Dün 28 Şubat’tı…
Hiç unutmam; 1994 mahalli seçimleri öncesi… Refah Partisi (RP) son derece hareketli günler yaşıyor…
Seçim Karargâhı’nda ön plana çıkan sloganlar şunlardı:
* Ne zulmeden ne de zulme boyun eğen bir Türkiye’nin teminatı
* Özgür ve hak sahibi olarak doğanların, özgür ve hak sahibi olarak yaşadıkları bir Türkiye’nin teminatı
* Kan ve gözyaşının akmadığı, barış huzur ve refah içinde bir Türkiye’nin teminatı
* Halkın gözü önünde, halkla beraber yönetilen bir Türkiye’nin teminatı
* Şahıs ve ailelerin, zümre sınıf ve bölgelerin kayırılmadığı bir Türkiye’nin teminatı
* Yalansız, dolansız ve talansız bir Türkiye’nin teminatı
* Rüşvetin kökünden kazındığı bir Türkiye’nin teminatı
* Haksız vergi ve fonların olmadığı bir Türkiye’nin teminatı
* Zamsız, enflasyonsuz, faizsiz parası sağlam bir Türkiye’nin teminatı
* Yatırım ve üretimi engellenmeyen ve pahalılaştırılmayan bir Türkiye’nin teminatı
* İşsizliği önlenmiş, çalışanları ezilmeyen bir Türkiye’nin teminatı
* Borç ve faiz batağından kurtarılmış, kendi gücüyle kalkınan tam bağımsız bir Türkiye’nin teminatı
* Savunma Sanayii modernleştirilmiş, dışa bağımlılıktan kurtarılmış bir Türkiye’nin teminatı
* Şehirlerin ve beldelerin yerinden yönetildiği bir Türkiye’nin teminatı
* Kadına saygınlık kazandıran ve aileyi yücelten bir Türkiye’nin teminatı
* Çocukların sevgi ve kitapla büyüdüğü bir Türkiye’nin teminatı
* Gençlerimizin geleceğe güvenle baktığı bir Türkiye’nin teminatı
* Özürlülerini, yoksullarını ve kimsesizlerini gözeten bir Türkiye’nin teminatı
* Havası, suyu, toprağı temiz bir Türkiye’nin teminatı
* Konut sorunu çözülmüş bir Türkiye’nin teminatı
* Trafik sorunu çözülmüş bir Türkiye’nin teminatı
* Şehir ve belde sokakları çöplerden arındırılmış bir Türkiye’nin teminatı
* Yaşanabilir bir Türkiye’nin teminatı
***
Aradan bunca yıl geçti…
Geriye baktığımızda Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen, refaha ermesini arzu etmeyen güç ve odakların 28 Şubat süreci içinde yer aldığını söylemek herhalde kehanet olmaz…
Tamam, iyi, güzel (!) de…
Kim kazandı, kim kaybetti…
Sizce…
BANA NE AMERİKA’DAN!
HARUN Beyaz… 36 yaşında…
Aslen Adanalı. Kocaeli’nde yaşıyor. İşletme Fakültesi mezunu.
Ezgi sanatçıları Ammar Acarlıoğlu, Umut Mürare, Osman Gündüz, Yusuf Karaburç çizgisinde çalışmalar yapıyor.
Marmara Müzik’ten (Eşref Ziya Terzi) “Ey Kutlu Yar” isimli albüm çıkardı.
Albümde toplam 14 eser yer alıyor.
Çoğunlukla Abdulbaki Kömür’ün eserlerini seslendirdi.
***
Hakkı Üstün Tutan Bir Orduyuz Biz
Ne Tank, Ne Top, Tüfek; İman Gücümüz
***
Bana Ne Amerika’dan, Bana Ne Ondan Bundan
Bana Ne Zalimin Açtığı Yoldan
***
Üç Yaşında Beş Yaşında Girdik Davaya
Omzumuza Yüklendi Kutsal Bir Sevda
***
Mazlumların Feryadı Arşa Ulaştı
Haydi Davran Bugün Gün Senin Günün
(Söz: Harun Beyaz & Bilal Beyaz, Beste: Bilal Beyaz)
***
Hararetle tavsiye ediyorum…
(Marmara Müzik - Tel: 0216 422 40 37-0216 422 40 67)
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK DÜŞMANI KİMDİR?
90’lı yıllarda babam, yaşadığı bir olayı şöyle anlatmıştı:
-Bir kış gecesiymiş. Yatsı namazını kıldıktan sonra cemaatin bir kısmı dağılmış. Kalanlar, imam da dahil 5-10 kişi köy kahvesinde oturup sohbet ederken söz nasılsa Türkiye’ye düşmanlık
eden ülkelerden açılmış. Kimi en büyük düşmanımız Yunan’dır, kimi hayır onların arkasında İngilizler var. Kimine göre İsrail, kimine göre Amerika en büyük düşman. Gerekçeleri de
söyleniyormuş tabii. Ama en büyük düşman hangisi? Bu konuda mutabakat sağlanamıyormuş.
Tam bu sırada köyün delisi “Deli Aydın’’ selam vererek girmiş içeriye. Arka tarafta bir yere geçerek gazete okumaya başlamış. Evet, bu Aydın abi okur yazarlığı olan biri, tersinden de
okuyabiliyor yazıları. (Bazı rivayetlere göre küçüklüğünde çok dayak yemekten böyle olmuş).
Kahvedekilerden biri:
-Durun! Bu soruyu Aydın’a da soralım, bakalım o ne diyecek, demiş.
Soruyu ona yöneltmişler:
-Aydın! Türkiye’nin en büyük düşmanı kimdir?
Aydın abi, kararlı bir ses tonuyla:
-Kim olacak, “İçindekilerdir!” demiş.
Bir süre devam eden sessizlikten sonra: “Evet, Aydın doğru söylüyor. Biz; birlik ve beraberlik içinde olamazsak, birbirimizin kuyusunu kazarsak, birbirimizi hor görürsek, birbirimize yan
bakarsak, birbirimizi adam yerine koymazsak… En büyük düşmanlığı yapmış oluruz” demişler.
Ve Aydın Abi’nin sayesinde en büyük düşman konusunda hemfikir olmuşlar.
Babamdan yıllar önce dinlediğim bu anı, tekrar aklıma geldi. Zira ülkemiz ve İslam âlemi olarak en acılı günlerden geçiyoruz. Eğer ki bizler sen “evet”çisin, sen “hayır”cısın, sen “hain”sin,
sen “hırsız”sın… dersek birbirimizi ayrıştırmış, kin ve nefret tohumları ekmiş oluruz.
Birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuz ve her kafadan bir ses çıktığı bu ortamda Temel Karamollaoğlu Bey’e kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o, aydın ve bilge bir
insandır. (Abdullah KARA- Trabzon/ Akçaabat)
İKİ KÜÇÜK NOT!
1) hürriyet.com.tr yazarı Ayşe Baykal şu satırları yazdı, geçen gün; “Erbakan Hoca’yı anma gecesinde Kılıçdaroğlu’nun konuşma yapmasını, FETÖ’yle işbirliğine bağlayan AK Partili
arkadaşlarım; Saadet Partisi, bir siyasi partidir. Beğenseniz de beğenmeseniz de bir siyasi programı vardır. Her seçim öncesi, yürüttüğü siyaseti bir kenara bırakmasını ve AK Parti’yi
desteklemesini istemek haksızlıktır. Şayet bunu haklılık olarak görürseniz; yarın genel seçimde, Saadet Partisi’nin Meclis’e girmesi için oy vermeniz gerekeceğini unutmayın. ‘Biz büyüğüz ve güçlüyüz, bizi desteklemeleri gerekir’ diyecek olursanız Erbakan Hoca’nın siyasetini hiç öğrenmemişsiniz demektir…” İlginçti…
2) Renkli kişiliği ile bilinen ünlü diyetist Prof. Dr. Canan Karatay, “Sakın bal yemeyin! Bal ömrü kısaltır…” dedi. Yapmayın be hocam! Sevgili hocam, balın şifa olan bir gıda olduğunu bilmeyen mi var? Kur’an-ı Kerim’de bal ayetleri var. Bir daha düşünseniz iyi olur, sanki!..