Müslümanlar tuzaklardan kurtulamıyorlar. Her yanı

kuşanmış, tam bir kapanın içinde olmalarına karşın bir çıkış yolu aramıyorlar.

Müslümanlar geçmişten ve ya yaşananlardan ders almıyorlar. Aslında oyunlar üç

aşağı beş yukarı aynı. Tam bir sarmalın içindedirler.

Oynanan oyunlarda benzerlikler var. Üzerinde biraz

düşünülse biraz kafa yorulsa oyunun ne olduğu anlaşılacak. Fakat duygusallık

ağır bastığından soğukkanlı olunamıyor.

Servisler iş başında. Müslümanları birbirine

düşürüyorlar. Tetikte hazır bekleyenler var. Onlar bir yandan sevinç

duyarlarken bir yandan da fırsat kolluyorlar, oluşacak boşluğu doldurmaya

bakıyorlar.

Müslümanlar gerilimli olduklarından taraf oluyorlar olay

ve durumlara gözü kara atılıyorlar. Sonuçlarının ne olacağını kestiremedikleri

için bu tam bir fanatizme dönüşüyor tutumları. Aşırılıklar her zaman için zarar

veriyor.

Coğrafyamızda Müslümanlar bütünleşme yerine ayrışmayı

tercih ediyorlar. Aslında küçük nedenlerden oluşuyor bütün bunlar. Biraz

sağlıklı düşünülebilse bu kadar büyük uçurumlar oluşmayacak. Ne ki tuzaklar çok

etkili. Bundan kurtulmanın yollarını da aramıyorlar. Bir arayış içinde

olamıyorlar.

Geçmiş zamanda medya alanı sınırlıydı. Önceleri gazete,

sonraları radyo ve televizyon hayata girdi. Ardından da hayatın hemen bütün alanlarına

cep telefonları, bilgisayarlar, ipodlar girdi. Her insanın elinde, cebinde

evinde odasında bu araçlar bulunuyor. Böyle olunca anında bir bilgilendirme ağı

altında oluyorlar. Bilgilendirmeden çok bir propaganda mağması altındadırlar.

Bunun sınırları yok. Her an ve durumda, doğru ya da yanlış, gerçek ya da

yanıltıcı veya yalan hemen hemen ne kadar olumsuzluk varsa hayata giriyor. Bu

alanlarda sınırlama olmadığından yayılan haberlerin ne kadar doğru ya da yanlış

olmadığı anlaşılamıyor. İnsanlar taraf olduklarından iletilenlerin üzerine gözü

kara atılıyorlar ve bunu yayıyorlar. Büyük oyunun küçük figüranlarına

dönüşüyorlar. Merhum Erbakan Hoca, toplantılarda, gerek dedikodu ve gerekse bu

tür haber taşıyıcılarına sert tepki veriyordu. Zehir kovası taşıyıcılığı

yapmayın! uyarısında bulunuyordu. Bu, özellikle çok esnek bir düzlemde bulunan

parti tabanları için önemli ve geçerli. Çünkü onlar daha çok siyasanın etkin

propagandası altındadırlar. Liderlere aşırı bağımlılık bir futbol takımı

taraftarlığındaki fanatizm gibi oluyor.

Müslümanlar duyarlıdırlar, öyle de olmalıdırlar. Hz. Ebû

Bekir halife seçilince verdiği hutbede Müslümanları uyarıyor, onlara yol

gösteriyor. Eğer doğru işler yapıyorsam bana destek olun. Eğer bir yanlışımı

görürseniz beni kılıçlarınızla düzeltin. Bu önemli bir göstergedir Müslümanlar

için. Bugünün Müslümanları, liderleri, önde gelenleri sahih insanlar tarafından

düzeltilmeyi, yanlışlarının görülmesinin sağlanmasını asla istemiyorlar.

Liderlik veya önderlik forslarının bozulmasını, başkaları tarafından yıpranıyor

gibi görülmesini asla istemiyorlar. Kılıçla düzeltilmeyi bırakın sözle

uyarılmayı bile göze alamıyorlar.

Lider, önder, başkan gibi önde olanların tutumu böyle

olunca tabandakiler onlardan geri kalmıyorlar. Onlar bütün silâhlarını

kuşanıyor gözü kara meydanlara atılıyorlar. Müslümanlar bu savaş alanında kendi

aralarında çok büyük kayıplar veriyorlar. Güç yitiriyorlar. Bir araya gelmenin

kapılarını tamamen kapatıyorlar. Bir daha birbirlerinin gözlerinin içine

bakamayacak kadar nefret kuşanıyorlar.

Müslümanlar en zor durumlarda bile esnek olmayı

bilmelidirler. Tatlı bir söz, güzel bir bakış, iyi bir davranış kötülükleri

ortadan kaldırır. Birbirine güven duyma niyeti olumsuzlukları giderir. Yeter ki

iyi niyetli adımlar atılsın. Sert ve soğuk duruşlar her zaman için zarar verir.

Tebliğ, insanı kazanma hoşgörü, yumuşaklık, adalet, sevgi ve güzel

yaklaşımlarla olur. Ancak bu yöntemle başarıya ulaşılır.