İşi bilenler içinde bulunduğumuz bu çağa hız ve haz çağı
diyor. Bu tanımın negatif olduğunu da işin başında belirtmeliyim. Bazen işin
felsefesi hoşumuza gittiği için bakış açılarıyla durumu çarpıtmaya çalışırız.
Bakış açısına göre çokluk izafe ediyor olsa da vakıa tektir.
İnsanlık tarihi boyunca karşılaşılan her yeni durumla
alakalı basit bir sağlama vardır. Fayda-zarar hesabı. Kaide der ki; Bir şeyin
zararı faydasından çoksa zararlıdır. Bunun üzerine kurulacak olan ama lı
cümleler vakıanın gerçekliğine halel getirmez. Bunları başta konuşalım ki yazı
ilerledikçe tekrar tanım yapmak zorunda kalmayalım
Hız ve haz çağı Bu fikri bir anda sevdik ve ihtiyaç
listemizin en tepesine oturtuverdik. Düşünmeden hızlıca konuşabilmeli, bilgiye
hızlıca ulaşabilmeli, internete en hızlı şekliyle bağlanabilmeliyiz. Bu süratin
arasında neleri kaçırdığınızı hiç merak ediyor musunuz
Sınavlarda aceleden dolayı yapılan yanlışlar ve
kaydırmalar, düşünmeden hızlı verdiğimiz cevapları tevil etmemizin uzun
zamanlar alıyor olması, hızlıca ulaştığımız bilginin sıhhatine kafa yoracak
zamanımızın kalmaması Örnekleri çoğaltmak mümkün. Böylesi bir yarışın içinde
durup, bizi tanımlayan akıl nimetini kullanmayı unutuyor olmamız bize nasıl
zararlar verebilir acaba Bunu sorgulamak için heybenizde soru işaretiniz kaldı
mı hiç Tırnağın dışında kullanmak üzere ama!
Okumak mastarını yanlış anladığımızı düşünmeye başladım
artık. Biz sadece ağdalı cümleleri ezberlemeyi (artık dijital ortamda döndüğü
için ezberlemeye de gerek yok, copy-paste) sever olduk sanki. Ezberler
unutulur, soğuktur. Eskiler, okuduklarında bir eroin etkisi aramazlardı. Onlar
kendilerini rahatsız edecek bilginin peşinde koşarlardı. Fiziki olarak
koşarlardı. Bilgi bu dünyanın en kıymetlisi! Okuduğundan ve yazarından emin
olunurdu mesela. Bilgi edinme yollarından birisiydi kitaplar. Okuduklarımızla
fikir dünyamızı şekillendirirdik. Her ne okursak okuyalım bir Müslüman olarak
referansımız her zaman kitap ve sünnetti elbette. İlim dediğiniz şey en
nihayetinde tasnif ti. Kavramlar
zıtlarıyla kaimdir. Çirkin olmadan güzeli ayırmak, yanlış olmadan doğruyu
tanımlamak ne kadar mümkün olurdu
İnsan bilgiye aç. Kitabımızın ilk hitabı, ilk ineni oku
iken, bu okumanın üzerine bu kadar az düşünüyor olmamız gaflet değil mi Küçük
akıllı cihazlarınızdan yaptığınız kısa okumalardan bahsetmiyorum. Bilgi
kaynaklarımızın ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmak niyetim.
Kabataş ta ortaya çıkan deri pantolonlu ve üstü
çıplaklardan sonra (sahte olduğu ispatlı ve meşhur olduğu için bu örneği
veriyorum) gazetelerin manipülasyon için neler yapabileceğini yakından müşahede
etmiş olduk. Kaynak kullanmak için matbu bir hale gelmesinin bile
yetemeyeceğini anlamış olmamız lazım. Gazetede çıkan bu haber siyasiler
tarafından meydanlarda propaganda için kullanılabiliyor zira. Bu haber
çöplüğünün arasından kokuşmamış bilgiler çıkarmamız nasıl beklenir
Hele hele sosyal medya. Aman Allah ım! Bir bilgiyi
çarpıtabileceğiniz böyle bir ortam çağın icadı. Gülüyoruz eğleniyoruz. Bilgi
kaynaklarımıza nükleer attığımızın farkında mısınız Bundan yıllar sonra bir
genç bugünlerle alakalı bir tez yazmak istese googleda ilk çıkan sonucu kaynak
olarak seçse, bunu yazsa, bir tarihçi buna kitabında yer verse! Ortaya nasıl
bir bilgi aktarımı ve nasıl bir sonuç çıkabileceğini tasavvur edebiliyor
musunuz Şizofrenik hali beslemek ve değişik materyallerle nemalanmak adına
yaptığımız tahribatın faturası maalesef çok acı olacak. Bu gidişle 50 yıl
içerisinde ne kadar ölmüş edebiyatçımız varsa yazdıkları eser kadar onlara
atfedilmiş yazılar çıkacak. İlk tosladığımız güvensizlik duvarında yüzümüzü gerçek
metinlerden çevireceğiz belki.
Sosyal medya, internet, gazeteler benim için tek başına
bir bilgi kaynağı olma hakkını kaybetmiştir! (yaşadığım acı hadiseler de bu
fikrime destek olmuştur, doğrudur) Bilgiyle aramızdaki problemi bir an önce
çözmemiz gerekiyor. Hızlı olmanın bizi sonumuza da hızla götürdüğünü, hızlı
yaşamak lazımdı bahanesinin bizi kurtaramayacağını anlamak lazım. Okumak lazım
yani. Hem yavaşlatır hayatı. Üstelik yavaşlamaya bu kadar ihtiyacımız varken
Durun şimdi kalabalıklar! Herkes elindeki telefonları ve
kumandaları yavaşça yere bıraksın. Teknoloji çöplüğüne atıldınız. Sizin en
kıymetli tarafınız kredi kartınızın limiti ve o limiti harcama iştiyakınız.
Düşünmek kayıp hazine ama arayanı yok. Sen kendini sanal anketlerde arayadur.
Kendinden uzaklaşıyorsun farkında mısın
Korkaklaştık. Bizi başkasının tanımlamasına, beğenmesine,
ululamasına, aldatmasına alıştık. Bir gündeme ve hassasiyetimize iki gün sahip
çıkamadık. Üzüleceğin, sevineceğin, ağlayacağın, güleceğin mevzulara kendin
karar veremezsen bozulur vücudun kimyası.
Kendinden uzaklaşan insan kader\kederine yaklaşır Ooo
güzel laf yaz bunu. Beğenen olmazsa altına Mevlana ya da Zarifoğlu yazarsın.
Kesin yürür!
Eğer zamanın mecburiyeti buysa (nasıl bir mecburiyetse)
size mutluluklar diliyorum ve ben gidiyorum
Kalbinizin sahibine emanet olun
Eyvallah!!!