Türk televizyonlarındaki “eğlence formatlı” programcılık anlayışının, toplumumuzu taşımaya çalıştığı “ahlak bataklığı”nın hangi noktaya uzanabileceğini ekranlardaki pespaye programları seyrederek çok iyi analiz ve idrak ediyoruz.

“İffeti değil şehveti başrole” koyan bir anlayışla hareket eden diziler, maneviyatımızı, ahlak iklimimizi kirlilikle bezeyen programlar öylesine had bilmez bir boyuta ulaştı ki, artık bu işin bu noktaya gelmesine göz yuman yetkililerin başlarını kumdan çıkarma vaktinin geldiğini bas bas bağırmak zorunda kaldık. Bundan aylar önce ATV ekranlarında yayınlanan Esra Erol’da programında bir damadın kayınvalidesiyle yaşadığı kirli ilişki milyonların gözünün önünde ekranlara getirilmişti. Üstelik televizyonlara nizamat vermesi ve ceza vermesi için kurulan RTÜK bu pespayelik karşısında parmağını bile kıpırdatmamıştı. Bugünlerde öğleden önce ve öğleden sonraki kadın kuşaklarında hala aile içi ilişkilerin faş edildiği konular gözümüzün gözümüzün içine sokulmaya çalışılıyor.

Kötülüklerin içselleştirilmesi, gayri meşru ilişkilerin yumuşatılması noktasında birbirleriyle yarışan televizyon kanallarının rezillikleri ve pespayelikleri hangi noktaya taşıyabileceği konusunda inanın hiçbir öngörüde bulanımıyoruz. Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’inde habibine, “Sen ne güzel ahlak üzerinesin” buyuruyor. İki cihan serveri Hz. Muhammed (sav) Efendimiz de, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyuruyor.

Toplumları yok eden, bitiren, çökerten unsur siyasi mülahazalar değildir, ekonomik çöküntüler, iflaslar değildir.

Toplumları çökerten, bitiren ve yerle yeksan olmasını sağlayan ana unsur, o toplumun ahlaken çökmesi, maneviyatının bitmesi, kültürel değerler formlarının yok olmasıdır. Eğer çürüme başladıysa, o toplumu geriye döndürebilmenin hiçbir formülü yoktur. Aile kurumu bir toplumun temelidir, ana eksenidir.

Eğer aile kurumunu koruyamazsanız, aileye gerekli önemi veremezseniz, toplumun diğer unsurları da birer birer ortadan kalkmaya başlar. Evlilik kurumu da, temiz ve nezih bir aile kurumunun kurulması için en güzel ve en doğru yöntemi oluşturur. Evlilik kurumuna gerekli önemi vermezseniz, çarpık çurpuk ilişkilerle bu kurumu zedelemeye çalışırsanız, toplumun temeline dinamit koymuş olursunuz.

Bugün Avrupa ülkelerinde ve özellikle Hollywood kültürünü bağrımıza bir hançer gibi saplamaya çalışan Amerika’da aile kurumunun yok olması dolayısıyla çok sancılı bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır.

Gayri meşru ilişkiler, gayri meşru anlayışlar, zina ve nesepsiz bir toplum yapısı, Avrupa’nın önleyemediği bir ifsad olarak dikkat çekmektedir.

Rotasını ve hayalini Avrupa Birliği’ne üye olmak ayarlayan hükümet de, tüm değerler ve kültürel yapısını da AB’nin müktesabatına ayarlayabilmek için her türlü yasal değişiklikleri yaparak, Türk toplumunun manevi donanımını, İslam’dan gelen ahlak anlayışını ortadan kaldırabilmek için var gücüyle uğraşmaktadır.

İlk adım olarak “Zinanın serbest bırakılması” zihinlerimize yedirildi. Daha sonra süreç içinde yukarıda ifade ettiğimiz rezilliklerin önünün açılması için türlü entrikalara da fırsat tanınmış oldu. Bugün toplumumuzda “nesepsiz” evlad kavramı bu hükümetle literatümüze girmiş oldu. Zinanın serbest bırakılması meselesini AB’ye uyum süreci olarak değerlendirenler, yarın bir gün daha büyük rezillikleri de bu hayalin potasında eriterek bizlere yedirmeye kalkışırlarsa hiç şaşırmayın.

Şimdilik, ifsad merkezi olan televizyonlar aracılığıyla bu pislikler ve kepazelikler bir gergef gibi zihnimize işlenmeye çalışılıyor. Bir sonraki aşama ise işin kanunlaştırılması. Öyle değil mi?

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!