Beklemekle geçiyor ömrümüz. Neyi niye beklediğimiz ne

kadar bildiğimizi bilmiyorum. Fuayede niyetine AVM lerde beklerken, patlamış

mısır yerine ihtiyaç fazlası alışverişlerimizi yaparken, afişine aşina

olduğumuz yeni bir filmi izlemek üzere hazırlanıyoruz. Hep aynı adamların

başrolü oynadığı filmlerden sıkılmak hiç aklımıza gelmiyor. Akıl mı bıraktılar!

Sizde haklısınız. Ne diyeyim

Huzurlu bir gelecek beklemek çok lüks artık. Parayla

yaptığımızı sandığımız alışverişlerimizi aslında hayatımız ve zamanımızla

yaptığımızı anlayabilsek ışık yanacak gibi. Ev sahibi olmak için on yıl, araba

sahibi olmak için üç yıl, tatile gidebilmek için on sekiz ay siliniyor

ömrümüzden. Şaşırmayın hemen. Hadi canım demeyin. Yoksa siz parayla

yaptığınızı mı düşünüyordunuz tüm bunları Borcun bitmesini bekliyor artık

insanlar. Uzaktan akrabalar gelemiyor artık. Onlar da tatil ile tanıştılar.

Bayramlarda el öpsün diye beklediğimiz evlatlar çalmıyor artık kapılarımızı.

Programlandılar. Onlara gelecek kurmak adına küçükken ihtiyaç duydukları

sevgiyi çalmıştık onlardan. Sonradan öğrenilmesi mümkün değildi. Kreşte de

öğretemezlerdi. Şefkatle tanışmayınca tanışması gereken yaşta çocuklar,

vicdan onlar için bir kız isminden öteye geçemedi. Biz de kendimize söylemeye

başladığımız yalanlara inanmayı seçtik. Kendi derdimizi büyütüp arkasına

saklanınca oldu ne olduysa. Dünya ile irtibatımız koptu. Kendi dünyamızı

savunmak için gayrısının üzerini çiziverdik. İçimizde bir sıkıntı vardı azıcık.

Yeni bir borca girerek boğduk o sesi de! Sorumluluklarımızın kitapların

tasarrufuna ötelenmesini böyle sağladık. Neyin doğru olduğunu bilmek konusunda

kimse elimize su dökemez. Doğru kararlar vereceğimiz manasına gelmiyor maalesef

bilmek. İşte sorunun en büyüğü burada merhabalıyor bizi.

Ölmeyecekmişiz gibi yaşamaya başladık farkında mısınız

Elimizde tuttuklarımızı hep bizim olacak zannediyoruz. Bütün felsefemiz

elimizdekini muhafaza etmek üzere kurulmuş durumda. Bunun için kimin canının

yanacağının önemi yok! Toplumdan bireye dönüverdik. Mahalleden siteye geçerken

oldu en çok kaybımız. Sokağımızdan haberimiz olurdu eskiden. Şimdi evimizin

sınırlarını muhafazayla yetiniyoruz. Kapı komşumuzun kim olduğunu öğrenemeden

geçiyor ömür. İhtiyaç duymuyoruz artık komşuya. Zaten evlerimizi de komşusuna

göre değil kredisine göre seçiyoruz!

Kendimizi sıkıştırdığımız evlerimizde bilinçlerimizde

nasibini alıyor bu daralmadan. Ülke meselesi misakı milli sınırları içinde

makbul sayılıyor. Her şey kendi güvenliğimiz için. Bunun için komşumuza evi

yansa da önemi yok. Ateşin sıçrama ihtimali var ama felaket tellallığı yapmanın

alemi yok. Henüz sıçramadı. O zaman problem yok.

Adının önüne büyük ve gelişmiş koyan ülkelere

hayranlıklar büyüttüğümüz şu zamanda onların edindikleri bu sıfatların

altyapısını merak etmeye ne gerek var canım. Medeniyet kelimesini her nerede

görürseniz bilin ki temelini biz atmışızdır. Lağımda yaşayıp, temizlenmek

aklına gelmediği için parfümü icad eden çürümüş beyinli insanların, başka

insanların kanıyla beslendiğini bilmeden atacağımız her adım bizi yanlışa

sürükler. Sömürü düzeni bir ülkeyi ne büyük yapabilir, ne de gelişmiş !

Rüzgâr eken fırtına biçer. Hiçbir can için çıktığında oh olsun cu olamayız

elbet. Fakat dostumuzu düşmanımız seçerken, kiminle yürüdüğümüzü anlamak için

sağımıza solumuza bakarken ihtiyatlı, evrensel ve vicdanı kararları

önemsemeliyiz. En can alıcı karar anında aklımıza yeni rezidansımızın

kredisinin ödemesi gelirse eyvah eyvah

Mevzuları değerlendirirken bölünüyoruz. Bazen

küçültüyoruz hadiseyi. Fransa da olanları konuşuyor herkes. Kendi derdimizden

fırsat buldukça biz de konuşuyoruz aramızda. Hümanizm kokuyor bazı cümleler.

Oh olsun cu olmadık hiçbir zaman. Ben bu olayda kusura bakmayın ama Fransa yı

suçluyorum. Başka coğrafyalarda yaktığı ateşin gün gelip kendisine

sıçrayacağını hesap etmediyse vatandaşlarına en büyük ihaneti yapmış demektir.

Yeni işgalleri için vatandaşının kanıyla pazarlık yapanlar en aşağılıktır benim

gözümde. Ölenler masumdur. Fransa değil! Sapla samanı birbirine karıştırmamakta

fayda var. Amentüsü her daim haçlı kafası olmuş toplulukların vicdan terazisine

çıkmayı önce hak etmesi gerekir. Müslüman mültecilere bile tahammülü

olmayanlar, Libya ya demokrasi götürdüğünde zafer naralarıyla acı çeken

insanların feryatlarını bastıranlar, dine hakaret etmeyi eğlence saymışların

ölümünün ardından kan banyosu müdavimlerinin yaptıkları yürüyüşle yolları

aşındırmaya çalışanlar Ne olacak sanıyordunuz Vatandaşınızın hedef

olabileceğini hiç düşünmediniz mi Her aksiyonun bir reaksiyonu vardır. Ben

uydurmadım bu kaideyi. Filler tepişirken çimlerin ezildiğini de! Ne yani, ben

sadece çimene üzülmeliyim öyle mi Fillerin tepişmesi konunun dışında kalsın.

Ama çimenler diyeyim değil mi Kusura bakmayın. Ben olayları tek taraftan

görmeye programladıklarınızdan değilim. Her gün bahsi geçen rakamdan daha fazla

kan dökülüyor dünyada. Fransa da dökülen kan, diğerlerinden daha kutsal değil!