Ben kendimi bildim bileli siyaseti takip eden, kendi aklımca da siyasi parti liderlerinin söz ve davranışlarını analiz edip aralarında kıyas yapan biriyim. Bu herkeste olabilen, ama bende de olmazsa olmaz bir tutkudur. Meseleye bu açıdan bakıp değerlendirdiğimde kimin ne söylediği ve ne yaptığı ile alakalı düşüncelerimi hemen her ortamda dile getiriyorum.

Son 15 yıla damgasını vuran siyasi iktidarın lideri, 2002 Genel Seçimler öncesi Erzurum İstasyon Meydanında yaptığı mitingde yapmış olduğu konuşmada, çay-simit hesabı yapmış, milleti heyecana getirmiş ve toplumdan önemli ölçüde karşılık bulmuştu. Biz de bu çay-simit hesabına inanmış ve garibanların, yoksulların ümidi olarak düşünmüş; ne de olsa Erbakan Hocamızın talebesidir, yanlış yapmaz diye kanaat etmiştik. Lakin iktidara geldikten sonra ilk yaptığı icraattan birisi asgari ücrete, bize göre komik sayılacak bir oranda, (% 10) artış yapması oldu. O zaman biz eyvah! Dedik. Sen de toplumu aldatıyorsun. Senin de Demirel ve diğer aldatan siyasilerden ne farkın var? Demiştik. Böylelikle baştaki güvenimizi boşa çıkarmış ve bizi hayal kırıklığına uğratmıştı.

Son 15 yıla damgasını vuran, söz ve karar sahibi olan bu iktidarın sayın lideri bizi yanıltmaya maalesef devam ediyor. 15 Temmuz sonrası, “bizi aldattılar, aldandık, Allah bizi affetsin,” dedi. Aradan çok zaman geçmeden muhtarlar toplantısında bu kere, “biz ne aldandık, ne de aldattık,” diyerek bir önceki sözünü unuttu. Şimdi ise, “Suriye konusunda Obama bizi aldattı,” dedi. Yani aldanmanın, aldatmanın haddi var hesabı yok. Daha nerelerde aldandığını ve aldattığını saymaya gerek yok. Çünkü bir yazısında muhterem Ekrem Şama abimiz uzun uzun konudan bahsetmişti. Bizim tekrar etmemize gerek olmadığını düşünüyorum. 

Peki, ama bu aldatma aldanma nereye kadar devam edecek? Biz bu ülkenin vatandaşları olarak bu kadar yetki ile donanmış birisinin gelecekte aynı hatalara düşmeyeceğini nerden bilebiliriz? Bilmediğimiz gibi haklı bir endişe içerisindeyiz. 

Temennimiz odur ki biz yanılırız, endişelerimiz yersiz ve haksız olur. Şunu de hemen söyleyeyim ki, bundan sonra artık hiç kimsenin yanılma ve aldanma lüksü yoktur. Çünkü bundan sonraki dönemde aldanmanın ve yanılmanın faturası çok ağır olabilir. Allah korusun, bu ülkenin iç barışına ve düşmanların hedefine maruz kalabiliriz. Bu söylediklerimizin olmaması için aklıselim ile hareket edip, Avrupa’nın çıkarcı aç kurtlarına değil, yönünüzü İslam ülkelerine çevirmeli, İslam Birliğini kurma çalışmaları başlatılmalı, Milli Görüş’ün öngördüğü argümanları bir an evvel hayata geçirerek batıya bir alternatif oluşturmalısınız.  

Zaman zaman Şangay Beşlisi’nden bahsediyordunuz. Hâlbuki, Şangay Beşlisi değil, sizin en sık ve en çok bahsedeceğiniz konu D-8’ler olmalıydı. D-8’leri harekete geçirmiş olsaydınız, kimse o zaman sizi aldatma cüreti gösteremezdi. Bu D-8’ler ki merhum Erbakan Hocamızın mirasıydı. Bu mirasa sahip çıkarak aynı zamanda ahde vefa örneği de göstermiş olacaktınız. 

Bizim bu nasihatlerimizi kaale almayabilirsiniz. Belki de önemsemeyeceksiniz. Ama şunu iyi bilesiniz ki, karınca bile Hz. Süleyman (a.s.) a nasihat etmiştir. Siz de bizim bir görme engelli olarak, “ayağının önünü görmüyor da bize akıl vermeye kalkıyor,” diye İnşallah düşünmezsiniz. Eğer düşünürseniz, “biz görmüyoruz ama kör değiliz,” diyoruz. Biz bu nasihatleri yapıyoruz çünkü milletimizi, vatanımızı çok seviyoruz. Bu vatanın asla dışarı bağımlı olmasını, bölünmesini istemiyoruz. 

Bu nokta-i nazardan bakarsanız eğer, kendinize ibret alabilecek hususları görebilirsiniz. Bizim maksadımız sizin doğru işler, doğru icraatlar yaparak muvaffak olmanızdır. 

Allah hepimize feraset, hidayet nasip etsin diyorum. Vesselam.