7 Ekim 2023 tarihinden bugüne dek soykırımın devam ettiği Gazze’den şöyle haberlerle uyandık bir sabah:
* Gazze’de ateşkes sağlandı! Doha ve Kahire’de gerçekleşen ateşkes görüşmelerinde nihai anlaşmaya varıldı!
* Savaş güya son buldu! Saldırılar olmayacak, İsrail, Gazze’den kademeli olarak çekilecekti. (İsrail her zaman olduğu gibi yine sözünde durmadı, beklenen sınırların dışına da henüz çıkmadı!)
* Gazze’ye insani yardım girecek, sınırda bekleyen binlerce tır insani yardım iki yıldan fazladır açlıkla mücadele eden Gazzeli kardeşlerimizin imdadına yetişecekti!
* İşgalci askerler de dahil olmak üzere, HAMAS esirleri teslim edecek! Bunun karşılığında da binin üzerinde Filistinli esir İsrail zindanlarından çıkacaktı!
* Son cümle kısmen gerçekleşse de; (HAMAS elindeki esirleri teslim etti, tamamı olmasa da işgalciler de tutsak Filistinlileri serbest bıraktı!)
* Ancak an itibarıyla insani yardımlar Gazze'ye girebildi mi, girebiliyor mu?
***
Bölgeden hangi haberler gelirse gelsin...
Bölgeden hangi yanıltıcı enformasyonlar üfürülürse üfürülsün...
* Direnişin varlığı Gazze’de devam edecek.
* Önceki gün Millî Gazete’nin manşetini okudunuz; HAMAS ve İzzeddin el Kassam Tugayları silah bırakmayacak; tam bağımsız Filistin devleti kurulmadan!
* Gazze’de direniş zaferini ilan etti, zaten!
* Evet ama yetmez! Şunu göz ardı etmemek gerekir; İsrail, işgal ettiği İslam topraklarından tamamen defolup gitmedikten sonra direniş, mücadele sona ermeyecek…
***
* Neticeye gelecek olursak...
1) Başkenti ile, pasaportuyla, parasıyla, havaalanlarıyla, tam teçhizatlı nizami ordusuyla, savaş uçaklarıyla vd. tam bağımsız Filistin Devleti kurulmalı...
2) Filistin Devleti’ni Gazze yönetimi temsil etmeli.
3) 60’a yakın İslam ülkesi, KKTC ile birlikte Filistin Devleti’ni de tanımalı.
4) İstanbul'dan uçakla Filistin'e gitmek isteyen İsrail havaalanına değil, Filistin havaalanına inmeli! Pasaport kontrollerini işgalciler değil, bu toprakların gerçek sahipleri yapmalı!
5) Kısacası Filistin, bildiğimiz, kafalarda soru işareti barındırmayan "devlet gibi devlet" olmalı!
ABD EŞİTTİR TERÖR!
* Terör örgütü PKK'nın elebaşı Apo'nun 8 ay önceki, "Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir" mesajı...
* Bu mesajdan hemen sonra, terör örgütü PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde 12. Kongresi'ni gerçekleştirdi.
* 12 Mayıs 2025 tarihinde yapılan açıklamada, "PKK'nın örgütsel yapısının feshedilmesi, silahlı mücadele yönteminin ve PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırılması" vurgusu yapıldı.
* Terör örgütü, 11 Temmuz 2025'te, PKK elebaşı Öcalan'ın çağrısı üzerine Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ne bağlı Süleymaniye kenti kırsalında "silah bırakma seremonisi" düzenledi.
***
Şimdi...
Bu alanda yeni bir aşamaya geçildiğine ilişkin haberler geliyor.
Şöyle ki,
* Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEM Parti İmralı Heyeti'ne, 28 Ekim Salı gününe (yarın) randevu verdi.
* Tam da bu aşamada Kandil'den önemli bir açıklama yapılacağı, terör örgütü PKK'nın, silahlı tüm unsurlarını Türkiye dışına çıkaracağı haberleri geldi.
* Ankara ise Türkiye içindeki ve Kuzey Irak'taki mağara ve silah depolarının yerlerinin gösterilmesini, boşatılan sığınak ve barınakların koordinatlarının verilmesini ve Diyarbakır annelerinin evlatlarına kavuşmasını da bu kapsamdaki adımlar içinde görmek istiyor.
* Terörsüz Türkiye, elbette hepimizin arzu ettiği bir tablo!
* Ülkemizin her bir karışında terörün 't'si olmamalı!
* Ancak şunu da gözden ırak tutmamak gerekir; terör devleti olan ABD, bir bölgede uzun yıllar terör hareketlerine destek olduysa, oluyorsa, o bölgedeki terör örgütlerine binlerce tır silah ve mühimmat gönderdiyse, göndermeye de devam ediyorsa, -bıçak keser gibi- bu huyundan, bu karanlık planlarından, bu alçak senaryolarından bir anda vazgeçer mi?
“Can çıkar, huy çıkmaz!” bizim özdeyişlerimizden…
İnsanlar huylarını kolay kolay değiştir(e)mediği gibi devletler de öyle yıllardır devam eden plan ve programlarından hemencecik vazgeçmezler!
* Evet, elbette terörsüz Türkiye'ye sonuna kadar destek! Ancak bir terör devleti olan ABD'nin bölgede attığı, atacağı adımları dikkatle ve titizlikle ve de ihtiyatla izlemekte yarar var diye düşünüyorum!
* Zira, ABD'nin ipiyle kuyuya inilmeyeceği gibi, ABD'ye asla ve kat'a güvenilmez!
ABD'YE NİÇİN GÜVENİLMEZ!
ABD'nin ipiyle kuyuya inilmeyeceği gibi, ABD'ye asla ve kat'a güvenilmez! diyoruz ya, hani!
Bunu biraz daha temellendirmek gerekirse;
* Adamların (Amerika) işi gücü hile, desise, şeytani planlar, Bizans oyunları, darbe yapmak, darbelere destek vermek…
* Yatıyorlar, kalkıyorlar, “Bugün hangi İslam coğrafyasını kan ve gözyaşına boğsak!” derdine düşüyorlar!
* İşte 27 Mayıs 1960 darbesi… İşte 1971 muhtırası… İşte 1980 12 Eylül darbesi…
* İşte daha yakın geçmişte 28 Şubat darbesi… İşte 15 Temmuz hain darbesi…
* Sadece ülkemiz değil… Dünyanın hangi ucunda bir askeri ya da sivil darbe ya da teşebbüsü varsa tüm parmaklar ABD’yi göstermiyor mu?
***
Ve somut bir örnek...
1990’lı yıllar…
Körfez Savaşı'ndan sonra, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in muhtemel saldırılarına karşı Kuzey Irak'ta yaşayan çoğunluğu Kürtlerden oluşan Iraklıları korumak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından “Çekiç Güç” oluşturuldu.
Çekiç Güç’te ABD ve Türkiye de yer alıyordu.
Baştan ifade edelim; Çekiç Güç, Erbakan Hocamızın başbakanlığı döneminde ülkemiz topraklarından kovuldu!
Terörün yoğun olduğu o dönemde, Cudi Dağı ve çevresinde düşmanca bazı hareketler tespit edildi; o bölgede görev yapan bazı birlikler, geceleri Çekiç Güç’e ait bazı helikopterlerden PKK'lılara yiyecek, giyecek ve diğer malzemelerin atıldığını rapor etti.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'ti.
Doğan Güreş Paşa, Güneydoğu'da bulunan askeri birliklerimize şu emri yayınladı:
* “Olağanüstü Hal Bölgesi’ndeki birlikler, gece veya gündüz bizden izin almaksızın hava sahamıza giren helikopterlere ateş edilmek dahil, alınacak tedbirlerle düşürülecektir.”
***
Bunu şunun için anlattım;
* Ülkemiz ve bölgemiz üzerinde yıllardır planları olan, hemen sınırımızda bir Kürt devleti kurulması için nefes almadan çalışan, terör yapılarına resmi bütçesinden pay ayıran bir devlet aniden, “Ya, ben vazgeçtim bu sevdadan!” der mi, demez mi?
* Son soru; ABD, hemen sınırımızda bir Kürt devleti kurma sevdasından vazgeçti mi, vazgeçmedi mi?
---