Bu hisar Doğanhisar
Geçen hafta yazmıştık düşen Hisarlarımızı. "Bir bir düşüyor mu Hisarlar"ımız diyerek... Üzülenler olmuştur. Bu hafta yazdığımız Hisar belki sevindirir sizi. Konyadan bir Hisar bu. Doğanhisar..
"Gez Dünyayı gör Konyayı
Devrimden sonra, yani 27 Mayıstan sonra Konyanın Doğanhisar ilçesinde arapça öğretim yapan 47 mahalle okulu tesbit edilmiş ve bunlar derhal kapatılmış. Bu okullarda, 8-15 yaşları arasında 800 öğrenci bulunmaktaymış. Köylüler, köylerdeki devrim öğretmenlerini taşa tutmuşlar.
Bunlar salt bir ilçede olup bitenler. Ya bir de öteki ilçeler yoklansa
27 Mayıstan sonra bir ilçede 47 mahalle mektebi bulunursa, ya 27 Mayıstan önce kaç tane vardı, kimbilir "
47 mahalle mektebi... 7 mahallesi olmayan bir ilçede...
Vay ki vay!
800 öğrenci mahalle mekteplerinde okuyadursunlar, şimdi hemen Doğanhisarın köylerine bağlanıyoruz.
Köylüler, köylerindeki devrim öğretmenlerini taşa tutmuşlar! Neden İş, güç yokluğundan mı
Devrim öğretmeni ne demek Maarif öğretmenlerinden farkları ne
Jandarma kayıtlarından, mahkeme zabıtlarından mı çıkarılmış bu haber Öğretmenler mi anlatmış kendilerini tutan taşları
Koş vatandaş koş. Akşam pazarı! Salt bir ilçede olup bitenler bunlar! Yetiş sen de ye!
Ya öteki ilçeler, ah öteki ilçeler...
Ama Doğanhisardan sıra gelmiyor!
Doğanhisar bir Numara!
Mart 1961 yılında bir CHP yayın organında (Akbaba) yazılan ve bizim de yukarıya aldığımız Doanhisarı anlatan bu habere bir "cip" taktık, takip için peşine takıldık ve Ağustos 1962de Amasyaya ulaştık. (Yine adı geçen CHP yayın organı)
"Amasya Valisi Fethi Tansuk, bakmış ki, kendi ilinin dört yüz köyünde de Arapça öğretim almış yürümüş... Bu irticanın bir de sahte adı var: Din dersi!
Valiyi tanımıyoruz. Ama, insanın işi, aynasıdır. Onun tutumundan da aydın yüzü besbelli: Atatürkçü, devrimci, uyanık bir idare adamı...
Hemen bir genelge yayınlayarak, harf inkilabına aykırı çalışmalara göz yummayacağını, gericileri, yakalarından tutup adalete teslim edeceğini bildiriyor!
E, vali vazifesini yapar da milletvekili durur mu ..
O da soluğu postahanede alıyor ve biri Başbakana, biri İçişleri Bakanına: "Türk çocuklarına din dersi verilmesine mani olunuyor" diye çekiyor telgrafı!"
İlçe bulamadık, köy verelim. Hem de 400 tane.
Kızlar Arabistana gitsinler diyen Demirelin kulakları çınlasın, dudakları uçuklasın. Arabistan Amasyaya gelmiş.
Aydın yüzlü, devrimci, Atatürkçü, uyanık ve vazifesini yapan valiyi biz de kutlayalım; hukuktan, mahkemeden bahsettiği için...
"Gericileri yakalarından tutup, adalete teslim edeceğim!"
Yakalayıcı vali, hem de yakalardan tutup yakalayıcı vali.. (Valilik vazife ve sorumlulukları kanunu, madde 1; aynen böyle (mi) tarif eder bir valiyi )
Vazife aşkıyla 400 köyü basadursun vali, Amasya postanesinde biri var. Telgraflar çeken biri... Başbakana, İçişleri Bakanına...
"Türk çocuklarına din dersi verilmesine mani olunuyor" diye yazdırıyor telgrafın tellerine.
Kim bu adam
Hedefini bulmuş ve oturmuş 27 Mayısın üzerinden ancak 2 yıl geçmişken...
28 Şubatı şanla şerefle Amasyada henüz başlatmışken bir vali...
Kim bu adam
Gerici diye yaftalanmaya hazır sağcı partilerden birine mi mensuptur Lakin onlar bu kadar cesur olamazlar. Postahane önünden geçtiklerini gören yok zira...
Cevap ver ey Amasya, kimdir bu adam
Bir CHP milletvekili...
Duyan şaşırıyor, sen de şaşır ey Kılıçdaroğlu...
Adını yazmıyorlar, bir milletvekili diyorlar. Fakat adını Amasyalılar biliyorlardır mutlaka. Ve o adı Kılıçdaroğluna da söyleyeceklerdir. CHPnin öyle milletvekillerine ihtiyacı şimdi daha fazladir zira.
Bir Konya televizyonu izlerken Doğanhisarlılar konuşuyordu, gördüm. Doğanhisarın kitabı çıkacak, diyorlardı. Belgesi, bilgisi olanlar bize ulaştırsınlar, diyorlardı. Duydum. Bilmem dikkatlerini çeker mi bu anlattıklarım.
Bahçelerde koruk binaenaleyh
Hüsamettinciğim Doruk
Meclisin darbeleri ve ihtilalleri araştıran Komisyonuna bildiklerini anlatmaya gelmemiş Hüsamettin Cindoruk.
Meclis başkanlığı yapmış biri, neden gelmiyor Meclis komisyonunun karşısına...
Karşı sorulardan mı korkuyor
Müvekkiliniz (Hasan Polatkan) Yassıadada asılırken, yanında değildiniz ama, o davalardaki avukatlığınızı kullanarak ünlü oldunuz, milletvekili oldunuz, Meclis Başkanı oldunuz. Bütün bu olmalarınızı sağlayan 27 Mayısa borçlu olduğunuzu düşünüyor musunuz
Şemsiyeli bir parti kurmuştunuz 28 Şubatta. O şemsiye, transfer yıldızı arkadaşlarınızı neden koruyacaktı. Ya da neyi saklamak istiyordunuz şemsiyeyi siper ederek Bavullarla paralar filan yani...
Siz nizamiyenin neresinde duruyordunuz Eyüpte törenle giydiğiniz o çizmeler nerede Bir daha ne zaman giyeceksiniz
"Ben mason olmadığım halde Meclis başkanı oldum." Demiştiniz. Sonra ne oldunuz, nasıl oldunuz
Bu ülkede çok soru vardır sayın Cindoruka sorulacak.
Dileriz birgün Meclis komisyonunda cevaplamaktan kaçtığı o sorulara Silivri kırsalında filan şemsiye tutar.
Demirelin mektubu, kim yazdı, kim okudu!
28 Şubat gündemde
Demirelin savunma mekanizması kalemşörler tetikte. Fırında çoktan hazır mektuplar.
"Demirel 28 Şubat öncesi 40 mektup yazmış Erbakana."
Nizamiyelerde dolaşıp dururken mi diyeceği geliyor insanın. Zamanı nasıl bulmuş
Selefi bilgisayar oyuncusu idi. Gazetecileri yanına çağırıp, bilgisayarda neler yapabildiğini göstermekten büyük zevk alırdı.
Demirel ise mektupcu imiş.
Devletin mektuptan başka iletişim/haberleşme aracı yok mu imiş
Bir başbakanla, bir Cumhurbaşkanı Ankarada bir mektup mesafesinde mi oturuyorlardı
Telefonu bir kaldırsa karşısına yirmi tane devlet başkanı çıktığından mı başbakan Erbakanla telefonla dahi konuşamamış
Demirel, askerlerle görüşmekten fırsat bulamamış mı, ülkenin başbakanı ile görüşmeye Ki mektup yazdırmış durmadan...
Demirelin yazdırdığı söylenen o mektupların katipleri de açıklanmalıdır. Neyin karşılığında yazıldı o mektuplar, öğrenmek bu ülke insanlarının hakkıdır.
Cumhurbaşkanının başbakana mektup yazması bir devlet geleneği midir, yoksa Meclis Başkanı birinci seçilen partiden olur geleneğini yıkan Demirelin koymak istediği bir gelenek midir
Mektuplara kaç kuruşluk pul yapıştırılmıştır. Damgalı zarfları nerede korunmaktadır Bu sorulara da cevap hazırlamalı Demirel savunucuları. Hatırlatalım dedik.
Mahşerin 5 atlısı korkuyor en kanatlısı
Suriye ile sınırlarımızda yaptığımız top mermisi alışverişlerinden daha çok dikkat çekmekte, Meclis komisyonunun 28 Şubatcıları konuşturmaya almaları.
Ne çektiğini, neler çektiğini ve kimlerden çektiğimi unutur mu bu ülkenin insanları. Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları...
"Bize 5li çete diyorlar. Ne yaptık ki " demiş çeteden biri. Yapmadıklarınızı anlatın öyleyse, deseydi komisyondan biri, susup kalacaklardı. Yapmak istediklerini hep yaptılar, kimse engellemedi onları.
"Refahyol hükümeti, yapılmaması gereken neyi yaptı "
Bu soruyu yöneltmiş komisyondaki bir milletvekili, TOBB başkanı Fuat Mirasa.
Soru da bir yanlışlık mı var, yoksa bu ülkenin bir gerçeği midir, 5li çetenin her zaman haklı olduklarını kabule mecbur olmak. (Komisyondan o soruyu soran milletvekiline bunu sormak hakkımızdır.)
Bir hükümetin ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini bilmek TOBB başkanına mı düşer TOBB başkanı kimdir, kendini ne sanmaktadır. Onun görevi hükumetin her icraatını yakından takip ederek not vermek midir
"Sincanda Kudüs gecesi ve Başakanlıktaki tarikat iftarı..." cevabını vermiş muhatap 5linin Mirascısı...
Diğer ilçelerde başka geceler düzenleyenler izin mi almışlar TOBB başkanından. Yahut onları da takip etmiş ve beğenmiş mi
Sincanda Kudüs gecesi düzenlemeyi hangi gerekçe ile ve hangi kanun yasağına dayanarak karşı çıkıyor TOBBnin hukukla belirlenmiş görevleri arasında ilçelerin gecelerini takib altına almak da mı var Yoksa TOBB hukukcuları mı akıl verdiler başkanlarına
"Başbakanlıktaki tarikat iftarı..."
Başbakanlıkta ne olabileceğine, kimlerin ne yiyebileceğine karar vermeye, siz mi yetkilisiniz Başında bulunduğunuz TOBBnin bütün işlerini gördünüz de bir Başbakanlıkı gözlemek işiniz mi kalmıştı
Bu soruları neden sormuyor komisyon üyeleri
28 Şubatcı kim varsa gerekçeleri bunlar: Kudüs gecesi, Başbakanlıkda yemek.
Üniversitede ikna odaları kurduran Alemdaroğluda bunları sayıyor, sendika ağaları da bunları sayıyor.
Komisyona ifade veren 5liden bir diğeri, TİSK Başkanı da bakın ne demiş
O ünlü yemekten, Başbakanlıktaki o iftar yemeğinden endişe duyduk, demiş.
TOBB başkanı korku duyuyor, TİSK Başkanı endişe duyuyor..
Milletin ne dediğini duyan yok!
Korku ve endişeleri gidermenin yolu bir psikiyatra gitmek midir, yoksa 28 Şubat düzenlemek midir
Neden sormadı bir komisyon üyesi doktora gidip gitmediklerini, bir raporlarının olup olmadığını...
28 Şubat, bu standart kafaları üretmekten de yargılanmalıdır.
Çünkü bu adamlara da yazık!
Spor olsun
FB plastik kullanmaz!
FB de bir bardak kırılmıştır. Yazılanlar, çizilenler, konuşulanlar, tartışılanlar kırılan bardağın kalitesi üzerinedir; Kristal mi, şişe cam mı Ve kırılırken çıkardığı ses üzerinedir; Şangır şungur mu, cangır cungur mu
Daha da sürecek..
Bardak nedir Bir simge midir
Bardak bir bardaksa, Alex kimdir
Alex bardağı kıran çocuktur.
Çocuklar bardakları kıra kıra büyürler.
Karakolda kamera var
Her yerde kamera, herkesin elinde kamera görevi de yapan telefonlar var.
Müslüm Gündüz - Fadime Şahin tiyatrosunda önemli ikinci adam rollerini aşkla şevkle oynayan polisler gibi gülerek ve eğlenerek "Diğer kameraları da bekleyelim, onlar da gelsinler, kayıt alsınlar!" demelerine gerek yok karakolcularımızın.
Her yerde kamera, herkeste kamera...
Hergün internet ortamına düşüyor oralarda çekilenler. Yazılı medyaya haber oluyorlar, "Dayakçı polisler" diye başlayan cümlelerle...
Rahatsız olması gerekenler, emniyetimizden sorumlu o kurumu yönetenler, neredeler Tedbir alıyoruz, gerekli eğitimi veriyoruz, artık olmasın bunlar; demeçlerini neden veremiyorlar
Bir gelenek mi vardı, oralarda
Aşağıdaki resmi, bu ülkenin geçmişinde dolaşan, sayfamızın ünlü kameramanı yıllar öncesinden çekti, getirdi.
Arpa boyunu ölçün diye koyduk.
Geldiğimiz yol, odur.
Artistlere dikkat
Tarih tekerrürden ibarettir, derler.
12 Eylül günlerinde, ihtilale destekçi gazetelerin yazdıklarına bakarak herkes kızıyordu "Gece yarısı ekspresi" filmine.
Sonra bir kanalda yayınlandı film, tepkiler azaldı. Çünkü zabıtalarıyla lokantaları, fırınları basan belediye başkanları başarılı gösteriliyordu. Filmde geçen lokantalarında yeme, zehirlenirsin, sözü ne ki
İstanbul film platosuna döndü şimdi. Film çeken, çekene... Lakin itirazlar da çok.
Filan filmde geri kalmış ülke olarak gösteriliyoruz. Kapalı kadınlar, çarşaflar... 80lerden kalmış polis arabaları... Genelde şikayet edilen bunlar.
Gerçeği öyle değilse, niçin üzülüyorsun
Cumhurbaşkanlığı ambulansı 70lerden kalmışsa iyi; 80 model daha ileri değil mi
Ya kılık kıyafet yasakları, ya da boyu küçük başak hesapları...
O günlerin moda yazarının moda eseri solculuk adına filme çekilir Sivas topraklarında, yılanların öcü adıyla.
Sansür kurulu daha ilk sahnede itirazını patlatır. Bu başakların boyu kısa. Biz ülkemizi, tarımı iyi olmayan ülke olarak tanıttırmayız. Gidin bir daha çekin!
Türkiye üçüncü dünya ülkesi gibi gösteriliyormuş. Bir itiraz da bu; özellikle dışarılarda yaşayan vatandaşlarımızdan gelen.
Ne istiyorsunuz Amerikan eyaleti olmayız. Komşu olduk sadece.
Gençlik ve şiddet
Ortaokullara indi, alkol, silah,
Kantinler dolusu var esrarlı dürüm
Tek suçlu o gençler midir ki söyleyin,
Siz ey bakanım, ey hocam, ey müdürüm !.
Öğrenciyi mahkum mu ettiniz derhal,
Size y yetkililer, hemen pür hiddetle
Gayretlerinizle boşalan şu kalpler,
İşte patır kütür doldu bu "şiddet"le...
Ekrem Şama