Umudumuzu asla ve asla kaybetmeyelim…
Elbette yıkılan tüm binalara bir an önce ulaşılmalı! Zira, yıkılan binalardan sesler gelmeye devam ediyor.
İmarla alakalı, başka hususlarda söylenecekler var ama şimdi bunların zamanı değil. İlerde konuşuruz bunları...
Şimdi, milletçe seferberlik zamanı…
***
6 Şubat 2023… Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7,7 ve Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde iki büyük deprem ile milletçe sarsıldık. Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’da büyük yıkımlar meydana geldi.
Bu depremlerin yürek dağlayan etkileri ülke sınırlarını aştı…
Halen enkaz altında olanlar var. Dualarımız onlarla…
Depremin yaraları sarılmaya çalışılırken elbette öncelikle enkaz altında olanların kurtarılması lazım. Kaçıncı gün olduğuna bakılmaksızın!
Saniyelerin bile çok önemli olduğu anlara şahitlik ediyoruz, millet olarak.
Zira, umut her zaman vardır, olmalıdır! İnancımız gereği umutsuzluk zaten yakışmaz bize.
Bakınız, 3 somut örnek vermek isterim;
1) Nurcan Hemşire... 13 Mart 1992'de Erzincan'da meydana gelen 6,8'lik depremde enkaz altında kaldı, tam 8 gün sonra sağ kurtarıldı. Enkazdan 187 saat sonra çıkarıldı, Nurcan Hemşire. Depreme yakalandığı 5 katlı SGK lojmanı yerle bir oldu. Deprem anında binanın en üst katında olan Nurcan Hemşire enkaz altında kaldı. Ekiplerin ona ulaşması tam 187 saat aldı. Dile kolay, Nurcan Hemşire 8 gün boyunca enkaz altındaydı. 187 saat enkaz altında aç ve susuz bekledi. Hareket edemedi. İlk birkaç gün bilinci kapalıydı. Gece ve gündüzün ayrımını bile yapamıyordu. Dışarıdaki seslerden gece ve gündüz olduğunu anlayabiliyordu. Ancak bu şartlarda bile umudunu yitirmedi. Sabırla bekledi. Ve günler sonra nihayet kurtarıldı…
Nurcan Hemşire, kurtarıldıktan sonra bir noktaya dikkati çekmişti; enkazların bulunduğu alanda sessiz olunması! “Çünkü enkaz altındayken dışarıdaki sesleri duyulabiliyorsun ancak sesini duyuramıyorsun” demişti, Nurcan Hemşire.
2) Diğer kurtarış, Gölcük depreminde yaşandı. Depremden tam 151 saat sonra enkaz altından sağ olarak çıkarıldı, İsmail Çimen.
3) Marmara Depremi'nden sonra bir benzer kurtarış da 2004 yılında Konya'da meydana geldi. Depremde çöken apartmanın enkazından 131 saat sonra Muhammet Kelam sağ olarak kurtarıldı.
***
Özetle söyleyeceğim şudur; evet çok büyük bir depremle karşı karşıyayız. Yıkılan çok sayıda bina var. Bu binaların altında halen çok sayıda vatandaşımız var! Çok zor günler geçiriyoruz millet olarak.
Evet, ama tüm bu tabloya rağmen umutsuzluğa kapılmayalım! Umudumuzu koruyalım!
Zira, çok iyi biliriz ki sabahın en karanlık anı, aydınlığa en yakın olunduğu zamandır. Her zorluğun bir çıkışı elbette vardır…
Allah (C.C.) ne güzel vekildir…
ÇOK GÜZEL HAREKETLER BUNLAR!
Erzincan Depremi’nden sonra ülkemizdeki en büyük deprem…
1939 yılındaki Erzincan Depremi şiddeti 7,9 şiddetinde idi.
Kahramanmaraş merkezli ve K.Maraş dahil 10 ili etkileyen, 6 Şubat 2023 tarihli bu deprem ise 7,7 ve 7,6 şiddetinde. Ve elbette gelen artçılar...
Düşünebiliyor musunuz; 500 kilometreye yakın bir alanda etkili olan bir depremden bahsediyoruz.
On ilde Olağanüstü Hâl ilan edildi. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kurtarma çalışmaları için sahada.
Sivil Toplum Kuruluşları bölgede...
Millî Görüş Kuruluşları deprem alanlarında. Cansuyu ekipleri çok yönlü olarak sahada. İHH ve diğer STK ekipleri de öyle.
Saadet Partisi, tüm organları ile depremzedelerle dayanışma içinde oldu. Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun bu süreçteki uyarıları önemlidir.
Bu sahada kurtarma eğitimi alanlar müthiş bir çabanın içindeler. Zonguldak’tan gelen madenciler, Türkiye’nin farklı bölgelerinden koşup gelen kamu ve özel sektörden yardımseverler can-ı gönülden görevde.
İslam ülkelerinden ve diğer ülkelerden gelen kurtarma ekipleri, yardımlar… Çok güzel hareketler bunlar…
BU ÜLKENİN SIRTI YERE GELMEZ!
Önce bir anekdota yer vermek istiyorum;
Cennetmekân Fatih Sultan Mehmed Han, henüz İstanbul’u fethetmemişken arada bir tebdil-i kıyafet ederek, halkın arasına karışıyor, oradaki Türk esnafla hasbihal ediyordu...
Yine bir gün tebdil-i kıyafet edip Edirne’de esnafla alışveriş yapmak için dükkânları dolaşıyordu. Sabah yeni açmış bir dükkâna girdi. Esnaftan bir okka tuz, bir okka şeker ve birkaç sabun istedi. Dükkân sahibi bir okka tuzu tartıp Sultan Fatih’e uzattı. Ancak diğer isteği için “olmaz” dedi; “Öteki ihtiyaçlarınızı karşıdaki komşumdan alın. Çünkü o daha siftah yapmadı!” dedi.
Sultan Fatih, söyleneni yaptı ve karşı dükkâna girip, bir okka şeker ve sabun istedi. Dükkân sahibi bir okka şekeri uzattı ama sabun vermedi. O da, “Diğer istediklerinizi yan komşumdan alın, o henüz siftah yapmadı!” diyerek yan tarafındaki esnafı işaret etti.
Üçüncü dükkân sahibi de aynı şekilde davranınca, Sultan Fatih Han’ın gözleri doldu ve böyle üstün bir ahlaka sahip milletin olduğu bir ülkede padişah olmanın ne büyük bir onur olduğunu düşündü. El açıp Allah’a şükretti ve yanındaki vezirine; “Ben böyle bir ahlaka sahip millet ile değil Konstantiniyye’yi, tüm cihanı fetheylerim!” dedi.
***
Yukardaki anekdotu şunun için anlattım:
Dikkatinizi çekiyor mu; 10 ili etkileyen, bazı illerimizi yerle bir eden büyük depreme ilişkin olarak halkımız müthiş bir dayanışma örneği sergiliyor.
Siyasi görüş ve düşünce farklılıklarını bir kenara koyarak kenetlendik. Türkiye’nin hemen her bölgesinde hazırlanan yardım kolileri TIR’larla, araçlarla deprem bölgesine gönderildi, gönderiliyor. Tam bir seferberlik halindeyiz.
Duygulanmamak elde değil!
Tüm bu çabaları gördükten sonra şunu düşündüm; bu milletin sırtı kolay kolay yere gelmez!
Bilmem siz ne dersiniz…
