75 yılı aşkındır devam eden İsrail işgali ve zulmü karşısında hala şaşırıyor ve ne yapacağımızı bilemiyorsak bunun en önemli sebeplerinden biri “empati” kuramıyor olmamız. Canlı yayında olanları film gibi izliyor olmamızın da etkisi var tabi. İnsan bu, alışır. Acıya da, ölüme de, susmaya da alışır.

Empati yapabilmek için durumu izah eden kelimelere aynı anlamı yüklüyor olmanız lazım. “Çaresizlik” deyince bizim anladığımızla Filistinli bir kardeşimizin anladığı şeyin aynı olduğunu düşünmüyorum. Biz de nadir de olsa maddi imkansızlık yüzünden çaresiz kalıp kendi hayatına kıyan insanlara üzülüyoruz ya. Çaresizlik çıtamızın en üstünde geçinememek var. Peki, Filistin’de çaresizlik deyince ne anlaşılır acaba? Her gün eve dönememe ihtimali ile helalleşmek ne demek bilir misiniz? Eviniz başınıza yıkıldı mı hiç? Etrafınızı duvarlarla ördüler mi? Suyunuzu, elektriğinizi kestiler mi? Yaşamak değil de sadece hayatta kalmanıza izin verildi mi? Evlatlarınızı aynı mezara kendi imkanlarınızla gömmek zorunda kaldınız mı? Şimdi tekrar sorayım; çaresizlik deyince ne anlıyorsunuz?

Siz de haklısınız. Empati kurmamız mümkün değil. Çünkü bizim hayattan alacağımız var. Filistin’deki Müslümanların ise sadece Allah’a borçları var. Canları ile ödedikleri bir borç. Pişmanlık yok, tereddüt yok. Bizim düşünecek çok meşgalemiz var. Çok uzun planlar yapıyoruz. Çocuklar büyüyecek, evlenecek, emekli olacağız, bir ev alacağız, borca gireceğiz. Tüm bunları yaparken Filistin’de olanları anladığımızı söyleyeceğiz öyle mi? Güldürmeyin insanı.

Empati kuramadığımız ama bir vicdanımız olduğunu varsaydığımız için bir mücadele veriyoruz kendimizce. Sosyal medya paylaşımları amel defterinde ne kadar yer tutar bilmiyorum. Boykot meselesini sonuna kadar destekliyorum. Fakat ben kendimi bildim bileli alışverişlerime dikkat etmeye çalışıyorum. Eğer sizin aklınıza boykot etmek bugünlerde geldiyse geç değil ama kendinizi çek etmeniz gerekebilir.

Sokak olaylarını hep sevmişimdir. Yumruk sıkmak, diş sıkmak, slogan atmak sosyal medya kalabalığı yapmaktan daha anlamlı gelmiştir bana. Zalim idareciler baştayken varlığımızı ve tepkimizi verebileceğimiz tek yolla, sokakta verebiliriz. İşin başında oy kullanırken bu günleri de hesap etmek lazım. Çünkü halk, diplomasinin direk bir parçası değildir. Diplomasi yapabilecek yetenek ve cesaretteki insanları seçme görevi verilmiştir ona. Eğer ortada devlet düzeyinde bir hareket yoksa seçtiklerimizi neden seçtiğimiz ile alakalı bir muhasebe yapmak gerekir.

Bir yanlış gördüğünde eliyle düzeltecek olan devlettir! Var mı bir düzelme… Peki…

Diliyle düzeltecek olan ulemadır! Hocalar cephesinde durumlar nasıl… Peki…

Buğzetmek halka biçilmiştir. Halklar sadece sokağa çıkarak göstermez tepkisini. Harekete geçmeyen iktidarlarını da darlarlar. Sokaklara çıktığımızda İsrail aleyhine, Filistin lehine pankartlar taşıyoruz ya. Bir tane de bizi yönetenler için pankart yazmak lazım.

“Sandıkta görüşürüz!”

Vicdanlı olduğunuzu söylüyor, Gazze’de olanlara üzülüyor ve bu işgal ve katliamın bitmesini gerçekten arzu ediyorsanız, ama iş dönüp dolaşıp görevini yapmayan ama sizin de sevdiğiniz adamlara geldiğinde konuşmayı unutuyorsanız kusura bakmayın ama samimiyetiniz ile alakalı ciddi şüphelerim olduğunu söylerim.

“Bir bildikleri vardır” diyemediğiniz kıyıda buluşabilirsek bir gün, çözüm için bir adım atmışız demektir.

Bu yüzden yaşadığımız bu çağda; halkı Müslüman ve vicdanlı ama yöneticilerinden harekete geçmesini isteyecek cesaretini kaybetmiş 57 ülkeden oluşan bir kuru kalabalığız maalesef!

Oysa fetihlerin temelinde toplanmak vardır. Sadece ordu toplanmaz fetih için. Mekke’nin Fethi’ne bakın. Ne olmuştu orada? Bir mazlum olacak. Bu örnekte Huzaa kabilesinden şair bir sahabeydi bu. Gelip derdini anlatacağı bir otorite olacak. Peygamberimiz di (S.A.V.) bu da. Sonra ne yaptı otorite. Temelde iki prensiple davet etti insanları toplanma alanına. Allah’a ve ahiret gününe iman edenler Medine’de toplansın! Bütün farklılıklarımızı bir kenara bırakıp temel prensipler uyarınca bir araya geldiğinizde ne olacak biliyor musunuz? Sadece yürümek kalacak. Silahsız, yalın ayak sadece ayaklarınızı vurarak yürüdüğünüzde değişecek dünya.

Çözümü Batı’dan beklemekten vazgeçmeniz gerekecek işin başında. Çünkü Filistin, Müslümanların meselesidir. İsrail’in yargılanacağı mahkeme Lahey’de kurulmayacak! Bunu bilin…

“Uzun emel kalbi öldürür” diye bir söz duymuştum. Ev almak için kredi çektiğimizde yahut emeklilik planı yaptığımız anda öldürdük kalbimizi. Gömmeyi unutmuşuz sadece…

Eğer hala var olduğunu iddia ediyorsanız; kalbinizin sahibine emanet olun efendim…