Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın İran ziyaretini ve

bu kapsamda ikili ilişkilerdeki son durumu değerlendirmeye geçmeden önce, bu

hususla yakından ilgili iki önemli açıklamayı dikkatlerinize sunmak istiyorum.

İlk açıklama Pakistan dan. Ziyaretin sürdüğü saatlerde

Pakistan Ulusal Meclis inde yapılan ortak oturumda Yemen deki kriz konusunda

İran ın tutumunu yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ifade eden Pakistan

Başbakanı Şerif in Yemen e askeri müdahale için Türkiye den cevap

beklediklerini söylemesi, Türkiye-Suudi Arabistan-Pakistan ekseninde

Ankara nın pozisyonunu gösteren çok önemli bir çıkıştı.

Şerif in muhalefeti arkasına alarak İran a verdiği

mesajın öz Türkçesi şuydu: Ulusal Meclis i topladık, şimdi gözlerimiz Ankara da

ve bu ziyarette. Ankara ne derse, biz de ona göre adımımızı atacağız.

Pakistan ın Suudi Arabistan önderliğinde Husilere karşı

başlatılan Kararlılık Fırtınası yla ilgili katılım kararı aşamasındaki bu

adımı Cumhurbaşkanı Erdoğan ın Tahran ziyaretine endekslenmiş olması,

muhtemelen İran cenahında değerlendirmeye alınmıştır.

Türkiye-Pakistan kardeşlik ittifakı...

Aynı şekilde, Pakistan ın Türkiye-Suudi Arabistan

bağlamındaki çıkışı da fazlasıyla dikkate değer. Şerif in, Pakistan ın

operasyona katılma konusunda kesin bir karar alabilmesi için Türkiye nin Suudi

Arabistan ile görüşmelerinin içeriklerini beklediklerini söylemesi de en az

İran mesajı kadar önemli. Başbakan Şerif, çok net bir şekilde kendilerinden

askeri yardım talebinde bulunan Suudi Arabistan a Türkiye yi işaret ediyor.

Pakistan ın bekası için silahımı söker, gider orada

savaşırım diyen bir kardeşlik anlayışına Şerif in verdiği bu anlamlı yanıt,

Türkiye-Pakistan stratejik ortaklığının sadece Afganistan merkezli Orta

Asya-Güney Asya boyutuyla sınırlı kalmadığını, buna Körfez in de dahil olduğunu

göstermesi açısından önemli.

Suud Prens ten Saray a son dakika ziyareti...

İkinci gelişme ise, İran ziyaretine saatler kala

Cumhurbaşkanı Erdoğan ın Suudi Arabistan Veliaht Vekili Prens Naif i

Cumhurbaşkanlığı Sarayı nda kabul etmesi ve sonrasında Suudi Arabistan

öncülüğündeki operasyonun sözcüsü Tuğgeneral Ahmed Asiri nin İran ve

Hizbullah ı, Yemen deki devlet yapısını çökertmek için Husileri eğitmekle

suçlamasıydı.

Suudi Prensin bu son dakika ziyareti, hiç kuşkusuz

Türkiye nin İran ziyaretinde elini kuvvetlendiren bir diğer unsurdu. Savaşmayı

unutmuş Suud ordusundan İran ve Hizbullah ı hedef alan bu son dakika çıkışı,

Türkiye-Suudi Arabistan stratejik yakınlaşmasındaki bir özgüveni resmetmesi

açısından da kayda değer.

Tahran şapkayı önüne koyup düşünmeli

İran belki çok farkında değil, ama suçladığı ülkeler

açısından bakıldığında son dönemde attığı adımlar hiç de hayra yorulmuyor.

Bunun için Ortadoğu haritasına şöyle bir bakmakta fayda var.

İran ın hamleleri ile IŞİD inkiler birlikte

değerlendirildiğinde karşımıza adeta BOP un hedeflerini rahatlatan bir tablonun

çıktığı görülüyor. İran dış politikasındaki pragmatizmin ucunun BOP a kadar

varıyor olması, en azından böyle bir algıya yol açması düşündürücü.

ABD nin aksine, bölge ülkeleri bu yeni süreci hiç de

barış adına atılan gelişmeler olarak görmüyor. İran, bir anlamda bu

hamleleriyle İslam dünyası içerisindeki karşı koalisyonu daha derin bir

ittifak arayışı içine itmiş durumda. Yemen de ortaya çıkan tablo, bunun en somut göstergesi.

Ankara-Tahran hattında krizi dondurmak

Şimdi tüm bu değerlendirmelerden sonra gelelim ziyaret

kapsamında ortaya çıkan son duruma. Türkiye ve İran Tahran dan şu mesajı çok

net bir şekilde dünyaya verdiler: Şu an için krizi dondurduk.

Kuşkusuz, burada Pakistan ve Suudi Arabistan tarafından

yapılan son çıkışlar oldukça etkili olmuşa benziyor. İran Meclisi Milli

Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi Hüseyni ye rağmen

kırmızı halının serilmesi ve imzalanan sekiz anlaşma, bunun en büyük

göstergesi.

Yemen deki sorunu diplomasi masasında çözme adımı bu

açıdan önemli. Fakat bugüne kadarki Suriye ve Irak deneyimleri bunun hiç de

kolay olmayacağını gösteriyor. Yeni Ortadoğu büyüsüne kendisini kaptırmış

olan Yeni İran ın bu kapsamda daha rasyonel adım atması en büyük beklentiyi

oluşturuyor. Yoksa bölge ve tüm İslam dünyasının kaybedeceği bir çatışma ortamı

kaçınılmaz görünüyor