok bölgesindeki bütün seyyidlerin kâimmakâmlığı görevini yürüttüklerini göstermektedir.
M. Âlî, Emirci Sultan’ın 1204’te bölgeye geldiğini, sonradan kendi adıyla anılacak olan, o zamanlar gayrimüslimlerle meskûn köye yerleşerek zâviyesini kurduğunu söyler. Menkıbeye göre Emirci Sultan bu köyü, şeyhi Ahmed Yesevî’nin tâlimatı üzerine seçmiş ve gösterdiği kerametlerle köy halkını Müslüman ederek kendine mürid yapmıştır.
Zaten cami bahçesindeki Hıristiyan kültürüne ait sütun başlıkları, köyün menşei hakkında gelenlere bilgi vermektedir.
Zâviye arşivinde bulunan vakfiyeler, şeyhin kurduğu zâviyeye otuz üç parça köyün vakfedildiğini göstermektedir ki bu vakıflar Cumhuriyet’e kadar sürmüştür.
Anadolu’nun İslâmlaşmasında katkısı bulunan en eski şeyh sülâlelerinden birine ait zâviyelerden olan Emirci Sultan Zâviyesi, bölgenin iskânında önemli bir rol oynamıştır.
XIX. yüzyılda Kayseri istikametine giden bazı Avrupalı seyyahlar bu zâviyede konaklamışlardır.
Emirci Sultan’ın mezar kitâbesindeki 1240 tarihi Babaî isyanının tarihine uymaktadır. Öte yandan Elvan Çelebi, Babaîler’in Emirci Sultan Zâviyesi’nin bulunduğu “Ziyaret” mevkiinde Selçuklu kuvvetleriyle yaptıkları bir muharebeden bahsetmektedir. Bütün bunlar Emirci Sultan’ın bu muharebede öldürülmüş olabileceği ihtimalini akla getirmektedir.
Emirci Sultan Zâviyesi, Bektaşîliğin teşekkülüyle birlikte bu tarikatın Orta Anadolu’daki belli başlı merkezlerinden biri haline gelmiş ve bu kimliğini 1826’da Bektaşîliğin ilgasına kadar korumuştur. Bu tarihten sonra Nakşibendîliğin hâkimiyetine geçen zâviye 1925 yılına kadar varlığını devam ettirmiş, daha sonra da yıkılmıştır.
Emirci Sultan’ın türbesi bölge halkı için önemli bir ziyaretgâh olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
O kadar ki bugün Anadolu halkı, aziz hatırasını hürmetle andıkları Yesevi öğrencisi şeyhi ziyaret ederek; onun yaptığı hizmetleri, gelecek nesillere minnetle anlatmaktadırlar.
Geniş bilgi için bknz, Ahmet Yaşar Ocak, “Emirci Sultan” TDV İslam Ansiklopedisi, C.11 s.153-155,1995.