Allah buyuruyor ki; “Biz insanı çamurdan (süzülmüş bir özden) yarattık. Sonra da onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra (o) nutfeyi bir kan pıhtısı haline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik…” (Mü’minûn/12-14, Hicr/26) ve ayrıca; “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tîn/4)
Yani insanın teşkilinde, takviminde, düzenlemesinde bir eksiklik bırakılmadığı için, onu eşref-i mahlûkat yaptı. Buna rağmen insanların hali için: “Allah insanı bir damla sudan (meniden) yarattı (durum) böyle iken o nasıl da apaçık bir hasım kesilmiştir.” (Nahl/4), “Gerçekten insan Rabbine karşı çok nankördür. Doğrusu kendisi de hakkıyla şahittir.” (Âdiyât/6), “Gerçekten insan hırsına düşkün olarak yaratılmıştır. Başına bir felaket gelince feryadı basar. Kendisine bir hayır dokununca da çok cimridir” (Meâric/19-21) buyrulmaktadır.
Hz. Ömer de buyuruyor ki: “Bir insan hakkında tam bir fikir edinmek için, onu hem felaketli zamanında, hem rahat olduğu zamanda görmek lazımdır.” Hz. Hasan da yaptığı tasnifte insanları üçe ayırmaktadır: “Tam adam, yarım adam, sıfır adam.” Behlûl Dânâ’nın da, “Taş kafa, boş kafa, hoş kafa” diye ayırdığını görüyoruz.
Hemen belirtelim ki, insanlar üç kategoriye ayrılır: bilgi sever, ün sever, para sever. Çünkü insanla insan arasında dağlar kadar fark vardır. Denir ki:
Adam vardır, adamların nakşıdır,
Adam vardır, hayvan ondan yahşidir.
İnsanlar cins cinstir, günümüzde çoğu da necistir. Bu husus, yaşadığı halden belli olmaktadır. Manen çoraklaşmış insanların hali pür melali malumdur. Unutmamak gerekir ki, insanoğlu çiğ süt emmiştir. Onun için adam demekle adam olunmaz. Maalesef günümüzde adam diye gördüklerimiz, adamdan başka her şeye benzemektedir.
Bir hadiste buyruluyor ki: “Her kul (iman ve küfür, hayır ve şer, hangi hal üzere ölürse) öldüğü hal üzere diriltilecektir.” Onun için hayatımızı düzeltmek mecburiyetindeyiz. Yani emredilenlere uyacak, nehyedilenlerden de uzak duracağız. Biliyoruz ki, Allah katında torpil yok, rüşvet yok, makamların, rütbelerin kıymeti harbiyesi yok. Dünyada insanları ne kadar üzdüysen, ahirette de o kadar üzüleceksin, şüphen olmasın.
Şeyhülislam Yahya der ki:
Halkı rencide eden âlemde,
Kendi rencide olur son demde.
Mevlana da der ki: “İnsan yaratılışının gereği olan olgunluğa ulaşmak için tavus gibi kibirli ve azametli, ördek gibi haris, horoz gibi şehvetine düşkün olmamalı. Nefsine dönmeli, nefsindeki faziletleri ikmal etmeli. Çünkü insan cismiyle değil, ruhuyla insandır.”
Yazıktır, çarçur etme şu ömür sermayeni,
Tövbe et, tevekkül et, Hak artırsın pâyeni
Allah’ın dostuna dost, düşmanına da düşman ol
Kur’an’ı oku, öğren yaratılış gayeni. (Abdullah Gülcemal)
Ama öyle bir nesil yetişiyor ki, deist, ana babasına saygısız. Yaşlanan anasını babasını koyacak yer ararken, hayvan barınağından bir hayvan alıp, oğlum veya kızım diyebiliyor. Onun için üzenin, zulmedenin köpeği değil, ezilenin aslanı ol ki, mezar taşına it değil, yiğit yazılsın.
Abdurrahim Karakoç der ki:
Namussuza ballı kaymak yedirir,
Namusluya taş yutturur bu düzen.
İnsanın yetişmesinde meşru hukuk düzeni yani ‘Adil Düzen’ önemli rol oynar. Zira Allah: “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât/56) ve “İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor.” (Kıyâmet/36) buyurmaktadır.
Eğer insanda utanma, arlanma, ahlak duygusu yoksa onun için her şey mubahtır. İnsan olmak kolay iş değildir. Önce dürüstlük ister, mertlik ister, doğruluk ister, samimiyet ister. Kısacası insan olabilmek, karakter ister.
Günümüzde dinden soğuyanlar, uzak durmak isteyenler var. Bunlar merak etmesinler, onlar için cehennem sıcaktır, orada fazlasıyla ısınacaklar. Malum, insan üretim için değil, Yaradan’a kul olmak için yaratıldı. Elbette Allah da kulundan bunu ister. Ama:
İnsan yılan, insan çıyan, insan canavar
Bilmez ki içinde bir nefeslik can var
İşte dünya böyledir. Kiminin saçı ağarır, yüzü kızarır, her şeyi içine atmaktan. Kiminin yüzü kızarmaz, yaptığı haksızlıklardan. Maalesef yokuş da çıktık, dara da düştük, zorluklar çektik ama asla pes etmedik. Şükürler olsun ne ite ne de uğursuza hiçbir zaman boyun eğmedik, eyvallah demedik. İnsan olarak yaşamaya çalıştık, el etek öpmedik.
Hiç kimse yaptığı kötülüğün yanına kâr kalacağını sanmasın. Zira iyilik mükâfatsız, kötülük de cezasız bırakılmayacaktır. Herkes fiilinin karşılığını mutlaka alacaktır.
Onun için her zaman ve her mekânda onurlu yaşamaya, doğru bildiklerinizi söylemeye çalışın. Malum, korkmadan yaşayanlar bir gün ölür, korkak yaşayanlar ise her gün ölür. Doğru insanlar olarak, hep dik durmak zorundayız, hakkı tutup kaldırmalıyız.
Dünya malı için hiç kimseye eğilmeyen, onurlu yaşayan, aslını da inkâr etmeyen, doğru yolda yürüyen insanlara selam olsun. Zira Yaradan dost olduktan sonra, kul düşman olsa ne yazar.
Sonuç olarak Şems-i Tebrîzî’nin dediği gibi: “İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir.” Vesselam.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 15.12.2025