KESK ve Eğitim-Sen tarafından 29 Aralık 2015 tarihinde iş bırakma eylemi gerçekleştirildi.
Eğitim-Sen’e bağlı çok sayıda öğretmen de bu eyleme iştirak ederek okula gitmedi, derslere girmedi, eğitim aksadı, kaos meydana geldi.
“Savaşa Hayır Barışı Savunacağız” diyerek eylem yapan ve bir günlük iş bırakan Eğitim-Sen üyelerine yönelik olarak Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma açtı.
Örneğin, İzmir´in Kiraz ilçesinde 6 Eğitim-Sen üyesi öğretmen başka illere atandı. 15 öğretmene de kademe ilerleme cezası verildi.
1 yıl süre ile kademe durdurma cezasına çarptırılan öğretmenlerle birlikte 6 Eğitim-Senli öğretmene ise maaş kesim cezası verildiği belirtildi.
***
Ama bakar mısınız; İstanbul başta olmak üzere diğer illerde bu soruşturmalarda somut bir gelişme olmadı, nedense! 29 Aralık eylemine katılan öğretmenler hakkında soruşturma açıldı, ifadeleri alındı ama sonuç yok.
Eğitim-Sen’e bağlı bu öğretmenler hakkında “okul değiştirme” başta olmak üzere farklı cezalar değerlendirilmesine karşılık bugüne kadar uygulanmadı. Neden?
Milli Eğitim’de, 15 Temmuz hain ve alçak darbesine yönelik FETÖ temizliği yapılırken, dersleri aksatan, eğitimi engelleyen, adeta PKK savunuculuğuna soyunanlar hakkında da gecikmeden karar vermek gerekmez mi?
Zira, geciken adalet adalet değildir!
BU İŞTE BAŞKA BİR İŞ VAR, AMA NE?
BU sorunun cevabını ben babamdan öğrendim. Bir bilge olmak için öncelikle insana mevcudun fazlasınca “sabır”, gereği kadar “özgüven”, demliklerce çay tüketecek derecede “muhabbet”, hak edene bolca “hoşgörü ve tevazu”, son olarak -bu çok mühim- “savunan bir lider”...
Formül bu ama asıl mevzu bunu pratiğe geçirebilmektir.
Gündemde olan gelişmelere herkes farklı tepkiler verir ama çoğunluğun düşüncesi aynıdır veya bakış açısını başkalarının istediği yöne çevirirler.
Nasıl oldu, neden oldu, kim yaptı, nasıl düzeltilir demek yerine sadece “oldu”ya odaklanan çoğunluğa nazaran olaylara çok farklı açılardan bakabilme özelliğine “bilgelik” diyorduk.
Genelde herkesin baktığı pencereyi ters çevirip bakarak veya sınırı aşıp, pencereden bakmak yerine evin dışına çıkıp bütün pencerelere en geniş açıdan bakarak olayları yorumlamak gerekirdi.
Küçük bir örnekle pekiştirelim; bir milletin seçilip Meclis’e giren partilerinden hiçbiri tek başına iktidara gelemiyor ise bu durumda milleti mağdur bırakmamak ve ülkeye sahip çıkmak adına bu partilerin uzlaşıp bir karara varması gerekir ama eğer bu partiler bunu yapamıyor ve vatandaşı tekrar sandığa çağırıyor ise bu, halkın kararına büyük bir saygısızlıktır.
Mesele sadece bu da değil! Aradan bir yıl geçtikten sonra ülke açısından referandum gibi daha ciddi bir mevzu ortaya konduğunda geçen yıl anlaşamayan adamlar bu yıl anlaşıyor ise bu akıllarda kocaman bir soru işareti bırakıyor.
Millet olarak da büyük bir haksızlık ve adaletsizlik ile muamele gördüğümüz gözler önüne seriliyor. “Sadece bu açıdan, olayların çok içine girmeden, kabaca olanlara bakıldığında bile birçok şey ortada zaten” diyor ve bilge başkanın bilge teşkilat erlerini selamlıyorum. (Halenur Gürses-Kocaeli-Karamürsel)
UMUTLANDIRAN GELİŞMELER…
* Kırklareli’de 1926’da üretime başlayan Alpullu Şeker Fabrikası 4 yıl aradan sonra açılıyor.
* 1926’da ülkenin şeker ihtiyacını karşılamak amacıyla üretime başlayan fabrika, 2013’te Trakya’da çiftçilerin pancar yerine başka ürünlere yönelmesi nedeniyle üretimine ara vermek zorunda kalmıştı.
* Bu yıl çiftçilerin yeniden pancar üretimine yönelmesiyle fabrika, yıl içerisinde üretime başlayacak.
* Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Orhan Saltık, fabrikanın 4 yıl aradan sonra yeniden ekim ayı içerisinde üretime başlayacağını söyledi.
* “Kota” sisteminin kaldırılması ve pancar fiyatlarının iyileştirilmesi çiftçiyi yeniden pancar üretimine yöneltti.
* Fabrikada en az 500 kişi çalışacak. Fabrika 20 yıl önce 700 bin ton pancar işlerken bölgedeki pancar ekimi 2013 yılında 15 bin tonlara gerilemişti.
* Fabrikanın açılacak olması tüm bölge halkını heyecanlandırdı. Fabrikanın kapanması ile bölge göç vermeye başladı. Fabrikanın açılması bölgedeki göçü önleyecek.
***
Bu türden haberler elbette sevindirici. “Ümit veren gelişmeler” devam ettikçe biz de buradan bunları duyurmaya devam edeceğiz…
KİŞİ, SEVDİĞİYLE BERABERDİR!
BİR: Kişi sevdiğiyle beraberdir…
İKİ: İslâm Birliği’nden yanayım…
ÜÇ: İslâm işbirliğinden yanayım…
DÖRT: İslâm Dinarı’ndan yanayım…
BEŞ: İslâm NATO’sundan yanayım…
ALTI: İslâm ortak pazarından yanayım…
YEDİ: Yahudi asla dostumuz olamaz…
SEKİZ: Amerika asla müttefikimiz olamaz…
DOKUZ: Amerika asla stratejik ortağımız da olamaz…
ON: Rusya ile iyi komşuluk ilişkilerimiz elbette olabilir ama asla birlik olamayız…
ONBİR: Avrupa Birliği’ne asla giremeyiz…
ONİKİ: Yahudi ve Hıristiyanlarla asla dost olamayız…
(MAHMUT APAYDIN)
ÇİN’DEN KRİTİK ÇAĞRI!
ÇOK yerde haber olduğunu sanmıyorum, bu ayrıntının!
Çin’in BM Daimi Temsilcisi Liu Jieyi, bölgesel bağlantı projelerini ve kritik altyapı tesislerini terörist saldırılardan koruma çağrısında bulundu.
Çin Uluslararası Radyosu’nun (CRI) haberine göre, Liu, uluslararası terörle mücadele durumunun giderek kötüleştiğine dikkat çekerek, altyapı tesislerinin terörist saldırıların hedefi olacağını kaydetti.
Çinli temsilci, tüm ülkelerin altyapı tesislerine yönelik terörist saldırıların önlenmesinde sorumluluk üstlenmesi gerektiğini ifade etti.
Gelecek 10-20 yılın süper ülke adayları arasında adı geçen Çin’den bu türden haberlere çok alışık değiliz.
Hayırdır inşallah!
MESAJ PANOSU
ADNAN Bey, selamünaleyküm.
Biliyorsunuz, hastanelerin başhekimleri uzman hekimlerden oluşuyor. Başhekim olan uzman hekim kendi asıl işini bırakıp hastane idaresi ve ihalelerle uğraşmaya başlıyor. Bu, emeğe ve potansiyele yazık değil mi? Oysa şu mümkün; hastane idareleri için yine tıp fakülteleri bünyesinde özel bir bölüm açılabilir. YÖK bunu neden yapmasın! Böylelikle binlerce uzman doktor ihale ve personelle uğraşacağına, vaktini idari işlerle harcayacağına kendi branşında hastalarla meşgul olur. Bu aynı zamanda Sağlık Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı’na da bir çağrıdır. (Tevfik Kılıç, Saadet Partisi Konya-Selçuklu Yönetim Kurulu Üyesi)
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
İHH’nın bu yıl 7’ncisi düzenlenecek “Yetim Dayanışma Günleri” kapsamında 36 ülkede hayata geçirilecek 651 projeden yaklaşık 170 bin yetimin yararlanacağını, biliyor musunuz?