Filistin topraklarını yerle bir eden, Müslümanların evlerini yurtlarını yağmalayan, masum insanları açlıktan ölüme mahkûm eden ve daha nice zulümleri hoyratça işleyen İsrail, bunca günahına rağmen hâlâ el üstünde tutuluyor.

Bu azgın terör kaynağına uluslararası meşruiyet kazandırmak için ortaya konulan Abraham İttifakı’nın muhteviyatı ve tehlikeleri hakkında Millî Gazete’mizde birçok yazı kaleme aldık. Ve Evanjelist-Siyonist zulüm ortaklığının Abraham İttifakı’nın kapsamını genişletmek için İslam dünyası genelinde derin çalışmalar yürüttüğünü de birçok kez okurlarımızla paylaştık.

Amerikan Evanjelistlerin kuruculuğunu yaptığı bu fitne planının başına, barış peygamberi Hz. İbrahim’in (aleyhisselam) mübarek isminin konulması çok büyük bir ayıp ve Müslümanların inançlarına saldırı niteliği taşıyor. Hz. İbrahim peygamberin mübarek zâtı, bu fitneci kavmin şeytani planlarından beridir. Ateşe atılma pahasına Nemrut kâfirinin zulmüne karşı duran İbrahim peygamber bugün hayatta olsaydı Siyonist Yahudilerin Gazze’deki zulümlerine, Kudüs ve Batı Şeria’daki sapkınlıklarına, Lübnan ve Suriye’deki azgınlıklarına, muhakkak ki en şedit karşılığı veren kişi olurdu.

Zalimler, “Abraham” isminin arkasına sığınarak bu şeytani projeyi, sözde “barış ve medeniyet” kılıfına uydurarak dünya kamuoyuna pazarlamaya çalışıyor.

Rüşvetçiliği ve tehditçiliği dış politikasının vazgeçilmez unsurları yapan ABD Başkanı Trump, “Siyonizm’e nasıl daha iyi hizmet ederim?”, “Abraham İttifakı’na nasıl yeni ülkeler dahil edebilirim?” diye adeta gecesini gündüzüne katarak çalışıyor. Cehenneme koşturan zavallı bir Yahudi uşağının dramatik hikâyesi bu. Abraham İttifakı’nı zirveye taşıma adına sergilediği bunca azim ve gayret, onu Theodor Herzl’in, Ariel Şaron’un, Şimon Peres’in cehennemdeki devasa azap mekânlarının arasından başka bir şeye taşımayacak.

Peki ya ‘Müslümanım dedikleri halde’ Siyonizm’e kölelik yapmayı kendilerine yakıştırabilen işbirlikçilerin hazin sonu ne olacak?

Geçtiğimiz günlerde Müslüman bir ülkenin daha Abraham İttifakı’na bilerek ve isteyerek katıldığını görmek çok üzücüydü. Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden biri olan 20 milyon nüfuslu ve nüfusunun yüzde 70’i Müslüman olan Kazakistan. Uzun yıllar komünist Sovyet idaresinde yaşamaları sebebiyle İslami hassasiyetlerin baskılandığı, inançlı insanların zorbalığa uğradığı Kazakistan’da yönetimler sürekli İslam’dan uzak durmuş ama halk ısrarla baskılara ve dayatmalara direnerek Müslüman kalabilmeyi başarmış. Ne yazık ki İsrail terör rejimiyle normalleşmeye dahil olan Kazakistan hükümeti, büyük bir gaflete düşerek, kendi halkına da İslam dünyasına da büyük bir haksızlık yaptı.

Kazakistan medyasında okuduğum haberler sayesinde, bu anlaşmanın Trump’ın yine bir rüşvet ve tehdit planı sonucunda imzalandığı gerçeğini teyit ettim. Trump, Kazakistan’ı “Abraham İttifakı”na dahil etme karşılığında çok yüklü miktarlardaki mevcut yatırımların devamlılığı ile 17 milyar dolar değerindeki yeni yatırımları Kazakistan’a kazandırma taahhüdünde bulunmuş.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Kazakistan'ın Abraham İttifakı’na katılımıyla, Gazze’deki soykırımla birlikte dünyanın nefretini kazanan İsrail'e uluslararası desteğin yeniden sağlanması yolunda önemli bir adım atıldığı belirtildi. Beyaz Saray yetkilisi, “Yeni Müslüman devletlerin Abraham Anlaşmaları’na katılımı İsrail'in meşruiyetini güçlendirmeye yardımcı olacak ve bölgede barış ve iş birliğine doğru bir adım olacak" sözleriyle ABD yönetiminin Siyonizm’in koşulsuz hizmetkârı olduğu gerçeğini bir kez daha açıkça ilan etmiş oldu.

Abraham İttifakı’na dahil olan ve olmayı düşünen Müslüman devlet başkanlarının, yarın ilahi huzurda, “Neden İslam düşmanlarıyla ittifak yaptın? Zulüm anlaşmalarına neden imza attın?” diye sorulan sorulara, “Çıkar ve menfaatlerimiz bunu gerektirdi” deme lüksü ve cesareti asla olamayacaktır.

Ümmetin başına bela olan işbirlikçi zihniyet ancak ve ancak Müslüman halkların özündeki ruha yeniden kavuşmasıyla etkisiz hale gelebilir. Müslüman toplumların hakkıyla şuurlanması, işbirlikçi anlayış ile birlikle Abraham İttifakı gibi fitne planlarının belini kıracak en kuvvetli silah olacaktır.

Yıllardır yazdığımız gibi, Müslüman halklar nezdinde bir uyanış gerçekleşmezse işbirlikçi idarecilerin iştahını kabartan “Abraham İttifakı”nda daha fazla İslam ülkesinin adı geçecek ve bu sayede Yahudi tasallutu İslam topraklarını daha fazla yakıp yıkmaya devam edecektir.

O halde hemen şimdi “uyanışı sağlamak” adına özverili bir çaba ortaya koymak her Müslüman’ın üzerine düşen ciddi bir sorumluluktur.

Her Müslüman, yetki ve imkânları dahilinde bu sorumluluğun gereğini yapmak mecburiyetindedir.

**

Abraham İttifakı, Bir Parçamızı Daha Çaldı

Filistin topraklarını yerle bir eden, Müslümanların evlerini yurtlarını yağmalayan, masum insanları açlıktan ölüme mahkûm eden ve daha nice zulümleri hoyratça işleyen İsrail, bunca günahına rağmen hâlâ el üstünde tutuluyor.

Bu azgın terör kaynağına uluslararası meşruiyet kazandırmak için ortaya konulan Abraham İttifakı’nın muhteviyatı ve tehlikeleri hakkında Millî Gazete’mizde birçok yazı kaleme aldık. Ve Evanjelist-Siyonist zulüm ortaklığının Abraham İttifakı’nın kapsamını genişletmek için İslam dünyası genelinde derin çalışmalar yürüttüğünü de birçok kez okurlarımızla paylaştık.

Amerikan Evanjelistlerin kuruculuğunu yaptığı bu fitne planının başına, barış peygamberi Hz. İbrahim’in (aleyhisselam) mübarek isminin konulması çok büyük bir ayıp ve Müslümanların inançlarına saldırı niteliği taşıyor. Hz. İbrahim peygamberin mübarek zâtı, bu fitneci kavmin şeytani planlarından beridir. Ateşe atılma pahasına Nemrut kâfirinin zulmüne karşı duran İbrahim peygamber bugün hayatta olsaydı Siyonist Yahudilerin Gazze’deki zulümlerine, Kudüs ve Batı Şeria’daki sapkınlıklarına, Lübnan ve Suriye’deki azgınlıklarına, muhakkak ki en şedit karşılığı veren kişi olurdu.

Zalimler, “Abraham” isminin arkasına sığınarak bu şeytani projeyi, sözde “barış ve medeniyet” kılıfına uydurarak dünya kamuoyuna pazarlamaya çalışıyor.

Rüşvetçiliği ve tehditçiliği dış politikasının vazgeçilmez unsurları yapan ABD Başkanı Trump, “Siyonizm’e nasıl daha iyi hizmet ederim?”, “Abraham İttifakı’na nasıl yeni ülkeler dahil edebilirim?” diye adeta gecesini gündüzüne katarak çalışıyor. Cehenneme koşturan zavallı bir Yahudi uşağının dramatik hikâyesi bu. Abraham İttifakı’nı zirveye taşıma adına sergilediği bunca azim ve gayret, onu Theodor Herzl’in, Ariel Şaron’un, Şimon Peres’in cehennemdeki devasa azap mekânlarının arasından başka bir şeye taşımayacak.

Peki ya ‘Müslümanım dedikleri halde’ Siyonizm’e kölelik yapmayı kendilerine yakıştırabilen işbirlikçilerin hazin sonu ne olacak?

Geçtiğimiz günlerde Müslüman bir ülkenin daha Abraham İttifakı’na bilerek ve isteyerek katıldığını görmek çok üzücüydü. Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden biri olan 20 milyon nüfuslu ve nüfusunun yüzde 70’i Müslüman olan Kazakistan. Uzun yıllar komünist Sovyet idaresinde yaşamaları sebebiyle İslami hassasiyetlerin baskılandığı, inançlı insanların zorbalığa uğradığı Kazakistan’da yönetimler sürekli İslam’dan uzak durmuş ama halk ısrarla baskılara ve dayatmalara direnerek Müslüman kalabilmeyi başarmış. Ne yazık ki İsrail terör rejimiyle normalleşmeye dahil olan Kazakistan hükümeti, büyük bir gaflete düşerek, kendi halkına da İslam dünyasına da büyük bir haksızlık yaptı.

Kazakistan medyasında okuduğum haberler sayesinde, bu anlaşmanın Trump’ın yine bir rüşvet ve tehdit planı sonucunda imzalandığı gerçeğini teyit ettim. Trump, Kazakistan’ı “Abraham İttifakı”na dahil etme karşılığında çok yüklü miktarlardaki mevcut yatırımların devamlılığı ile 17 milyar dolar değerindeki yeni yatırımları Kazakistan’a kazandırma taahhüdünde bulunmuş.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Kazakistan'ın Abraham İttifakı’na katılımıyla, Gazze’deki soykırımla birlikte dünyanın nefretini kazanan İsrail'e uluslararası desteğin yeniden sağlanması yolunda önemli bir adım atıldığı belirtildi. Beyaz Saray yetkilisi, “Yeni Müslüman devletlerin Abraham Anlaşmaları’na katılımı İsrail'in meşruiyetini güçlendirmeye yardımcı olacak ve bölgede barış ve iş birliğine doğru bir adım olacak" sözleriyle ABD yönetiminin Siyonizm’in koşulsuz hizmetkârı olduğu gerçeğini bir kez daha açıkça ilan etmiş oldu.

Abraham İttifakı’na dahil olan ve olmayı düşünen Müslüman devlet başkanlarının, yarın ilahi huzurda, “Neden İslam düşmanlarıyla ittifak yaptın? Zulüm anlaşmalarına neden imza attın?” diye sorulan sorulara, “Çıkar ve menfaatlerimiz bunu gerektirdi” deme lüksü ve cesareti asla olamayacaktır.

Ümmetin başına bela olan işbirlikçi zihniyet ancak ve ancak Müslüman halkların özündeki ruha yeniden kavuşmasıyla etkisiz hale gelebilir. Müslüman toplumların hakkıyla şuurlanması, işbirlikçi anlayış ile birlikle Abraham İttifakı gibi fitne planlarının belini kıracak en kuvvetli silah olacaktır.

Yıllardır yazdığımız gibi, Müslüman halklar nezdinde bir uyanış gerçekleşmezse işbirlikçi idarecilerin iştahını kabartan “Abraham İttifakı”nda daha fazla İslam ülkesinin adı geçecek ve bu sayede Yahudi tasallutu İslam topraklarını daha fazla yakıp yıkmaya devam edecektir.

O halde hemen şimdi “uyanışı sağlamak” adına özverili bir çaba ortaya koymak her Müslüman’ın üzerine düşen ciddi bir sorumluluktur.

Her Müslüman, yetki ve imkânları dahilinde bu sorumluluğun gereğini yapmak mecburiyetindedir.

**