Toplum içinde işgal ettiğimiz sosyolojik alana statü
diyorlar ya hani. Kimi zaman maymuna çeviriyor insanları, kimi zaman bir
çobanlık maharetiyle güdüyorlar. İnsanlığa yeni kurallar koymaya çalışıyorlar
bir de utanmadan. Fıtrat değişebilir zannediyorlar. Sadece bir süreliğine
kandırabilirsiniz. Her şey aslına rücu eder. Engel olamazsınız!
Amaçlarıyla araçlarını birbirine karıştırmış bu yüzden
kafası karışmışlarla çok karşılaşmaya başladık. Sayıları biraz artınca
yanlışlarını doğru sayabilecek demokratik bir altyapı da bulmuşlar kendilerine.
Körler sağırlar birbirini ağırlıyor. Herkes bir dert(!) bulmuş kendine,
ölmeyecek gibi dert biriktirmeye başlamış. Derdini saymak için dert sayma
makineleri bile alanlarını gördük. Derdinin faiziyle geçinenleri, derdini
koluna takanları, kamyonlarla taşıyanları Olsun dedi seyirci. Benim derdim
yok nasıl olsa dedi. Zenginin derdi fakirin fikrini yorarmış ya. Sağına soluna
baktı seyirci. Konuşulanlara kulak kabarttı. Cesaret buldu, kelime çaldı. Kendi
kelimesi ve fikriymiş gibi pazarladı sonra; Dertleri büyüyor, bir çoğu derdini
İsviçre bankalarına taşıyor ama Çalışıyorlar! dedi. İçinde kısa bir muhasebe
yaptı sonra. Sızladı içi. Sonra baktı ki daha yüksek sesle söyleyen var.
Karıştı kalabalığa. Unuttu vicdanını Ve sesini!
Böyle gruplar çoğaldı ülkemde. Neredeyse aynı fabrikadan
çıkmış gibi. Ya da güncelleme yapmasına izin verilmeden sürekli fabrika
ayarlarına döndürülmüş gibi şimdi kalabalıklar. Takipçi sayısı kadar, ekranda
gördüğü kadar zannediyor dünyayı ve insanlığı!
Yanılıyorlar!
Ben daha geçen hafta bütün bu kalabalık sürüyü vicdanında
tek kalemde işgal edecek iki kişi tanıdım. İnsanlık erdemdir sendikası nın
temsilcileri de diyebiliriz onlara.
İhale peşinde koşarken rastlamadım ona! Kalabalığa
karışıp nereye koştuğunu bilmeyen sürü maratonunun koşucularından değildi.
TOKİ de ev peşinde koşarken görmedim. Bankaya kredi almaya koşarken,
menfaatinin taktığı yuların çektiği yere koşanların arasında da değildi.
Harçlıkları vardı onun da. Tesettür moda dergilerine
harcarken görmedim. Pahalı kafelerde bir grup arkadaşıyla oturup bir asgari
ücreti gömerken de görmedim.
Ayakta görmedim onu hiç ama heybetinden küçüldüğümü
hissettim Ben yürüyordum, o umuda çeviriyordu tekerlerini. Sahneye çıkmak için
el veriyordu yanındakiler arabaya. Biriktirdiği harçlıkları bu ülkenin
geleceğini inşa edeceklere teslim ediyordu genç yaşında. Hepimiz adına
inanıyordu zafere ve Milli İttifak a! Trilyonluk adamları, paranın kendisini
adam ettiğini sananları bozguna uğrattı bir genç kız. Göremediniz
ekranlarda.
Biri daha vardı. Uzun uzun seyrettim. Hüzünlendim.
Şükrettim.
Magazin sayfalarının arasında görmedim onu. Gündüz kuşağı
programlarında da rastlamadım hiç. İnternet kafelerde oyunu oyuna ekleyenlerin
arasında da yoktu. Yeni trendleri de takip etmiyordu. Manitasının peşinde
koştuğunu da görmedim. Elinde taş, elinde uyuşturucu, elinde silah, elinde
alkol görmedim. Havai fişek yakarken, kaldırım taşı sökerken, bir arabanın
camını kırarken de takılmadı gözüme. Üç kuruşun peşinde de olmadı biliyorum.
Yaşı gençti. Heybeti sarayları gölgede bırakmaya yeterdi. İsmi büyük puntolarla
gazeteleri süslemedi. Makyajlı ve kostümlü halde bir senaryoya malzeme olmadığı
için pek aşina olmayabilirsiniz.
Bir yol kenarında gördüm onu
Elinde boyundan büyük bir bayrağı, Çanakkale siperinde
düşmana korku salmak için sallıyormuşçasına sallıyordu. Her geçen araba şaşkın
gözlerle bakarken, kimi arabalar kornalarla eşlik ediyorlardı delikanlıya.
Bayrağın gölgesine düşüyordu Hilal ve beş Yıldız. Delikanlı, bayrağı her
sallayışında paralarını ve makamlarını büyüklenmek için kullananları ve
kendisini güçlü zannedenlerin billur köşkünü tuz buz ediyordu.
Program günü bayraklar kesilmiş. Paraları yoktur diye
düşünmüşlerdir Allah-u Âlem. Kerameti paradan saymışlardır akıl yoksunları.
Hesap edememişlerdi yüreği dağlar kadar büyük
delikanlılarımızı, harçlığını toplayıp sefere feda eden sandalyesindeki genç
kızlarımızı!
Her indirilen bayrağın altında nöbet tutarak o bayrağı dalgalandırmaya
devam edecek kahramanlarımızın sayısını bilselerdi
Yaptıklarının Gayretullah a nice dokunduğunu Güneşin
balçıkla sıvanamayacağını da öğreteceğiz onlara yakındır.
Bunları da göstermiyor televizyonlar. Hatta TRT bile
devlete ait olduğunu unutmuş. Kendisini iktidarın televizyonu sanıyor. Oyun
oynuyor, film çekiyorlar.
Asıl destan onların bakmaya cesaret edemediği tarafta
yazılıyor!
Anlayacaklar
Kalbinizin sahibine emanet
Eyvallah!!!